Dem traduction Espagnol
696 traduction parallèle
"kıdem tazminatını da unut o zaman, ha?"
Si no existiera la junta de supresión... ¿ verdad?
Babamın treni kalkmadan önce, kalan son saatlerinden dem vurarak muhtemelen muhteşem bir zaman geçiriyorlar.
Se lo estarán pasando pipa hablando de las pocas horas que les quedan antes de que salga el tren de papá.
Fred, sen her zaman doktorların insanlığa olan yükümlülüklerinden dem vurursun.
Fred, siempre hablas de la obligación de los médicos hacia la humanidad.
"Dem Steuerbeamten sager wir : Kein Geschaft seit 5 tagen"
Recuerden : no hemos comido en 5 días.
Bayan Hunter ile bunu konuştuk. Stolpchensee'de kışları gecelerin çok uzun olduğundan ve yapacak pek bir şey olmadığından dem vurdu.
Sí, hable de ello con la Srta. Hunter, pero me dijo que las noches son muy largas y que en invierno, no hay nada que hacer.
"Uyumayıp börtü böcek şarkılar söyleyince... " Uyanık tutar onları işte o dem...
y los mochuelos cantan su melodía, ellos que duermen la noche entera con los ojos abiertos,
Bu kıdem ve tecrübeyle geri dönmenize izin mi verdiler?
Me sorprende que le dejaran con esa experiencia
Dağlardan dem vuruyorsun madem, milyonlarca dönüm toprak atsınlar üstümüze!
O, hablando de montes, que nos cubran con ellos.
Benim hanım her dem yalnız kalmayı hiç sevmediğinden yakınıyor.
Mi esposa siempre se queja. No le gusta quedarse sola.
Sırra kıdem bastı sanki.
Parece haber desaparecido.
ama thompson kıdem sahibidir.
- Pero Thompson tiene antigüedad.
Burada masa ve... kıdem söz konusu.
Es sobre esta mesa... y la antigüedad.
Sizin devlet adamlarınız ve politikacılarınız, huzurlu bir şekilde bir arada yaşamaktan dem vurup vursunlar.
Sus dirigentes y políticos hablan de convivencia pacífica.
Babacığım, bu kıdem tazminatını almak için çok mücâdele ettik.
Papá, peleamos mucho por está indemnización por despido.
Yasadan dem vuracaksanız önce siz uygulayın.
Si quiere citar la ley, obedézcala usted mismo.
# Hamburg'da bir uğrak limanı Doğu'dan gelen üç denizci # # Dem vuruyorlar aşkın köleliğinden Sanki inanıyorlarmış gibi gönülden # # Sanki ellerindeki paraya #
En Hamburgo, con ardor, tres marinos de Java hablan del gran amor como si fuese verdad como si eso bastara en Hamburgo acogedor para los marinos de Java
Gehen wir mit dem SchieBgewehr!
Gehen wir mit dem Schießgewehr!
Eins, zwei, drei, vier! Gehen wir mit dem SchieBgewehr!
Eins, zwei, drei, vier, gehen wir mit den Schiegewehr.
Ne oluyor...
¿ Qué dem...?
O neden -
¿ Por qué dem...
Neler -
¡ Qué dem...!
Ama hala hislerine dem vuruyorsun.
Pero tu mente es de una niña pequeña.
İki yıllık sınır görevi kıdem için dört yılla eşdeğerdir.
Dos años en la frontera es el doble para la antigüedad.
Bana kıdem vermeleriydi...
Me veía recibiendo los galones de capitán...
Kıdem olayı.
Antigüedad.
Biliyor musun, kıdem tazminatımla ve kitabımdan gelecek avansla Peru balayımızı gerçekleştirebiliriz şu güneş tapınaklarını görmeye gideriz, ha?
Sabes, con el finiquito y el adelanto por mi libro pienso que podemos permitirnos ese viaje de luna de miel a Perú a los templos del sol.
Öcü....
Dem... demon...
İyi şanslar dem, bu kötü şans getirir.
No diga eso, da mala suerte.
Her dem taze ağaçların bile budanmaya ihtiyacı vardır!
¡ Incluso lo perenne necesita podarse!
Dostluğunuzdan dem vurmuş.
Habló de la amistad de ustedes.
Gel ve beni al. Ne oluyor...?
Ven a por mí. ¿ Qué dem...?
Tek bildiğim, çok sayıda personelin işten çıkarılacağı üstelik, kıdem sırası da gözetmeyecekler.
Sólo sé que van a despedir a muchísima gente. Ni siquiera respetan la antigüedad.
Rüzgarın varlığı ise her dem bakiydi ezeli rüzgar sürekli olarak sinirleri harap ediyordu.
Y siempre estaba el viento... el siempre presente viento constantemente alterando los nervios.
Kendiliğinden büyüyen bir ormanı hayatta ilk sefer gördüğünden dem vurdu korucu saf saf.
Fue la primera vez, el guardabosques le dijo inocentemente que había visto un bosque crecer de motu propio.
Nedir bu? !
¡ ¿ Qué dem..?
Ne? !
¡ ¿ Qué dem..?
Kahretsin, çok salağım!
Dem, soy tan estúpido!
Kararı veren mahkemeler azınlık işçilerinin haklarını korumak için geçerli kıdem sistemlerini bozmamıştır.
El fallo fue que los tribunales no podían alterar el sistema de antigüedad para proteger los derechos de las minorías étnicas.
Kupu ne demıştım?
¿ Qué copa es?
- Hayır, hatta kıdem aldım.
- No, me han subido el sueldo.
Bu da nesi?
¿ Qué dem...?
"Dem Bones, Dem Bones!"
- "Dem bones, dem bones, dem..."
Ne oluyo- -?
- ¿ Qué dem- -?
- Neden, seni küçük- -!
- ¡ Por que, pequeño dem- -!
- Seni küçük- - - Her şey bıraktığım gibi!
- ¡ Pequeño dem- - - ¡ Estaba así cuando yo llegue!
Onaylanmış kıdem izni.
Código de acceso verificado.
Şu an tabi ki, bu taslakta hayal gücünüzü kullanacaksınız.
Por supuesto que con estos planos, tendrás que usar la imaginación. ¿ Qué dem- -?
Kimi spor ceketinden, kimi tenis ayakkabısından dem vuruyordu.
Veníamos, algunos con chaquetas deportivas y otros con el tenis,
Ne, ne...?
¿ Qué dem...?
Kahretsin!
Dem!
Bu da...
Que dem...
deme 332
demiş 290
dempsey 21
demir 35
demek 970
demek istediğim 2063
demektir 116
demetrius 36
demedim mi 43
demek istiyorum ki 208
demiş 290
dempsey 21
demir 35
demek 970
demek istediğim 2063
demektir 116
demetrius 36
demedim mi 43
demek istiyorum ki 208
demiştin 153
demek istedim 68
demek istiyorum 56
demek öyle 522
demek istiyorsun 52
demek istediğim şu 35
demek ki 147
demek istedim ki 26
demek istiyor 19
demek istediğini anladım 17
demek istedim 68
demek istiyorum 56
demek öyle 522
demek istiyorsun 52
demek istediğim şu 35
demek ki 147
demek istedim ki 26
demek istiyor 19
demek istediğini anladım 17