Yol traduction Espagnol
47,366 traduction parallèle
İstenirse mutlaka bir yol bulunur.
Si hay voluntad, existe un camino.
Ray, yol ekibinde çalıştığı zamanlardan dinamit döşemeyi biliyordu.
Ray sabía cómo colocar la dinamita... de la época cuando trabajaba en un equipo de carretera.
Diğerlerine yol gösterecek. Acele et.
Él va a traer al resto de ellos sobre nosotros.
Her birkaç kilometrede bir yol kenarına Tom, Jordan ve Denise için T, J ve D harfi çizmeni istiyorum.
Quiero que con pintura de aerosol, hagas T, J y D... por Tom, Jordan, y Denise... al lado de la carretera, cada par de kilómetros.
Medivh bize yol açacak.
Medivh cubrirá nuestra retirada.
Onlara yol göstermek, onlar takip edecektir.
Muéstrales el camino, y ellos te seguirán.
Tamam, o evde biten bir yol işareti Ve ölüm vadisinde oynadığı.
Muy bien, marcó un camino, que termina en la casa, y comienza en Death Valley.
Angel güçlü, o biz oraya gelene kadar dayanmaya bir yol bulmak gerekir.
Angel es fuerte, va a encontrar una manera... de aguantar, hasta que lleguemos allí.
Yol için bir araya bazı malzemeleri koymak EDECEĞİM.
Ya deberían irse. Juntaré algunas provisiones para el camino.
Ne insanlar hakkında yol boyunca zarar?
Y, ¿ qué hay con las personas que lastimas a lo largo del camino?
Birkaç günlük yol, Fairville'de bir ömre bedeldir.
Unos días en la carretera equivalen a una vida en Fairville.
Futbolun gizlice Capoeira çalışmak için en iyi yol olduğunu ve bu sayede tutuklanmayacaklarını anladılar...
Vieron el fútbol como una forma perfecta para practicar la ginga sin ser arrestados.
Zito'ya doğru yol açıyor...
¡ Una escapada de Zito!
Brezilya yol ayrımında... ya tarihe ilkel olarak
Brasil está en una encrucijada.
Kuze'yi bulmak için en hızlı yol budur.
Es el modo más veloz de hallar a Kuze.
Bana nasıl yol vereceksin?
¿ Cómo me darás el medio?
O yol çıkmaz.
De todas formas es un callejón sin salida.
Tanışmak için ne korkunç bir yol.
Que terrible, terrible forma de encontrarnos.
Tek çıkar yol buydu.
Era la única forma de hacer esto.
Biliyor musun, neden bu konuşma ortaya çıkınca, Bana bir cevap vermemek için kafa karıştırıcı bir yol buluyorsun?
¿ Por qué cada vez que esta conversación aparece, encuentras una manera de zafarte en darme una respuesta?
Tasarruf için bir yol bulmalıyız.
Tenemos que encontrar una manera de conservar.
Bekle lütfen, bu kadar yol geldin kör bir adamın evini görmek istemez misin?
Espera un minuto, ¿ has venido hasta acá y no verás cómo es el apartamento de un ciego?
Krala yol açın.
Abran paso al Rey.
- Başka bir yol göster.
Dame una alternativa.
Doğru yol, genelde benim işleri yapma şeklimdir.
La forma correcta es como yo hago las cosas.
Lanet işini yap. Yoksa bence, ailemin sana dokunabileceği birçok yol olacağını öğrenirsin.
O descubrirás que hay muchas formas en las que mi familia puede tocarte.
Yol ver lan!
¡ Vamos!
... yol katilinin dördüncü kurbanının 46 yaşındaki, Greenville, Colorado'lu Nancy Barrows olduğu açıklandı.
Se confirma que Nancy Barrows de 46 años, de Greenville, Colorado es la cuarta víctima - del asesino del camino.
- İki yol, belki de daha fazla.
Dos años o más.
Bak hava böyleyken seni böyle yol ortasında bırakmak istemiyorum.
Escucha... No quiero dejarte en el camino con el clima que se viene por ahí.
Yol kenarındaki avare.
" El vagabundo al costado del camino.
Altıncı yol temiz.
Despejado en la Ruta Seis.
Yol verin, yol verin!
Karen, ¿ qué pasa allá arriba?
Ben bir kral olmam gerekiyordu. Ama bir şey Başka bir yol açtı, Ve ben değiştirdim. Yani, şimdi iki kraliçeydi.
Iba a ser una cama king, pero una cosa llevó a la otra y lo cambié, así que ahora son dos camas queen.
Kesinlikle. Öyleyse öğreneceğin tek yol Yarın gelirsen
Sólo lo sabrás si vienes mañana.
Pekala. İşte bu. Artık doğal yol yok.
Se acabó.
Kolay yol
¿ Forma fácil?
Jaguar'ın torbasıyla yol göstereceğim.
Yo las guiaré por el escroto del jaguar.
Ve bu sırtın hemen üstünde Bogota'ya giden en hızlı yol budur.
Pasando esta cresta está la ruta más rápida a Bogotá.
Çocuk yetiştirmek için iyi bir yol değil.
No es una buena forma de criar.
Gitmemiz gereken yol zorlu.
Es un camino difícil el que tenemos que viajar.
Çünkü en kolay yol, pürüzsüz bir şekilde günah ve lanet ile kaplıdır.
Debido a que la ruta más fácil ha sido pavimentada sin problemas. Por los atropellos del pecado y la perdición.
Hayır, Tanrı ile birlikte çıktığımız bu yol inişli çıkışlıdır.
No, el camino que viajamos con Jesús es un camino desigual.
Düz olmasıyla ya da uzunluğuyla seçilecek bir yol değildir.
Es un camino que no debe ser elegido por su igualdad.
Bu yol, vardığı nokta itibariyle seçilen bir yoldur.
Por su longitud. Es un camino que se elige... en virtud de su destino.
Yalnızca Jennifer'ın bize verdiği bilgilerle yol katettik.
Solo teníamos la información que Jennifer nos dio.
Muhabbetiniz çok güzel fakat yol alma vaktiniz geldi.
Ha sido agradable, pero es hora de que se vayan.
- Diğer yol mu?
- ¿ Cómo?
Dominikli yaşlı bir teyzeye yol tarifi verdim.
Tengo curiosidad de cuándo va a ser la próxima misión.
Yol verin!
Es fan...
İnsanlara yol boyunca neredeyse yardım ediyor, neredeyse Efendim, 70'lerde doğdunuz mu? mmm.
¿ Nació en los años setenta?
yolanda 37
yoldayım 53
yolun açık olsun 53
yoldaş 232
yolunda 84
yolda 98
yoldaşlar 278
yolculuk 18
yoldayız 37
yolcu 30
yoldayım 53
yolun açık olsun 53
yoldaş 232
yolunda 84
yolda 98
yoldaşlar 278
yolculuk 18
yoldayız 37
yolcu 30
yolunuz açık olsun 26
yolla 17
yolculuk nereye 42
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yolun sonu 43
yollar 24
yolumuz uzun 30
yolu yok 35
yoldaş stalin 26
yolla 17
yolculuk nereye 42
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yolun sonu 43
yollar 24
yolumuz uzun 30
yolu yok 35
yoldaş stalin 26
yola devam 17
yoldaş general 60
yolumu kaybettim 18
yol ver 17
yolculuk nasıldı 39
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16
yola koyul 16
yola çıkıyorum 21
yola çıktım 33
yoldaş general 60
yolumu kaybettim 18
yol ver 17
yolculuk nasıldı 39
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16
yola koyul 16
yola çıkıyorum 21
yola çıktım 33