English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ H ] / Hayatından

Hayatından traduction Espagnol

5,226 traduction parallèle
Hayatından endişe ediyor, görmüyor musunuz?
Está mortalmente asustado. ¿ No se dan cuenta?
- Ve hayatından memnun olacaksın.
Y estarás contenta con eso. Sí.
Hayır, hayatından bahsediyorum.
No, quiero decir a este país.
Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı, Bobby... ama hükümete göre tüm milletin güvenliği iki vatandaşın hayatından daha baskın geliyor.
Desearía que hubiera algo que pudiera hacer, Bobby, pero nuestro gobierno está sopesando las vidas de dos ciudadanas contra la seguridad de toda una nación.
Annesi mutlu, Dr. Yarak hayatından çıktı.
Su madre está feliz, el Dr. Polla está fuera de escena.
Grace, Tanrı'yı hayatından çıkarmamalısın.
Grace, tienes que mantener a Dios en tu vida.
Şehir hayatından, bizim köy yaşantımıza geçmek, tam bir şok olmalı.
Será un gran golpe, de la vida urbana a nuestras humildes maneras lugareñas.
Newton'ın sefil aile hayatından uzak kalmasını sağlayan tek sığınağı şeylerin nasıl işlediğini anlama tutkusuydu özellikle de doğanın kendisinin.
El refugio de Newton de su infeliz vida familiar fue su pasión para entender cómo funcionaban las cosas, especialmente la naturaleza misma.
Birinin hayatından sorumlu olabileceğimi hayal bile edemiyorum.
Simplemente no puedo imaginar ser responsable de la vida de alguien.
Benim için hayatından geri kalma.
no pongas tu vida en espera por mi.
Üç yıl ve Tanrı kendi hayatından vazgeçen birine can veriyor... -... ve ben hâlâ...
Tres años, y Dios le da vida a alguien... que tiró la suya a la basura y yo aún estoy...
Hayatından değil, hayır.
No tu vida, no.
Tüm bunları hayatından kesip atmanın cevap olduğunu düşünüyorsun ama sen sadece her şey üstüne üstüne gelene kadar zaman kazanıyorsun.
Crees que sacar todo esto de tu vida es la respuesta, pero solo estás ganando tiempo hasta que todo se derrumbe de nuevo.
- Habersizce hayatından sökülmesinin.
Para tenerlos rasgados de su vida sin previo aviso.
Belki de kafasından sallıyordu. Elimizde bir şüpheli var. ... özel hayatından çok üstlendiği ağır işlerle ilgilen.
Tenemos un sospechoso conocido... se quitó la vida para no enfrentar algo pesado.
Senin hayatından 20, babamın hayatından 30 sene çaldılar.
Te quitaron 20 años de vida, a mi padre, 30.
Evet. Bir köpeğin hayatı bir insan hayatından neden değersiz olsun ki?
El era, a todas luces, un marido cariñoso.
Başkalarının ruhlarından beslenerek hayatını sürdürürdü.
Se sustentaba alimentándose de las almas de otros.
Çünkü bağnaz fikirli olunan bir hayat insanı küçültür. Ve birinin ruhundaki arzuları yapmasından onu mahrum bırakır.
Ya que esta vida de mente estrecha es humillante y priva a uno de toda posibilidad de hacer lo que desea su alma.
Bu beş parasız hayatı arkasında bırakacak fırsatı bulduğunda, hep olmak istediği cömert, çalışanları tarafından sevilen harika bir adam olmak için ismini değiştirdi.
Una vez tuvo la posibilidad de dejar su vida sin dinero atrás, se cambió el nombre para convertirse en el hombre que había imaginado ser... un hombre generoso, un gran hombre, querido por su comunidad.
Reddedildi. Priscilla barda son kalan bu adamla Bay Strode ile iyice sarhoş oldu. Ve aşırı duygusal bir durumdayken içkinin etkisiyle hayatının en büyük hatalarından birisini yaptı.
Entonces Priscilla se emborrachó... con este hombre, el señor Strode... que era literalmente el último tipo en el bar... y desafortunadamente cometió... uno de los mayores errores de borrachera de todos los tiempos.
Burada hayatımın aşkından bahsediyorsun.
Déjame decirte algo, estás hablando del amor de mi vida.
Hayatın sınavlarından geçeceksiniz.
Las pruebas de la vida, les dan la experiencia.
Ama en azından hayatımdaki her şeyin yanlış olmadığını biliyordum.
Pero al menos supe que no todo en mi mundo estaba mal.
ki sonra... sen yetimlerin babası olarak, onu korumalıydın, hayatın acılarından çekip çıkarmalıydın.
Cuyo padre entonces... Como los hombres reportan tú arte padre de los huérfanos, ¿ No debería haber sido, le blindado de esta tierra-del disgusto inteligente.
- Erkekler genelde eder.Hayatın devamlı sunduğu hayal kırıklıklarından biri.
- Es una de las constantes decepciones de la vida.
Eğr beni hayatının diğer parçalarından ayrı tutuyorsan, Ben... Ben ben onaihtiyaç duymuyorum.
