Sizi uyarmalıyım traduction Espagnol
276 traduction parallèle
İspanyol elçinin ziyaretinin yaklaştığı hususunda sizi uyarmalıyım.
Debo advertirle sobre la inminente visita española.
Sizi uyarmalıyım, bu gemi majestelerinin.
Debo recordarle que éste es uno de los barcos de Su Majestad.
Doktor Kravaal, sizi uyarmalıyım ki... Hastanızı gönüllü olarak göstermek istemezseniz Kanun sizi buna zorlayabilir.
Dr. Kravaal, dejeme advertirle que la ley tiene medios para obligarle a liberar su paciente si no lo entraga voluntariamente.
Sizi uyarmalıyım.
Debo advertirle.
Sizi uyarmalıyım, Dr. Petersen eski bir sporcudur.
La Dra. Petersen es una gimnasta frustrada.
Sizi uyarmalıyım.
Debo advertirle sobre algo.
Korkarım sizi uyarmalıyım bay Marlowe bayan Adrienne olayları romantikleştirmeyi sever.
Le debo advertir algo. A la Srta. Adrienne le gusta fantasear.
Bayan Brisbane, sizi uyarmalıyım.
Srta Brisbane, debo advertirle.
Sizi uyarmalıyım. Müthiş bir çapkın olduğumu söylerler.
Se lo aviso, dicen que soy terriblemente coqueta.
- Sizi uyarmalıyım bay Greenwald.
- Una advertencia, Sr. Greenwald.
Fakat sizi uyarmalıyım, bu gece Verona sokakları hanımefendi için güvenli olmayacak.
Pero le advierto que, esta noche, las calles de Verona no son muy seguras para una dama.
Sizi uyarmalıyım ki çalışmayı hemen bitirmek zorundasınız.
Queremos que el retrato esté hecho lo más rápido posible.
Sizi uyarmalıyım, Tam sessizlik içinde olmalıyız.
Es muy importante que haya absoluto silencio.
Ve sizi uyarmalıyım ki, söyleyeceğiniz her şey yazıya geçirilecek ve kanıt olarak kullanılacak.
Lo que diga quedará por escrito y podrá usarse como prueba.
Ancak sizi uyarmalıyım ki, söyleyeceğin her şey yazıya geçirilecek ve size karşı kanıt olarak kullanılabilecektir.
Lo que diga constará por escrito y podrá usarse en su contra.
Sizi uyarmalıyım, kahvemiz yok.
He de avisarles de que no hay café.
Bu küçük insanlara çok değer veriyorsunuz, ama sizi uyarmalıyım. Küçük insanlar küçülmüşlerdir. Küçülmüş insanlar da tehlikelidir.
Sé lo mucho que valoráis a esas pequeñas gentes, pero la gente menuda es gente que ha encogido y, por tanto, es peligrosa.
Bay Bell, bu salonda küfür konusunda sizi uyarmalıyım.
Sr. Bell, le advierto que en la sala no se admiten improperios.
Ve sizi uyarmalıyım ki ; bir sonra ki köy yada kasabada, arabamı terk etmenizi istiyorum
Y debo advertirle que en el siguiente pueblo, le pediré que desocupe mi coche.
- Bayan Millett, sizi uyarmalıyım
- Señora Millett, debo advertirle.
Dr. Philips'in notlarına çalışmayı bitirdik ve tehlikeli bir durumda olduğumuza dair sizi uyarmalıyım. Dr. Stanley?
Hemos estudiado las notas del Dr. Phillips y creemos que nos enfrentamos a una situación peligrosa. ¿ Dr. Stanley?
Sizi uyarmalıyım, Bond, talimatlarım Le Chiffre ile oynadıktan sonra derhal gitmeniz yönünde.
Debo advertirle, Bond, mis instrucciones son que usted juegue la partida con Le Chiffre y salga inmediatamente.
Sizi uyarmalıyım, bu binalar hiç güvenli değildir.
Le advierto que es peligroso.
Dr Zira, sizi uyarmalıyım.
Doctora Zira, debo amonestarla.
Fakat sizi uyarmalıyım.
Pero debo advertirles algo.
Bayan Anderson... Psikanalistiniz olarak... sizi uyarmalıyım.
Señora Anderson, soy su psicoanalista y debo advertirla.
Ama... sizi uyarmalıyım...
Pero ella no puede ver. Por eso es mejor que Tell.
Sizi uyarmalıyım. Alman Ordusu karşı saldırıya geçmeye hazırlanıyor.
Les advierto que el ejército alemán prepara un contraataque.
Ve sizi uyarmalıyım, Sabırlı olma niyetinde değilim.
Le advierto que no tendré paciencia.
