Çıl traduction Espagnol
47,823 traduction parallèle
Çok çılgıncaydı. Bunu nasıl...
Fue una locura. ¿ Cómo...?
En eski kayıt 1820 yılına ait, çılgınca gelebilir ama daha da eskiye gitmem gerek.
El registro más antiguo es de 1820, pero, por más que parezca una locura necesito ir más atrás.
Kılık değiştirmeyi veya söyleyeceğim diğer her şeyi haklı çıkarıyor!
Justifica disfrazarse o lo que yo decida.
Buradan çıkmayı nasıl başardın?
¿ Cómo conseguiste salir de aquí?
- Buradan nasıl çıktığını bilmem gerek.
Necesito saber cómo saliste de aquí.
Buradan nasıl çıktığımı sorup duruyorsun.
No dejas de preguntarme cómo salí de aquí.
Ama korkunç bakıcıyı nasıl atlatacağız?
Pero ¿ cómo evadimos a la nana malvada?
Senin olayının kılıç olduğunu sanıyordum.
Creí que lo tuyo eran las espadas.
Sadece kılıç senin, silah da benim olayımdı.
Las espadas son lo tuyo y las armas, lo mío.
Yıldızlar arasında aradığım şeyi buluncaya kadar bir yolculuğa çıkarken gerçekten insan olmanın nasıl olduğunu deneyimlemek istedim.
Quería experimentar lo que significa realmente ser humano... mientras salgo de viaje por las estrellas... hasta que encontré... lo que buscaba.
Buradan nasıl çıkacağımıza dair bir fikrim var.
Se me ocurrió una idea de cómo podemos salir de acá.
Yondu da David Hasselhoff da heyecanlı maceralara çıkar güzel kadınlarla takılır ve robotlarla savaşırdı.
Yondu y David Hasselhoff fueron grandes aventureros... y conquistaban bellas mujeres... y peleaban con robots.
Buradan nasıl çıkacağım ben?
¿ Cómo saldré de aquí?
Ve bunlar 19. yüzyılın endüstriyel devriminin öne çıkan noktalarıydı.
Y éstos fueron los puntos principales... de la Revolución Industrial del siglo XIX.
Birkaç parça daha çıkarsam bu hâlâ bir duvar sayılır.
Si cepillo algunos más, aún lo sería.
Ama güvenlik dönerse nasıl çıkarsın bilemem.
Pero no sé cómo vas a salir si regresa el guardia.
Bunlardan nasıl bir anlam çıkaracağım?
¿ Cómo voy a descifrar esto?
Gümüş rengi, dört kapılı, dandik bir Ford. Satıcıların "ikinci el araç" dedikleri türden.
Plata, cuatro puertas, barato, Ford de la clase que los concesionarios llaman "de segunda mano".
Şu 2x6'lıkları al, aks çivilerini çıkar ve 6x10'luk levhaları sök.
Coge esas 2x6, saca los ejes, desacopla la plancha de seis por diez.
Moralinizi bozmak istemem ama buradan tam olarak nasıl çıkacağız?
No quiero cortaros el rollo, ¿ pero cómo vamos a salir de aquí?
- Buraya nasıl çıktın?
- ¿ Cómo llegaste aquí?
Asıl yapman gereken ofisimden çıkmak.
Lo que debes hacer es irte de mi oficina.
Birkaç milyon yıl boyunca hepimiz avcı ve toplayıcıydık.
Por un par de millones de años, fuimos cazadores y recolectores.
Bu sadece bir eğitim kılıcı.
Es solo una espada de práctica.
İnan bana eğitim kılıcını yüzüne yiyince neler hissedeceğini bilmek istemezsin.
No querrás saber cómo es un golpe con una espada de práctica en un costado de la cara.
Hakkında hiçbir şey bilmezsek bu adamla nasıl başa çıkarız?
¿ Cómo vamos a enfrentarlo si no sabemos nada de él?
