Hayatta kalmak için traduction Espagnol
1,355 traduction parallèle
Hayatta kalmak için birbirleriyle ilgilenecek geçici aileler oluşturdular.
A fin de sobrevivir, formaron familias improvisadas para cuidarse mutuamente.
Hayatta kalmak için ürkütücü dostlar edinmek şart.
Necesitas amigos tétricos para sobrevivir.
Peki, hayatta kalmak için ne yapmaları gerekiyordu?
¿ Entonces que podían hacer los judíos para seguir vivos?
- Hayatta kalmak için yemek lazım!
Víveres.
Ben, hayatta kalmak için gerekeni yaptım.
Hago lo necesario para sobrevivir.
Hayatta kalmak için ortağınıza güvenin.
Confía plenamente en tu compañero.
Ama hayatta kalmak için.. ... yapmamız gerekeni yapıyoruz.
Pero hacemos lo que hay que hacer para sobrevivir.
Köpekler hayatta kalmak için kaçmanın bir yolunu bulmuş olmalıydılar.
Para que los perros sobrevivieran a la matanza deben haber encontrado una forma de escapar.
Genelde, senin gibi zaten tehlikede olanlar hayatta kalmak için gerekenleri yapmayı kabul ediyor.
Por lo general sólo aquellos en peligro como tú, están dispuestos a hacer lo necesario para sobrevivir.
Ormanlık yerde hayatta kalmak için zeki olan asker şunu bilmeli ki doğa, ona karşı olan bir güç değil.
Para sobrevivir en la jungla, el soldado más inteligente debe entender que la naturaleza no está en su contra.
Hayatta kalmak için son bir şans var mı?
Una última puesta, tendrá posibilidades de sobrevivir?
Herkes hayatta kalmak için çabalıyor diyorum.
Sólo que todos están luchando para sobrevivir.
- Hayatta kalmak için onları kullanmam şart.
- Tengo que tomarlas para vivir.
Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yap ve kuzey mağaralarındaki kuvvetlere katıl.
Trate de sobrevivir y de unirse a las fuerzas de las cuevas al norte.
Hayatta kalmak için ağza alınmayacak şeyler yapıyoruz.
Para sobrevivir hacemos cosas indescriptibles.
Büyülülerin karşısına çıkıp hayatta kalmak için yeteri kadar gücümüz yok.
No tenemos poder para ir contra las Embrujadas y sobrevivir.
Hayatta kalmak için günah işleyen insanlar.
Pecan para vivir
Hayatta kalmak için bu kadar çaresizsen, neden az da olsa yaşamıyorsun?
Si tanto quieres estar viva, ¿ por qué no vives un poco?
Ameliyat süresince hayatta kalmak için, göbek kordonuna ihtiyacı var.
Necesitamos el cordón para mantenerla viva en la operación.
Hayatta kalmak için yapmam gerekeni yaptım. Bunun neresi günah?
Solo he hecho lo necesario para sobrevivir. ¿ Por qué es un pecado?
Biz de aynısını yaptık. Hayatta kalmak için.
Hicimos lo mismo para sobrevivir.
Önemli olan hayatta kalmak için gösterdikleri hırstır.
Lo que cuenta es el deseo de sobrevivir.
"Hayatta kalmak için döğüşmekten başka şansınız yok" diyen kendi Tanrılar'ımız gibi!
Y así nuestros dioses no nos dan otra que luchar por nuestras vidas.
Hayatta kalmak için taze insan kanına ihtiyaç duyarlar.
Esa parte es verdad. Necesitan sangre fresca de humanos para sobrevivir.
Hayatta kalmak için yapmamız gerekeni yaptık.
Hicimos lo que tuvimos que hacer para sobrevivir
Hayatta kalmak için ticari kanallara ihtiyaç duymaz. Hayran kitlesi bu müziği, en az güçlü plak şirketlerinin yapabileceği şekilde ayakta tutar.
No necesita comercializarse para seguir tiene a los fans para mantenerlos y a las buenas discográficas.
Hayatta kalmak için hiç bir umut yok.
Sin ninguna posibilidad de sobrevivir
Bir beyin sarsıntısı geçirmiştim, batan bir Jumper'ın arkasındaydım ve zihnim hayatta kalmak için seni ortaya çıkardı.
Mira, tengo una teoría. Estuve atrapado en la sección de carga de un jumper, y en mi mente. ... pensaba en que me ayudabas para mantenerme con vida.
