Olay şu ki traduction Espagnol
1,183 traduction parallèle
- Asıl olay şu ki... Hemşire sadece hapları almak içindi.
- La cuestión es que la enfermera era sólo para conseguir las pastillas.
Olay şu ki ; ne gerçek ne gerçek değil hiç belli değildi.
El problema es que no sé exactamente qué fue real y qué no.
Bence olay şu ki, telekinetik yeteneklere sahip ve biz otururken o evrimleşmeye devam ediyor.
¡ Lo ves! Creo que el caso es que él tiene capacidades telekinésicas y que sigue evolucionando mientras nosotros estamos aquí sentados quejándonos sobre eso.
Olay şu ki, benim başka planlarım var.
El caso es que yo tengo otros planes.
Olay şu ki, çok narin bir derim var.
La cosa es que tengo una piel muy fina.
Evet, olay şu ki, ben aptalca bir hata yaptım.
Si, la cosa es, hice un pequeño "boo-boo".
Olay şu ki, en son geçici çalıştığım yerdeki adam bana çıkma teklif etmişti.
La cosa es que, un compañero de trabajo me invitó a salir.
Olay şu ki, yakın zamanda benim yandığımı göreceksin böylece yuvana, küçük evine küçük karına, küçük hayatına döner ve bir maymun gibi göğsüne vurursun.
La cosa es que... quieres verme quemada cuanto antes para regresar a casa, tu pequeña casa, su pequeña esposa, con su pequeña vida... ¡.. y golpearte el pecho como un mono!
Olay şu ki, ayvayı dedim!
En verdad arruiné todo.
Olay şu ki neyin önce ya da sonra olduğunu bilmiyorum.
Pero... no sé qué es antes o después.
Olay şu ki, herkes büyük değildir.
Pero no todos tienen grandeza.
Olay şu ki, Jen... O, İnternet değil.
Bueno, el hecho, Jen, es... que eso no es El Internet.
Olay şu ki, gelmen tedirginlik yaratabilir. Hiçbirine benzemiyorsun.
Lo que pasa, es que puedes incomodarnos...
Olay şu ki Geno, benimle irtibatı koparmamalısın.
El asunto es, Geno, tienes que mantener el contacto conmigo.
Bak, olay şu ki, Decker polisten kaçtı, karısı ile haberleşmeye çalışıyor ve onun öldürüldüğünü öğreniyor. Sonra ne yapar?
El problema es que Decker se escapa de la custodia quiere comunicarse con su esposa y descubre que la mataron.
Olay şu ki...
La cosa es...
Olay şu ki, Jonas yardımına ihtiyacım var.
La cosa es, Jonas, que necesito tu ayuda.
Olay şu ki Luke buna karışmamamı söyledi.
Lo que pasa es Luke me pidió que me mantuviera fuera de esto.
Büyük olay şu ki... Parker vajinamı göstermem karşılığında bana çikolatalı dondurma teklif etti.
Los grandes titulares son que Parker me ofreció un helado si le mostraba mi vagina.
Olay şu ki ben...
Lo que pasa es, que, um, todo esto es...
Olay şu ki, eğer bir başkasında da aynı his varsa benimki giderek kötüleşiyor. Alıştım buna.
- Me acostumbré
Bak, olay şu ki ben onunla evleneceğim.
Mira el caso es que voy a casarme con ella.
Asıl olay şu ki - bu işi gerçekten düşünüyorum.
La cuestión es que realmente estoy pensándome lo de este trabajo.
Olay şu ki, Sean, bazı erkekler... cazibeye karşı koyamazlar... Benimle yeniden evlen, Julia.
El asunto es, Sean, algunos hombres no pueden manejar la tentación.
Olay şu ki, tekrar dışarı çıkmamış.
El caso es que no volvió a salir otra vez.
Olay şu ki, gitsek ve güzel zaman geçirsek bile... seninle sevişemem.
Bien, el tema es que si pasáramos un buen rato, no podría acostarme contigo.
ve olay şu ki, o kadına katlanamıyorum.
Y la cosa es que no la soporto.
Olay şu ki, bunca yıldır ben aşağılanma ve sefil bir başarısızlık arasında gidip gelirken senin hayatını kolayca yürütmeni izlemek, sana karşı çok öfkelenmemi ve seni kıskanmamı sağladı.
La cosa es que en todos estos años que he visto lo fácil que es tu vida mientras yo me tambaleo entre la humillación y el fracaso he guardado un terrible rencor y celos hacia ti.
Olay şu ki, şu an tam bir nakit zenginiyim, ve bütün bunlarla ne yapacağımı bilmiyorum.
La cosa es que soy rico ahora, y no sé que hacer con todo eso.
Olay şu ki, Paige, din bazen bağnazlığa ve savaşa neden olabiliyor... Orta Doğu'da tam olarak bu oluyor ve... benim organize dine inanmamamın nedeni de bu.
