Varsayalım ki traduction Espagnol
200 traduction parallèle
Ama varsayalım ki nerde olduğunu biliyoruz ve iyi koşullar altında olduğunu.
Pero supongamos que sabemos dónde está. Y está en muy buen estado.
Varsayalım ki motorundan indin ve bana ceza yazacaksın.
Pues baje de su moto y póngame una multa.
- Varsayalım ki bu sefer uyarıyla geçiştireceğim.
- Que le sirva de advertencia.
- Varsayalım ki işe yaramadı?
- ¿ Y si no resulta?
Varsayalım ki parmaklarını kırdım.
La daré con la regla en los nudillos.
Varsayalım ki feryad edip başımı omzuna koydum?
¿ Y si lloro y me apoyo sobre su hombro?
Varsayalım ki onu aldık, ne olacak?
¿ Y si nos lo llevamos?
Varsayalım ki, dönemi bir hafta uzattın.
Suponga que el plazo se alargara una semana.
Varsayalım ki, yani diyelim ki...
- Supón, sólo supón...
Varsayalım ki, onunla hiç ilgisi yok, adı her neyse.
Suponga que ese hombre no tuvo nada que ver.
Varsayalım ki uykucu arkadaşının evine gitmesini ve görülmesini istedi.
¿ Y si quería que él fuera a su casa y lo vieran allí?
Varsayalım ki, bir gece bir sokakta yüzbaşı Lance ile karşılaştın.
Supón que te encuentras en un callejón oscuro con el Capitán Lance.
Varsayalım ki yaptık.
Supongamos que se construyeran.
Varsayalım ki sen haklısın ve kızı yetimhaneye geri gönderdiler.
Suponga que tiene razón y que mandan a la chica de vuelta al Orfelinato...
Varsayalım ki, her çeşit hile, ahlaksızlık, ihanet ve baştan çıkarma için bir kadın yaratılmış olsun o tam bir insandır.
Y pensar que si hay una mujer recta, y apartada de todo clase de vicios, degradaciones... de engaños y libertinajes... es ella. Además... es fiel.
Varsayalım ki, geminiz sert denizlerde görev yapıyor.
Supongamos que su barco se encuentra en mares bravíos.
Eh varsayalım ki öyle, onlara ne istediğinizi nasıl söyleyeceksiniz?
Bueno, no tanto como pueda suponer.
- Varsayalım ki, kurtulduk, Kaptan...
- Si salimos con vida de esta...
Varsayalım ki, hepsi de bir kez karşılaştılar.
¿ Supongamos que esos hombres solo se encontraron una sola vez?
Varsayalım ki...
Supongamos...
Varsayalım ki buldular.
¿ Y si lo encontraran?
Varsayalım ki, Profesör Forrester önemli araştırmalarının neticelerini yeğeni Walter'a bıraktı.
Es necesario que sepa que el Profesor Forrester dejó a su sobrino toda la documentación sobre sus trabajos.
Varsayalım ki Mr Kennicut birinin onu kontrol ettiğini gizledi.
Supongamos que el Sr. Kennicutt contrató a alguien para vigilar a su esposa.
Ve, varsayalım ki Mrs Kennicut bu kimseyi redetti.
Supongamos que ella se resiste.
Varsayalım ki vuruldum. Liderliği kim üstlenecek?
Imagínate que te disparan, ¿ quién asumiría el mando?
Pekala. Varsayalım ki, Norris'i her kim öldürdüyse daha önceden ofis süitinizde bulunuyordu, bina dışından gelmemişti.
Supongamos que el asesino del Sr. Norris ya estaba en el edificio, no vino de afuera.
Varsayalım ki, sorunun bir parçası.
Supón que es parte del problema.
Varsayalım ki Kisling, Elmyr... ve Modigliani'nin kendisi tarafından resmedilmiş... üç Modigliani tablosunu... yanyana koyduk.
Supongamos que podemos encontrar un Modigliani hecho por Kisling, un Modigliani hecho por Elmyr y un Modigliani hecho por Modigliani.