Konteynerler tırlara yüklenip yola çıkmadan önce denetleme yapılıyor.
Hay una inspección antes de que los contenedores se carguen en los camiones para su entrega.
Bu kılıç, Japon tarzı dövüş için yapıldı.
Debe usarse al estilo japonés.
İki tarafı keskin kılıç olmalısın.
Debes ser una espada de doble filo.
Asıl soru şu, sana ne kadar büyük bir hatırlatıcı lazım?
La verdadera pregunta es cuán grande debe ser tu recordatorio.
İşler nasıl da çığırından çıktı, baksana.
Mira cómo se descontroló todo ya.
Buraya nasıl çıktın?
¿ Cómo logró subir?
Yukarı nasıl çıktın?
¿ Cómo llegaste aquí?
Bu, SPK'ya bile kalp krizi geçirtecek nitelikte bir dolandırıcılık.
Es fraude a tal escala que le produciría un infarto a la SEC.
Nasıl çıktığını öğren.
Averigua cómo le dieron el alta.
Bu kılıç ne krallar, imparatorlar, lortlar ve despotlar öldürdü.
Esta espada ha matado a reyes, emperadores, lores y tiranos.
Kılıcının kutsallığını bozmak istemem.
No querría profanar la integridad de tu espada.
Kılıcımı iki kez sallamak istemem.
No quiero blandir dos veces.
Bu en hasından dolandırıcılık.
Eso es fraude al más alto nivel.
Elim kılıç tuttuğu günden beri insanları kişisel sebeplerden ötürü öldürmemem öğretildi fakat Bakuto...
Desde que pude levantar una espada, me enseñaron a no lastimar a nadie por motivos personales, pero ¿ a Bakuto?
Her yıl Güneş Tanrısı festivalinde, "Işık Yolu" açığa çıkar.
Cada año, en el festival del Dios Sol, se revela el "Camino de la Luz".
Silahı, dövüştüğü kılıç normal bir katana değildi.
Su arma, la espada con la que peleó. No era una catana estándar. Era una Tsukamoto.
İlk defa görevini yapamayıp karşıma bir mazeretle çıkıyorsun, yanılıyor muyum?
¿ Cuándo habías venido a mí excusándote con el rabo entre las piernas?
Onları öldürürken nasıl çığlık attıklarını görmeliydin.
Deberías haber oído cómo gritaban cuando los maté.
Nasıl başa çıkacağız?
¿ Cómo vamos a manejarlo?
Birkaç gün sonra, şerif çıkageliyor ve zavallı Abe'i ahırda asılı bir vaziyette sallanırken buluyor.
Unos días después, cuando aparece el comisario, encontró al bueno de Abe balanceándose en el granero.
" Evet, çıkartmalara ve tek boynuzlu atlara bayılırım.
"Sí, me encantan las calcomanías y... los unicornios".
- Dışarıya nasıl çıktı? - Ah.
¿ Cómo llegó allí?
Tamam. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun! Kıçımda bir çubuk mu var?
De acuerdo. ¡ No sabes cómo es!
Arkadaşımın sevişirken nasıl sesler çıkardığını bilmek istemiyorum.
No debería saber cómo suena mi amigo cuando tiene sexo.
Sadece şunu bil ki bir yıl kimseyle çıkmasam da dost olmamızı istiyorum.
Solo... para que sepas, aunque no salga con nadie durante un año, quiero que seamos amigos.
çılgın 99
çılgınca 80
çilek 25
çılgınsın 17
çıldırıyorum 27
çıldırmış 66
çılgınlık 43
çıldırdı 39
çıldıracağım 30
çıldırmak üzereyim 17
çılgınca 80
çilek 25
çılgınsın 17
çıldırıyorum 27
çıldırmış 66
çılgınlık 43
çıldırdı 39
çıldıracağım 30
çıldırmak üzereyim 17