No lo necesito, ¿ de acuerdo?
~ Altından hayatın hayaliyle. ~
"Soñando con un estilo de vida dorado."
Aşk hayatımın bozulmasından sen sorumlusun.Bunu düzeltmelisin.
Usted rompió mi relación, ahora tienes que unirnos.
Hayatında önemi olan her insan tarafından terk edildin.
Ha sido abandonada por cada persona importante en su vida.
Ailenin erkek arkadaşlarından biriyle tanışmasının seks hayatınla bir ilgisi olmadığını biliyorsun.
Sabes que que tus padres conozcan a uno de tus novios no tiene nada que ver con tu vida sexual.
Elbette ki kendi yaptıklarından sorumlu bir çocuk ama 16 yaşında hayatının baharında demek bu, genel durum içindeki şeyi görmemizi zorluyor.
Un chico que ciertamente era responsable de lo que hacía. Pero 16 años... 16 años son tan pocos
İyi dinle, yoksa yarından itibaren hayatın zorlaşır.
Escucha bien, o su vida será difícil aquí desde mañana.
Hayır, birinci sınıf romantik hayatının detaylarından terbiyeli sohbet olmuyor.
No, los detalles de tu vida romántica de tanta clase no puede derivar en nada bueno.
Hayatında değişiklik yapmasından rahatsız olan bir erkek arkadaşı ya da başka biri var mıydı?
¿ Hay alguien, quizá un ex-novio... al que pudiera sentarle mal que ella decidiera cambiar su vida?
En azından bana hayatımı ve parmağımı ne için riske attığımı söyleyecek misin?
¿ Al menos me dirás por qué arriesgué mi vida y un dedo?
Ancak hayatını tehdit eden durumlar düşünüldüğünde, kendini savunma hakkı ve aksini iddia eden bir görgü tanığı ifadesi olmadığından savcılık makamı dedektif Jensen'in görevi kötüye kullanmadığına karar vermiştir.
Dadas las circunstancias de peligro de muerte... el derecho a defenderse y la ausencia de contradicciones... de los testimonios de los testigos. La oficina del fiscal del distrito... determina que no hubo abuso de autoridad de la detective Jensen.
En azından artık kendi hayatına bakabilirsin Dom ile rahatça.
Bueno, oye. Al menos ahora puedes, ya sabes, seguir con tu vida con Dom y todo eso.
Onunla bu kadar yakından çalıştığıma göre sizin için ya da Başkan için hayatınızı kolaylaştıracak yapabileceğim herhangi bir şey varsa...
Pues, ahora que estoy trabajando tan estrechamente con él si hay algo en lo que pueda ayudarla cualquier cosa que le facilite la vida a usted o a él...
Hayatımı kurtardığından o kadar emin değilim aslında.
No estoy segura de que hayas salvado mi vida, de hecho.
Belki de hayatımın bu parçasından uzaklaşma vaktim gelmiştir.
Bueno, entonces tal vez ha llegado el momento en el que yo me aleje de esa parte de mi vida.
Katherine hayatını sorunlarından kaçarak geçirdi sonunda geldi burada öldü.
Katherine pasó toda su vida escapando de los problemas solo para morir aquí.
Öyle herhangi biri tarafından değil, senin tarafından Elena Gilbert tarafından sevildiğimi bilerek ölmek başarıyla yaşanmış bir hayatın örneğidir.
El hecho de que tenga que morir sabiendo que fui amado, y no por cualquiera, por ti, Elena Gilbert, es el epítome de una vida plena.
Hayatımın en karanlık zamanlarından birisiydi.
Fue una de las épocas más tristes de mi vida.
Asıl problem bir defans oyuncusunun hayatının Sovyet Savunma Bakanlığı tarafından şekillendirilmesi.
El problema es que la vida de este defensa es controlada por el Ministerio de Defensa soviético.
Peki hayatımı benden almayacağından emin olabiliyor musun?
¿ Pero estás seguro de que no me quitará la vida?
Benim sana önereceğim şey hayat sigortasından çok daha iyi bir şey Danny.
Lo que te quiero ofrecer es algo mejor que un seguro de vida, Danny.
Wahid Davi, Dee Torres ve Danny Moss hepsinin hayat sigortası uygulaması veya planı aynı sigorta şirketi tarafından iptal edilmiş, Green Glades.
Wahid Davi, Dee Torres, y Danny Moss todos tenían solicitudes o pólizas de un seguro de vida anuladas por la misma empresa de seguros, Green Glades.
Hayatımda kötü şeyler yapmış olabilirim ama en azından sorumluluğunu üstleniyorum.
Puede que haya hecho cosas malas en mi vida, pero al menos lo reconozco.
Bu lanet hayatımdaki gerçek aşk tarafından bozulabilir.
Esta maldición solo puede romperla... el único verdadero amor de mi vida.
- Hayatımın ne berbat olduğunu bir saniyeliğine kenara bıraksak ve artık burada kalmana gerek olmadığından bahsetsek?
aunque sea solo por un momento...? Dejar de hablar de mi caótica vida y volver a... hablar de por qué no necesitas quedarte aquí?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]