Varsayalım ki...
Supongamos que...
Evet ve varsayalım ki özellikle bu genç kadını arıyorum.
Sí, pero supongamos que estoy buscando a esta mujer en particular...
Varsayalım ki bu elmalı turtadan bir parça kopardım.
Supongamos que corto un trozo de esta tarta de manzanas.
Ve şimdi varsayalım ki bu parçanın yarısını veya daha küçüğünü keselim...
Y ahora cortamos este trozo en dos, o más o menos.
Varsayalım ki 1971'de değiliz ama 1571 deyiz.
Sugerirle que no es 1971... Pero si 1571.
Ama varsayalım ki kızınızı üzdüm?
Pero digamos que la pusiera de mala leche.
Varsayalım ki, böyle basit bir rol olmasaydı bir sahnede çıplak görünmeyi ya da tecavüze uğramayı ne bileyim, oynamanı istediği rolü, oynar mıydın?
Pero a los fines de esta conversación, si no fuera sólo con un fin vulgar ¿ podrías hacer una escena de desnudo o de una violación o lo que demonios quiera que hagas?
Varsayalım ki...
No supongo nada.
Varsayalım ki ona ufak bir iş getireceğim.
Tengo que llevarle un trabajito extranjero.
Şey, varsayalım ki, konuşmak istemiyorum?
Bueno, ¿ y poniendo por caso que no me apeteciese hablar?
Şimdi, varsayalım ki, katil onun Bay Baxendale olduğunu bilmiyordu.
Supongamos que el asesino no sabía que era el Sr. Baxendale.
Varsayalım ki, katil onu Kaptan Caleb sandı.
Supongamos que el asesino creyó que era el capitán Caleb.
Varsayalım ki, doğru Ukraynalıyı bulduk ve ona bize zehiri getirmesi için rüşvet verdik.
- ¿ Cual es tu idea? - Supon que encontramos al ucraniano correcto, lo sobornamos para que nos consiga veneno.
Varsayalım ki onu bulduk Frank Andre Toulon'nın sırrını demek istiyorum...
Imagina que lo encontramos Frank. Me refiero al descubrimiento de Toulon.
Hadi varsayalım ki, sensin.
Digamos que sí lo es.
Pekala, varsayalım ki benim esirim değilsin Şimdi ne yapacaksın?
Suponiendo que no fuera mi prisionero, ¿ qué haría ahora?
Sıradan bir insanın, diyelim ki bir Cates veya bir Darwin'in, Tanrının kendilerine fısıldayabileceğini, Brady'nin aksini düşünmenin de kutsal olabileceğini düşünecek cesaretleri olduğunu varsayalım.
Suponga que un Cates o un Darwin tiene la audacia de pensar que Dios le confió que una idea ajena a Brady igual podría ser santa.
Evet, bu uygun tatlı cümleyi anladım ama varsayalım ki bana Rusça başka bir şey sormak istedi.
- Sí, esta frase la domino a la perfección.
Ne diyebiliriz ki... kader hakkında, varsayalım ki bunu tasavvur etmek bile benim için zor...
Y... bueno, es difícil para mí pensar en ello...
"Dese ki, varsayalım, bana 1200 adam lazım, 1200'ü de hemen hazır olur mu?"
"¿ Si solicita, digamos, 1.200 hombres,... llegarían 1.000?"
Eğer haftada bir kitap okursam bütün hayatım boyunca ki ortalama bir ömrü varsayalım sadece birkaç bin kitap okumuş olabilirim.
Si leyera un libro por semana durante toda mi vida adulta y viviera una vida común al final habría leído quizás algunos miles de libros.
Varsayalım, haklısın. Bize kim yardım eder ki?
Suponiendo que tuvieras razón, ¿ de qué nos sirve todo esto?
Varsayalım bir hekim veya bir polis memurusunuz. Ve biri gelip size dedi ki ;
Supongamos que alguien llega a decirle que