Sanıyorum sizi uyarmalıyım, üstçavuş sinirlerime dokunuyorsunuz, kaldı ki kaybedecek hiçbir şeyim yok.
Tú misma... Por cierto, compañera sargenta mayor, yo soy una mujer muy nerviosa y no tengo nada que perder.
Yakınımda kalmanız ve yolunuzu kaybetmemeniz için... sizi uyarmalıyım.
Y debo advertirles que se queden conmigo... y que no se pierdan.
Mr. Swan sizi uyarmalıyım.
Sr. Swan debo advertirle.
Sizi uyarmalıyım, Bay Dudek.
Le haré una advertencia, Sr. Dudek.
Führerim, sizi uyarmalıyım ki Berlin, henüz bir kuşatmaya dayanabilecek durumda değil.
Debo informarle que Berlín no está preparada para resistir un asedio.
Sizi uyarmalıyım. Size fileto sığır eti ikram edip etmediklerine dikkat edin.
Debo advertirle a usted que un filete de ternera...
Bu nedenle sizi uyarmalıyım ki, Voyager'ı durdurmak için yapılacak başka bir çaba... onun kendini yok etme mekanizmasını devreye sokacaktır.
Por tanto, tengo que advertirles que cualquier intento aleatorio... de detener al Voyager por otros medios... podría activar su mecanismo del autodestrucción.
Ama sizi uyarmalıyım, köylüler!
¡ Pero debo advertirles, aldeanos!
Tamam, ama sizi uyarmalıyım ki, geceyi burada geçirmeye cesaret... edenlerin hepsi korkudan öldü.
Si, pero debo advertirles que quienes osaron pasar la noche aqui antes, murieron de miedo.
Evet, giderilmesi gereken sorunları yok etmek için elimden geleni yapacağım........ ama sizi uyarmalıyım, çalışma tarzımı ve aldığı biçimi değiştiremem.
Si, intentaré eliminar, eh... las irregularidades que incluso, eh... yo mismo, las veo como..., como, como tales errores. Eh... Pero al mismo tiempo, tengo que decir que... no puedo cambiar mi estilo de trabajar, no puedo... no quiero... cambiar...
- Sizi uyarmalıyım. - Bu ülkenin yasalarını biliyorum.
Conozco las leyes de este país.
Sizi uyarmalıyım, şu an polis devamlı olarak bizim evi gözetliyor, Bay Hallet.
Debo advertirle que la policía está vigilando nuestra casa... en este mismo momento.
- Bayan ya da bayım, sizi uyarmalıyım.
- Señora o señor, se lo advierto.
Kabul etmeliyim ki ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama diğer taraftan, sizi uyarmalıyım ki... siz bir katilsiniz ve her eyalette polisçe aranıyorsunuz... ve, aaa, dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Reconozco que no sé muy bien qué decir... pero, por otra parte, le advierto... que es un asesino... y la policía le busca en todos los estados.
Bayan Brisbane, sizi uyarmalıyım.
Tengo que hacerle una advertencia.
Bay Burton, bu defa görmezden geliyorum, ama sizi uyarmalıyım... Yönettiğim hiçbir mahkemede... böyle davranışlara izin vermeyeceğim.
Sr. Burton, lo pasaré por alto esta vez, pero debo advertirle... que no toleraré tal comportamiento en ningún tribunal... sobre el que yo tenga control.
Sizi uyarmalıyım.
Tengo que avisaros.
Bakın, Mr. ve Mrs. Lloyd... Uyarmalıyım sizi. Sizin oğlunuz olsa bile... sizi tanımayabilir.
Ahora, señores Lloyd... debo advertir que aunque sea su hijo... acaso no los reconozca.
Sizi yaptığınız itirafın ciddiyetinden dolayı uyarmalıyım.
Debo advertirIa de Ia gravedad de su declaración..
Sizi uyarmalıyım, bu çok ciddi bir durum!
- Tenemos el permiso... - ¡ Un momento, capataz!
Sayın başkan, sizi tekrar ve tekrar uyarmalıyım... böyle tam teçhizatlı uçaklarla...
Señor presidente, les hemos advertido repetidamente... que estos vuelos constantes de aviones armados- -
Sizi uyarmalıyım...
Debo advertir...
sizi seviyorum 160
sizi bekliyorum 28
sizi bekliyor 61
sizi bekliyoruz 27
sizi dinliyorum 52
sizi anlamıyorum 42
sizi özleyeceğim 33
sizi tanımıyorum 61
sizi tanıyor muyum 69
sizi ilgilendirmez 39
sizi bekliyorum 28
sizi bekliyor 61
sizi bekliyoruz 27
sizi dinliyorum 52
sizi anlamıyorum 42
sizi özleyeceğim 33
sizi tanımıyorum 61
sizi tanıyor muyum 69
sizi ilgilendirmez 39