N traduction Espagnol
5,244,636 traduction parallèle
-'60'ların barışı üzerine olsun.
- Paz en los años sesenta, hola.
Dikkat et, rakunlar yiyeceklerini çalar ama bir bakmışsın, kalbini de çalmışlar.
Cuidado, los mapaches te robarán la comida, y, cuando te quieras dar cuenta, te robarán el corazón.
Öncelikle, Billy Joel'in "Moving Out" şarkısını kullanma iznimiz yok.
Primero, no tenemos los derechos para "Movin'Out" de Billy Joel.
Bir replik okumayı çok fazla abarttın.
Fue una línea de diálogo expandida.
Yarın aşırı dozdan ölsen kimse umursar mı sanıyorsun?
¿ Crees que si mañana te das una sobredosis a alguien le importará una mierda?
Mike Jackson numarası yap, Pop Kralı'nı yap.
Imita a Mike Jackson, el Rey del Pop.
Bu dünyanın en komik şeyiydi.
Fue lo más gracioso que haya sucedido.
Yarışmacıların senin aklından geçeni tahmin ettiği yarışma mı?
¿ Nuestro juego en el que los participantes debían adivinar lo que tú sabías?
Şimdi sizi New York City'nin ortasındaki bir lokantaya götürüyoruz, dondurmaların bile tatsız olduğu bir yer.
Ahora los transportamos a una lonchería del centro de Nueva York en donde hasta el helado sabe mal.
Ve sadece neler olacağını görmek için sipariş edesiniz geliyor.
Y te tienta pedir una sólo para saber qué pasará después.
Merhaba, Çok Fazla Ton Balığı programına hoş geldiniz, WOLO Ücretsiz Kanalı'nı izliyorsunuz.
Hola, bienvenidos a Too Much Tuna en la televisión abierta WOLO.
İster evdeki yalnız bir kedi olun ister kanalı değiştirmekten çekinen Honduraslı bir temizlikçi kadın olun.
Sea usted un gato sólo en un apartamento o una criada hondureña que no sabe si le está permitido cambiar de canal.
Çok Fazla Tuna Balığı programının son bölümü bu çünkü bizi Manhattan'daki evimizden çıkartacaklar.
Este es nuestro último episodio de Too Much Tuna porque nos obligan a dejar nuestro apartamento de Manhattan.
'60'larda Smothers Brothers'komedi şovunda yazar olarak başladı ve o günden beri de eğlence dünyasının yükselen bir yıldızı.
Empezó como escritor en la comedia The Smothers Brothers. Desde entonces, ha sido una de las estrellas crecientes en el mundo del entretenimiento.
Lütfen Steve Martin'i alkışlayın.
Denle la bienvenida a Steve Martin.
Açık kalmasını ister misin?
¿ Quieres dejarlo abierto?
Sen saygı duyulan bir oyun yazarısın.
Tú eres un dramaturgo de gran estima.
- Bence siz de çok başarılısınız.
- Creo que dieron en el clavo.
- Oyun yazarlığının dibine vurdunuz.
- Dieron en la esencia de la dramaturgia.
Filmlerinde telefon çaldığında eğer kötü haberse telefonu mutlu şekilde açarmışsın.
En sus películas, cuando sonaba el teléfono y eran malas noticias, se debía atender alegremente.
Eğer iyi bir haberse telefonu üzgün şekilde açarmışsın.
Y si las noticias eran felices, se atendía tristemente.
- Burada kalsın.
- Déjalo aquí.
- Kalmasını mı istiyorsun?
- ¿ Quieres que lo deje?
Millet, bu arada, ne isterseniz alın.
Por cierto, todos se llevan lo que quieren.
Filmlerden sakladığın hatıra eşyalar var mı, senin için özel bir anlamı olan şeyler?
¿ Tienes algún recuerdo de alguna película? ¿ Algo que te hayas llevado que sea especial para ti?
Sayar mısın bize?
¿ Nos dices qué?
Hemen sınır dışı edilirdin.
Te podrían deportar de inmediato.
Trump'la hiç tanıştın mı, iş icabı falan?
¿ Has cruzado a Trump en el medio...?
Sen de Maxim En Seksi 100 Kadın partilerine hiç gitmedin.
Y tú nunca fuiste a las fiestas de Maxim Hottest 100.
Yani, hayatım boyunca birkaç tablo satın aldım.
He adquirido algunos cuadros en mi vida.
Sanat dünyasını Yahudiler kontrol etmiyor mu?
¿ Los judíos no controlan el mundo del arte?
Sokakta "Yahudi misin?" diye hiç durdurulmadın mı?
¿ Nadie te paró por la calle y te lo preguntó?
Dindar bir adam mısın?
¿ Eres practicante?
- Hiç Tanrı'ya inandın mı?
- ¿ Alguna vez creíste en Dios?
İsa'nın mucizelerini okumaya başladın ve "Bu nasıl yapılır, biliyorum." dedin.
Leíste de nuevo los milagros de Jesús y dijiste : "Yo sé cómo se hace".
Tek bir balığın bir balık sürüsüne dönüşmesini sağlarsın.
Sólo tienes que cortar un pescado en muchos trozos.
- Ya da avcundan balık çıkarırsın.
- O escamotear el pescado.
Bakın, ne var burada.
¡ Mira lo que tengo aquí!
Masraflarını kendisi karşılıyor.
Se gana la vida ahora.
Bir amfitiyatroda sahneye çıkmıştın, Steve Martin, 1979.
Cuando actúas en un anfiteatro, Steve Martin, 1979.
Bir amfitiyatroda sahneye çıktın. Hollywood Bowl'da çıktın.
Actúas en el anfiteatro Hollywood Bowl.
O günlerde bilet fiyatlarını yüksek tuttuğum için eleştirilmiştim.
En aquel entonces, me criticaron por cobrar cara la entrada.
Sen şey yaptın...
Hiciste...
Şeyi yazdın...
Escribiste...
- Hayır, bırak çabalasın.
- No, déjalo balbucear.
Picasso Lapin Agile'de. Bu senin yazdığın bir oyun. Bunu bir şeye bağlayacağım.
Picasso at the Lapin Agile es una obra que escribiste.
Vay canına, çok iyi bir geçiş yaptın.
Vaya, hiciste una gran transición.
Sanıyordum ki, karşılaşmalarının bütün olayı...
Pensé que era del encuentro...
- Tamam, kusura bakmayın.
- Está bien, lo siento.
Steve, gördüğün gibi, patates kızartması ve sahte hamburgerimizi yiyorduk ve sen bir ısırık bile almadın...
Steve, hemos comido patatas fritas y una hamburguesa falsa, y tú no has probado bocado...
Hatırlıyorum, bir gün, Columbia'nın avlusunda yürüyorum.
Lo recuerdo.