Hayatta kalmak için bir yol bulamazsak Lewis'ın başına gelen bizim de başımıza gelecek.
Lo que le pasó a Lewis va a volver a suceder hasta que encontremos una forma de coexistir.
Amerika'yı ilk defa görüyorduk yani, biz bir gruptuk ve hayatta kalmak için yeterli para kazanmalıydık.
Pero ver Estados Unidos por primera vez. Quiero decir, estábamos en una banda. Ganábamos el dinero suficiente para sobrevivir.
Hayatta kalmak için buradan çıkmalıyız, şimdi!
La única manera de sobrevivir es saliendo de aquí, ¡ ahora!
Spor severler, oyunun adı "hayatta kalmak". Hayatta kalmak için savaşman gerekir.
El nombre del juego es supervivencia, aficionados al deporte... para sobrevivir tienes que luchar.
Ve hayatta kalmak için çaldım. Şimdi ise başkalarına yardım için soygun yapıyorum.
Robé para sobrevivir y ahora, robo para ayudar a otros.
Hayatta kalmak için mücadele edecek miyim diye.
Si lucharía por sobrevivir.
Bazen... hayatta kalmak için, değer verdiklerinden vazgeçer ve kadere teslim olursun.
Algunas veces para sobrevivir debes dar las cosas que más te importan. Y abrazar su destino.
Hayatta kalmak için yapman gerekeni yaptın.
Hiciste lo que debías hacer para sobrevivir.
Merak ediyorum, eğer hayatta kalmak için onlar gibi evrim geçirmiş olsaydık ne olurdu.
Me pregunto si hemos evolucionado lo suficiente como para sobrevivir como ellos.
- Hayatta kalmak için kendi dünyalarıyla ilgili bir öykü uydurmak zorundalar.
- Supervivencia. - Se han montado una historia sobre su mundo.
- Hayatta kalmak için her türlü yalanı söyleyeceğini kendin söyledin.
- Lo has dicho tú mismo... Dirá cualquier mentira para seguir vivo.
Sağlam zeminin yokluğunda, hayatta kalmak için ihtiyaçları olan fokları avlayamazlar.
Sin una plataforma sólida no pueden cazar las focas que necesitan para sobrevivir.
Bu tamarinler gibi maymunlar hayatta kalmak için saçak örtüyü yiyecek için didik didik arar.
Los monos, como estos tamarinos deben buscar todo tipo de alimento en el dosel vegetal, para sobrevivir.
Orman filleri yiyecek ararken uzun mesafeler kat ederler ama hayatta kalmak için ormanın karanlığından çıkmak zorundadırlar.
Elefantes de la selva recorren grandes distancias en busca de comida... pero para sobrevivir deben salir de la penumbra de la selva.
Hayatta kalmak için her gün avlanmalıdırlar.
Para sobrevivir, deben cazar a diario.
Pek çoğu için hayatta kalmak büyük başarı.
Muchos construyen casas sobre terrenos peligrosos.
Olanları anlatmak için hayatta kalmak zorundasın, tamam mı?
Debes sobrevivir para poder escribirlo, ¿ de acuerdo?
Benim işimde, hayatta kalmak için, kurallara uymak zorundasınızdır.
Por eso, dejé de vincularme demasiado con la gente.
Bazıları için hayatta kalmak, bazıları için üstünlük.
Para algunos puede implicar la mera existencia. Para otros superioridad.
Bilemiyorum, Yall. Başka bir gün savabilmek için hayatta kalmak, bana oldukça iyi bir fikir gibi geldi.
No lo se, eso de vivir para luchar otro día, me empieza a sonar bien.
Ama bu yukseklikte hayatta kalmak icin, cesaretten fazlasi gerekir.
Pero necesitas más de una cabeza para sobrevivir en estas alturas.
Glen ıslahevine ilk girdiğinde, hayatta kalmak konusunda nasıl endişelendiğini, kendisini nasıl değiştirdiğini ve daha sert görünmek için neler yaptığını anlattı.
Glen me contó que cuando entró por primera vez al correccional estaba tan preocupado por sobrevivir que cambió su manera de ser e hizo cosas que lo hiciesen verse tan rudo como fuese posible.
Ağlayanlar, yalvaranlar içeri girip... hayatta kalmak için ilaç almaya çalışanlar....
Llorando, suplicando.
hayatta kalmak 22
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayatımda ilk kez 38
hayat çok kısa 40
hayatım boyunca 96
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayatımda ilk kez 38
hayat çok kısa 40
hayatım boyunca 96