English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ö ] / Ölmüstü

Ölmüstü traduction Anglais

3,535 traduction parallèle
O başucuna ulaştığında annesi ölmüştü.
She was dead when he reached her bedside.
Adını öğrendiğimde çoktan ölmüştü.
She was already dead when I discovered her name.
Varadarajulu dün ölmüştü ve Onunla konuştuğunu idda ediyor.
Varadarajulu died yesterday and he claims to have talked to him now.
Ben onu bulduğumda Casey çoktan ölmüştü.
Casey was already dead when I found him.
Sana söylüyorum, o adam ölmüştü.
I'm telling you, that guy was dead.
- Biri ölmüştü.
Someone died.
Yargıç Aldrich çoktan ölmüştü.
Judge Aldrich is already dead.
Ve birkaç saat içinde, ölmüştü.
And in a few hours, he was dead.
"Yolcular hastaneye geldiklerinde ölmüştü."
" Passengers arrived at the hospital doa.
Mekandaki herkes ölmüştü.
Not a pulse in the place.
Mekandaki herkes ölmüştü dedin.
Not a pulse in the place...
Kızgın olamadım çünkü Sarah ölmüştü.
I couldn't be angry because she was dead.
Ölmüştü.
He was gone.
Sanırım kadın ölmüştü.
I-I think she was dead.
Kocan sen yatağa girdiğinde uyuyordu ve uyandığında ölmüştü.
He was asleep when you came in and dead when you woke up.
Ama oraya vardığımda çoktan ölmüştü.
But by the time I got there, he was already dead.
Hastaneye geldiğinde ölmüştü.
He was dead on arrival.
- Tom Cruise ölmüştü...
So Tom Cruise is dead...
Tom Cruise sette ölmüştü. "
Tom died on your film set. "
Onun babası Atlantik'i geçerken ölmüştü ;
His dad died, crossing the Atlantic ;
- Ölmüştü.
He did.
Caesar ölmüştü.
Caesar was dead.
Hamptons'daki tüplü dalış sırasında ölmüştü.
We were getting close until he died. Scuba diving in the Hamptons.
"Bakar mısınız?" "Kocam 10 yıl önce kapınızın önünde ölmüştü de CD çalarını aldığınızdan eminim ben."
" Excuse me, my husband died in front of your house a decade ago,
Eğer sen olmasaydın, çoktan ölmüştü.
If not for you, she would be dead a long time ago.
Bobby ölmüştü.
!
Babam ölmüştü sonuçta.
Sometimes. I mean, my dad died.
O maçta ölmüştü. "KADIN, MAÇ SONRASI İZDİHAMINDA EZİLEREK YAŞAMINI YİTİRDİ"
She died at that game.
Ama ölmüştü.
But she was dead.
Ama onlar eve geldiklerinde annen çoktan ölmüştü.
But when they arrived, she was already dead.
Aslında çoktan ölmüştü ama ben bunu bilmiyordum.
He was dead already, but I didn't know that.
Ölmüştü.
He was dead.
Neredeyse ölmüştü.
She was virtually dead.
Ölmüştü. "
Died. "
Senin cep evrenin olmasaydı o zaten oracıkta ölmüştü.
If it wasn't for your pocket, he would have died then and there.
Onlar gelmeden önce zaten ölmüştü.
But he died before they arrived.
Anlamıyorsun. Ashley'le tanıştığımda ailesi bir araba kazasında ölmüştü.
When I met Ashley, her folks had just been killed in a car crash.
Bir gün hasta olmuştu, sonraki gün ölmüştü.
One day she was sick, and the next day she was gone.
Beauregard, dört bölüm önce falan ölmüştü ve bütün yaptığım pamuk ekmek ve çocukları yetiştirmekti.
Beauregard died like four chapters ago and all I've been doing is planting cotton and raising the kids.
İçeri girdim ve Lamar'ı döşeğinde ölü olarak yatarken buldum küçük kız kardeşi de ölmüştü.
I walked in and... I found Lamar lying on his mattress... dead, his little sister the same way.
Hepsi ölmüştü.
All... all dead.
İki yıl önce babamı bulduğum için Kore'ye döndüm. Ama geldiğimde ölmüştü.
Two years ago, I returned to Korea to find my father, but he had passed away.
Veliaht Prenses o kurutulmuş hurmalardan zehirlenip ölmüştü.
The Crown Princess died after eating the poisoned persimmon.
Babamın bulunduğunu öğrenip Kore'ye döndükten hemen sonra babam ölmüştü ve kendimi çok yalnız hissetmiştim.
When I was looking for my father, I came back to Korea from America. But my father had suddenly passed away.
Tuzun beni susuz bıraktığını biliyorsun ve kuzenim William biber fabrikasındaki bir kazada ölmüştü.
You know salt makes me retain water and my cousin William was ground to death in a pepper factory accident.
Evimin yolunun üzerindeki bir küçük bara uğramak istedim. Ve onu bulduğumda ölmüştü.
I decided to hit this little bar I know on my way home, and, uh, she was dead when I found her.
Bazıları orada ölmüştü.
Some of them died there.
Çünkü bizim hatamız yüzünden ölmüştü.
Because it was our fault that, uh, she died.
O da kanserden ölmüştü.
She died of cancer, too.
Jeremy'nin annesi bir kaç yıl önce ölmüştü. Ben de oğlumla beraber, Houston'da biz bir nevi aile gibiydik.
Jeremy's mother died a few years ago, and with my son in Houston, we were a...
Ölmüştü.
He's dead.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]