English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ A ] / Anlaşma

Anlaşma traduction Français

14,983 traduction parallèle
Önce bir anlaşma yapalım.
D'abord, je veux conclure un marché.
- O şeytanla anlaşma mı yapacaksın?
Tu vas traiter avec ce diable?
Anlaşma toplantısını tek başıma halledebilirim.
Je peux gérer seul cette session de présentation.
Gayet kaymaklı bir anlaşma.
Ça me semble être une sacrée affaire.
- Önce bir anlaşma yapalım.
D'abord je veux faire un marché.
O zaman şeytanla anlaşma yapacaksın.
Alors tu dois conclure un pacte avec le diable.
Anlaşma onu bana zarar vermeden getirmendi.
Le marché était de l'emmener indemne.
Biz düşmanlarımızla anlaşma yapmamasını biliriz.
On ne fait pas de traités avec nos ennemis.
Gök Halkı buraya anlaşma konuşmak için geldi, koalisyona katılmak için değil.
Le peuple du ciel est là pour négocier un traité, pas pour joindre la coalition.
Şeytanla ne tür bir anlaşma yaptınız, bilmiyorum ama biz göreceğimizi gördük.
Je ne sais pas si tu as pactisé avec le diable, mais on sait ce qu'on a vu.
Şeytanla ne tür bir anlaşma yaptınız, bilmiyorum ama biz göreceğimizi gördük!
Je ne sais pas si tu as pactisé avec le diable, mais on sait ce qu'on a vu.
Bana iyi bir anlaşma gibi geldi.
Ça me parait équitable.
Anlaşma bozan onun hakkında dedikodu çıkartıyor.
Dealbreaker y fait allusion.
- Anlaşma yaptık.
On a fait un pacte.
Anlaşma böyleydi.
Voilà le deal.
Eğer anlaşma yapmak isterlerse geri kalanını getiririz.
Si tout est bon, on ira prendre le reste.
Ortada ne anlaşma ne de uyuşturucu var.
Alors, non, y a pas de deal. Y a pas de drogue.
Anlaşma falan yok.
Y a pas de deal.
Ortada tek bir anlaşma var. Paramı almazsam beynini dağıtacağım. Sırayla devam edip siyah beyefendiye geçerim en son ise kızı hallederim.
Le seul deal, c'est que si j'ai pas ce que je veux je t'étale la cervelle sur ce mur, et ensuite, je m'occuperai du monsieur noir et puis je finirai avec elle en étalant ces gros nichons partout dans la pièce.
Anlaşma böyle.
C'est le marché.
- Anlaşma yapmıştık.
- On avait un accord.
Anlaşma yaptınız yani.
Il a conclu l'affaire.
Maggie bir anlaşma sağladı.
Maggie a passé un accord.
Onları geri götürürsen anlaşma hâlâ geçerli olacak, değil mi?
S'ils rentrent, l'accord tient.
- Ben anlaşma yapmam.
Je ne négocierai jamais.
İçeriden bilgi alma, menkul kıymetler dolandırıcılığı gizli anlaşma, elektronik dolandırıcılık.
Délit d'initié, fraude boursière, conspiration, fraude électronique. Ça monte à combien?
Anlaşma yapmak için tek şansın var.
Vous avez une chance d'accepter cette offre.
Anlaşma yok.
Pas d'accord!
Müvekkilim iş birliği yapmayı düşünmüyor. Anlaşma yapmayı da...
Mon client n'a pas d'intérêt à coopérer, pas d'intérêt à négocier...
Şimdi bir anlaşma gündeme getirme fırsatı yakaladık.
Mais on a une occasion maintenant d'arriver à un accord.
Anlaşma koparabiliriz, senin için de en hayırlısı bu olur.
On pourrait conclure un accord qui pourrait être très très bon pour toi.
Allahın her günü bana anlaşma yaptırmak isteyen birileri çıkıyor.
Écoute, des gars essaient de me vendre des accords à longueur de journée.
Sana getireceğim anlaşma şimdiye kadarki en iyisi olacak... -... çünkü Allahın her günü yaptığım iş bu.
Celui que je t'apporte sera le meilleur qui sera jamais sur la table parce c'est ce que je fais à longueur de journée.
Avukatıma göre ellerinde bana karşı delil yokmuş ama yine de anlaşma yapmalıymışım.
Mon avocat m'a dit aujourd'hui qu'ils n'ont rien contre moi, mais que je devrais quand même négocier.
Can evinden vuracak bir anlaşma olmalı. - Dış para kaynağını kesmeli.
Un grand règlement qui va lui faire du mal, l'amener hors de l'argent extérieure.
- Anlaşma yapacağımı sana ne düşündürttü?
Qu'est-ce qui te fait croire que je vais passer un accord?
Anlaşma yapmalıyım, öyle mi?
Que je devrais négocier?
Anlaşma olursa kalıcı olarak işten uzaklaştırılacak.
Le seul accord avec les dents devrait le sortir définitivement des affaires.
Tabii. Ona anlaşma mı teklif edeceksin?
Évidemment.
Anlaşma yapmak istiyorum.
Je veux passer un accord.
Evet. Anlaşma hazır. İşe son verme, itiraf ve 1,9 milyar dolar.
Oui, on négocie, une cessation, un plaidoyer, et 1.9 milliard.
Yatırım danışmanlığı işini sonlandıracak ve şirket gizli anlaşma suçlamasını kabul edecek. "
La fin de leurs conseils en placement et... la compagnie accepte de plaider coupable de conspiration. "
Bryan hayatta anlaşma yapmam dememiş miydi bu adam?
Bryan... n'avait-il pas dit qu'il ne céderait jamais?
Anlaşma zamanı geldi ve Axe'ın cinleri tepesine çıktı.
Le moment est arrivé et Axe a pété une durit.
Yapacağımız anlaşma onu ömür boyu sektörün dışında tutacak.
Le seul marché serait qu'il se retire définitivement des affaires.
Kabul etmeyeceği tek anlaşma bu olur.
Le seul marché qu'il refusera.
Evlilik öncesi anlaşma yok, kan parası bile istesen zengin olursun.
Il n'y a pas prenup de sorte que vous serez riche, si vous voulez même que l'argent du sang.
Anlaşma budur.
Voilà l'affaire.
Beşe kadar sayıyorum, sonra anlaşma geçersiz olacak. - Bir.
Je compte à cinq, puis il est hors de la table.
Axe'in anlaşma çeki, çerçevelettikten sonra Donnie'ni başına gelenlerden sonra Chuck'a vermeyi unuttum.
Le chèque que Axe avait préparé, mais j'ai oublié de lui donner le temps que ça revienne de chez l'encadreur, et avec l'histoire Donnie, tout ça.
Ona anlaşma teklif ettim.
C'était Pete Decker aujourd'hui, et je lui fait une offre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]