La cosa, Paige, es que la religión puede llevar al fanatismo y la guerra, exactamente lo que está ocurriendo en el medio este ahora mismo...
Olay şu ki, iki kadını sevdi.
La cosa es que amaba a dos mujeres.
Ama olay şu ki, yaparken yanlış gelmedi.
Pero la cosa es que no fue mal.
Çözümün bu mu? Çalışan kadın kutusunu al ve parçala. Hayır, olay şu ki...
¿ Esa es tu solución, coger el papel de mujer trabajadora y aplastarla?
Olay şu ki... olay şu, ben biraz... seninle Joe ve öpüşme hakkında konuşmak istedim.
La cosa es que... La cosa es que, de algún modo... quería hablar contigo sobre Joe y el beso.
Tabii ki annesi olayı böyle görmüyor.
Su madre no lo ve así.
Polis olmaktaki olay şu, Normal insanlar gibi görünebiliriz, görünen o ki ben öyle değilim,... ama biz sertlik dersi almak zorundayız ruhsal, fiziksel ya da duygusal sorunlara karşı koyabilmek için.
Una cosa sobre ser policía es que... yo obviamente no tenemos que pasar por un entrenamiento riguroso para ser capaces de resistir cualquier tipo... o sentimental...
Ama iyi haber şu, adam bu kesik için o kadar olay çıkarmış ki müdür acil servis parasını karşılamış. Evet, onu hatırlıyorum.
Pero las buenas noticias son que armó tal escándalo por el corte, que el director le pagó un viaje a las urgencias locales.
Ayrıca... herkes biliyor ki şu RICO olayı saçmalık, yani -
Y todo el mundo sabe que eso de la ley RICO es una bobada de todas formas.
Şu Stella olayı ile bir ilgin olduğunu öğrenirsem... yemin ediyorum ki, seni doğduğun güne pişman ederim.
Si tuviste algo que ver con el incidente en el Stella... juro por Dios que te arrepentiras de haber nacido.
Ama bunu yine yapacaklar, ve bu sefer olay sizin evinizde de olabilir. Bununla nasıl yaşarsınız ki?
Pero lo harán nuevamente y esta vez puede que incluso en su patio. ¿ Cómo va a vivir con eso?
Bütün bildiğim şu ki, olay biter bitmez telefonu çaldı ve Tayland'a gitmek üzere aniden çıkmak zorunda kaldı.
Sólo sé que cuando se acabó recibió una llamada y tuvo que irse a Tailandia.
Yılın budalası olmaya adaysın, sevgilim. Kulübe gidip olay çıkarmak ne işine yarayacak ki?
Estás para un premio este año, cariño, si crees que provocar una escena en su club será de ayuda.
Olay şu ; benim güçlerim var bu da demektir ki, kardeşimin de güçleri var.
La cuestión es que yo tengo poderes Lo que significa que mi hermana también
Fark ettim ki, şu refakatçi kız olayı bana göre değilmiş.
¿ Sabes? No creo que esto de ser una rally girl sea para mi.
Doğal olarak şu sıralarda burada herkes biraz gergin. Neyse ki böyle bir olayın ciddi bir tehdit oluşturmaması için her önlemi aldık.
No es necesario decir, que todos aquí estamos de los nervios pero afortunadamente hemos tomado amplias precauciones a tiempo para evitar que cosas así sean tomadas como una amenaza.
Başımıza tatsız bir olay geldi, biz aletlerimizi toparlamaktaydık, gitmeye hazırlanıyorduk... arabasıyla geldi birden, ve dedi ki :
Después de esta experiencia desconcertante, cuando ya nos íbamos, de repente... apareció en su camioneta y nos dijo :
Bugün Figueroa'da oğlunuz Wesley'nin de karıştığı bir olay yaşandı. Üzülerek söylemek zorundayım ki, oğlunuz kurtulamadı.
Hubo un tiroteo esta tarde en Figueroa... y su hijo Wesley estuvo involucrado... y siento mucho decirle que no pudo salir a salvo.
Gerçek şu ki, FBI'ın güvenilir kişiler listesinde pek üst sıralarda değilim. Hele şu komün olayından sonra hiç değil.
Y, para serte honesto, con tu ayuda no estoy bien posicionado entre las personas mas confiables para el FBI después de lo sucedido en el pueblo.
Bak, olay şu ki :
Y bien, este es el trato :
Bay Kinkella, bana yardımcı olun ki ben de ailenize yardımcı olayım. Tamam mı?
Sr. Kinkella, ayúdeme, para que pueda ayudar a su familia, ¿ ok?
Diwali, tanrı-kral Rama'nın taç giymesini temsil eder, .. ki bu olay Lanka canavar-kralı Ravana ile yaptığı savaştan sonraya tekabül eder.
El Diwali celebra la coronación del rey-dios Rama después de su lucha épica contra Ravana, el rey-demonio de Lanka.