Anlaşılıyor traduction Français
1,452 traduction parallèle
Bu adamı buraya getirdiğinizde bazı yaraları olduğu anlaşılıyor.
Apparemment, cet homme était blessé quand il est arrivé ici.
Elbette şarkı söyleyebilir ama gözenekleri uzaydan anlaşılıyor.
Il sait chanter, mais ses pores sont visibles de l'espace.
Onurlu biri olmadığın anlaşılıyor ama seni ikna etmenin başka yolları da var.
Inutile de faire appel à ton honneur. Mais j'ai d'autres moyens de persuasion.
Katliamın temizliğinden anlaşılıyor.
Suffit de voir la propreté du carnage.
Yüzünden anlaşılıyor.
Ça se voit au premier coup d'œil.
Sende bir cevher olduğu hemen anlaşılıyor.
Toi, j'ai vu illico que tu as de la profondeur.
- Ondan neden hoşlandığın anlaşılıyor.
- Je vois pourquoi tu l'appréciais.
- Anlaşılıyor.
- Normal.
yüzüne bakınca bunların fazla değerli olmadığı anlaşılıyor.
Je peux dire à ton regard que tu trouves tout ça bizarre.
Çektiğim hazımsızlığın nedeni anlaşılıyor.
Voilà qui explique l'indigestion.
ama bu otobandan geçişlerin mümkün olmadığı anlaşılıyor.
La route est complètement obstruée par le camion, personne ne peut passer.
St. Lawrence nehrinin neden yükseldiği anlaşılıyor.
- Je crois que c'est d'ailleurs une des causes des modifications du bassin hydrologique du Bas-St-Laurent.
- Bu anlaşılıyor.
Ça se voit sur votre visage
Sırf sana baktığımda bile, çocuklar hakkında hiçbir şey bilmediğin anlaşılıyor.
Rien qu'à voir votre air, vous savez pas ce que c'est un enfant!
Soğukkanlı bir katilin işi olduğu anlaşılıyor. Değerli hiçbir şeyi çalınmamış. Polis cinayet nedeninin nefret olduğundan şüpheleniyor.
Constatant ce meurtre de sang-froid et rien de valeur n'ayant été volé la police s'oriente vers le crime passionnel
Kolayca anlaşılıyor ki sen bisiklet üzerinde yaşayarak para kazanmıyorsun!
On voit que c'est pas ton gagne-pain!
- Nefretim olduğu anlaşılıyor mu?
- Ça se voit que j'ai la haine?
Sesinden anlaşılıyor bu.
Ta voix te trahit.
Birinin onları ülkeye neden kaçak soktuğu anlaşılıyor.
Ça expliquerait pourquoi on a voulu les faire entrer en fraude.
- Yüzünden anlaşılıyor.
Ça se voit. Je le lis sur votre visage.
Gıda ve İlâç Dairesi'nin Amerikan halkını Roger'ın mucizevî ilâcının kötü yan etkilerine maruz bırakmak istemediği anlaşılıyor.
Oui, comme tout le monde. Il s'avère que le vaccin miracle contre la grippe a de nombreux effets secondaires que la FDA ne veut pas infliger aux américains actuellement.
Her halinden anlaşılıyor.
Ca se voit sur toi.
- Anlaşılıyor, her zaman anasının kuzusuydu.
- Tu m'étonnes. Il a toujours été un petit garçon à sa maman.
Ağır zırhlılardı. Bu şey herneyse, oldukça önemli olduğu anlaşılıyor.
C'est fortement blindé, quoi que ce soit, ça doit être assez important.
- Evliliğinizin neden kötü gittiği anlaşılıyor. - Sizi uyarıyoruz.
M. Danes, je suis un homme impatient, occupé, sensible et sceptique
Donuk bakışlarından anlaşılıyor.
Il s'est immobilisé.
- Anlaşılıyor.
- Il le semble.
ECT esasında yanlış anlaşılıyor.
On se méprend à propos de la TEC.
Açıkça şunu demeliyim ki, radyo görüntülerinden anlaşılıyor bu kadın nezih insanlar için bir tehlike. Herkes, her şey için zarar.
Kent, je veux que tout les spectateurs de cette radio à images soient conscients, que cette femme est une menace pour les personnes décentes, et les germes militaires partout dans le monde.
Eskisi kadar içemediğin anlaşılıyor, hocam.
Vous tenez plus l'alcool ou quoi, Prof?
Şimdi, anlaşılıyor.
- Tout s'explique.
Elbette. Her şey şimdi anlaşılıyor.
Tout s'éclaire.
- Evet anlaşılıyor..
Laissez-moi regarder.
Anlaşılıyor mu?
Ça se voit?
"Gönderdiler" diyince akıl hastanesine gibi anlaşılıyor.
"Mis à l'écart", ça fait "enfermé à l'asile". J'ai pas été attaché.
İç çamaşırı giydiğim anlaşılıyor mu?
On voit que j'ai des dessous?
Gözlerinden seninle ilgilendiği anlaşılıyor, İskender.
Ses yeux me disent que tu l'intéresses, Alexandre.
Beta aşamasındaki bir toplu üretim test modeli. Bir anlaşma dahilinde beta test yapacaklara bedava kiralandığı anlaşılıyor.
Après avoir développé un prototype pour des essais, ils furent distribués gratuitement aux entrepreneurs.
Ailelerin mahkemeye başvurmamalarının nedeni anlaşılıyor.
Je vois. Un scandale. Pas étonnant que les familles aient réglé ça à l'amiable.
Bebekten anlaşılıyor.
Ça se voit.
Evet, şimdi'Aç kapıyı, Richard'ın niye Swing Time'ın tek hiti olduğu anlaşılıyor, bir fıkra plağıydı o.
Swing Time n'a produit qu'un seul succès, Open the Door, Richard, une vraie blague.
Pek çok insan onun saldırgan olduğunu düşünür ama bence o yanlış anlaşılıyor.
Les gens pensent qu'il est agressif, - alors que c'est un incompris.
Lanet suratından anlaşılıyor.
C'est écrit sur ton visage.
Bütün evrenin tek bir denkleme indirgenen matematik bir hesaplamayla anlaşılabileceğine inanıyor musun?
Pensez-vous que l'univers puisse être réduit à une simple équation? - Non.
Çocuklar onunla çok iyi anlaşıyor.
Mes garçons commencent à l'apprécier.
- Anlaşılıyor.
Sans déconner.
Yüzünden yine mektup gelmediği anlaşılıyor.
À voir ta tête, y a pas de lettre.
Robotun niye iyi çalışmadığı anlaşılıyor.
Quelqu'un d'autre tirait les fils. C'est pour ça que le robot était lent.
Batı tarafını üç yıl aramana rağmen uçağı neden bulamadığın anlaşılıyor.
Il pense qu'il s'est écrasé sur le flan est de la montagne.
Buradayız. Luka, savaşanlar doğudan size yaklaşıyor, anlaşıldı mı?
Luka, les combats s'intensifient à l'est de chez vous, bien reçu?
Her şey anlaşılıyor.
Tout s'explique.
anlaştık 1085
anlaşıldı 2701
anlasana 51
anlaşıldı mı 1385
anlaşılan 207
anlaşma 49
anlaştık o zaman 44
anlaştık mı 503
anlaşalım 38
anlaşıldı tamam 19
anlaşıldı 2701
anlasana 51
anlaşıldı mı 1385
anlaşılan 207
anlaşma 49
anlaştık o zaman 44
anlaştık mı 503
anlaşalım 38
anlaşıldı tamam 19