Öpücük traduction Anglais
5,693 traduction parallèle
Ondan bir öpücük istemesi kızı basit biri mi yapar?
Does wanting a kiss make him easy?
- Öpücük mü?
A kiss?
Bir öpücük.
A kiss.
Soğuk dudaklarına son bir öpücük konduracağım...
♪ I'll have a kiss of the clay cold lips
Öpücük.
Kiss.
Baron'da üç öpücük oldu diye, prensesin olmadım.
3 kisses at the Baron don't make me yours.
Hadi, gidelim. Gel bir öpücük ver.
Give me a kiss.
- Öpücük mü verdin?
- Did you have to give him a kiss?
- Ben olsaydım en azından bir öpücük için ısrar ederdim.
If it was me, I'd have insisted on a kiss at least.
- Bir öpücük alabilir miyim? - Hayır.
- So, can I get a kiss?
'Bu tek öpücük boyunca öylesine özgürdüm ki.'
'In that one kiss, I was so free.
Eğer bu işte o kadar iyiysem istiyorsan kıçıma Macy'nin Penceresi'nde öpücük kondurabilirsin.
If I'm so bloody good... You can kiss my ass in Macy's window.
Bir öpücük alamaz mıyım?
Do I at least get a kiss?
- Bir öpücük ver bana. Haydi.
Give me a kiss.
Bir öpücük ver.
Give me a kiss.
Ve bir öpücük.
And a kiss.
- Öpücük derken? - Öpücük işte.
- What do you mean, a kiss?
Öpücük?
And the kiss?
Hayır, gerçek bir öpücük.
No, a real kiss.
Bana bir öpücük ver, tatlım.
Give me a kiss, sweetheart.
Bir öpücük ver, Prenses Ada.
Give me a kiss, Princess Ada. SHE LAUGHS
- Öpücük.
Kiss.
Yanaklarından bir öpücük almak her sevenin hayali.
The kiss of yöur cheeks is the favorite of lovers,
Baba, haftanın her günü için 40 öpücük veririm.
Oh, Papa, 40 kisses every day for a week.
Bak ne diyeceğim. 50 öpücük ver anlaşalım.
I tell you what, you make it 50 kisses and you've got a deal.
Benimle her zıtlaşmanda bir öpücük mü alacağım?
Do I get a kiss every time you disagree with me?
"öpücük hastalığı" diye boşuna denmiyor.
Well, it's called "The kissing disease" For a reason.
Kucak, öpücük, çin yemeği için teşekkür yok mu?
No hugs? Kisses? Thank you for the Chinese food?
Hayatta her türlü mihenk taşları vardır. Yaşamayı beklediklerin. İlk öpücük.
There's all kinds of milestones in life, the kind you expect to live through- - the first kiss.
Ve prensten bir öpücük geliyor.
I felt like a princess. Oh, and a kiss from the prince?
Bir öpücük ver.
Give us a kiss.
Bir öpücük ver.
Give us a kiss!
Bir öpücük ver bakalım farecik.
Give us a kiss, then, Mouse.
- Bir öpücük ver.
Come on, darling.
Bir konser, ilk öpücük ilk pompa
Concert, first kiss, first shag...
Öpücük hakkında.
About the kiss.
Öpücük, öpücük, öpücük, öpücük!
"Kiss, kiss, kiss, kiss."
Hareketine ; Cece dön ve öpücük gönder diyoruz.
It's called the Cece spin and kiss.
İlk öpücük olayına bu kadar kafayı takma.
Look, don't sweat the first-kiss thing.
Bir öpücük daha.
Another kiss.
Şu salak ilk öpücük olayını atlatamadan tatile çıktığımıza inanamıyorum.
I can't believe we're going on vacation with the stupid first-kiss thing still hanging over our heads.
Kimse öpücük için bana ödeme yapmamıştı. Annem hariç.
No one's ever paid me for kisses... except for my mom.
- Bir öpücük almaya çalışıyorum.
- I'm trying to kiss you.
Göğsüne öpücük şeyi yapıştırmış.
She stuck that thing on your chest.
Öpücük olmadan mı?
What, no kiss first?
Neden yeni bir gelenek baslatmiyoruz? Her isten önce birbirimize öpücük verelim.
Hey, how about we start a new tradition, and before each job, we give each other good-luck kisses?
O zaman bir öpücük ver? Hayır.
What about a little kiss then, instead?
"Bana bir öpücük ver dudaktan."
"Give me a smooch, right on the mug, see?"
Ne? Şimdi annene kocaman bir öpücük ver, Jackson.
Now give your mama a kiss, Jackson.
Öpücük güzel miydi?
Ooh.
Sadece bir öpücük.
One kiss.