Açık mı traduction Français
12,176 traduction parallèle
Hala açık mısınız?
Vous êtes encore ouverts?
Bir gözüm açık mı uyumalıyım?
Devrais-je dormir d'un œil?
Bayan Poulter, Gözlüğün sesi açık mı?
Mme Poulter ce sont des verres activé par la voix?
Emirlerim açık mı?
Mes ordres sont claires?
Peki, barones böyle bir anlaşmaya açık mı?
Et votre Baronne est-elle ouverte à un tel arrangement?
Dinle, seninle açık konuşacağım. Bu senin savaşın değil biliyorum ama...
Écoute, je suis juste sorti pour dire ça.
Dörtlü sıralar hâlinde gideceğiz ki nişan hatlarımız açık olsun.
Nous allons y aller par quatre, Nous voulons des lignes claires de feu.
John yaptığım şey yanlıştı ve... Hayatımın geri kalanında pişmanlık duyacağım ama acımı tek başıma yaşıyordum.
Je sais que c'était mal, et... je vais le regretter toute ma vie... mais j'étais seule pour pleurer.
Göğüslerim açık bir şekilde kameraya baktım ve göndere bastım.
J'ai regardé dans l'appareil photo avec mes seins et appuyé sur envoyer.
Ben sadece açık görüşlü olmalıyım dedim çünkü anlarsın ya iyi biriyle... olmaya ihtiyacım var.
J'ai juste... J'ai juste pensé que je devais garder l'esprit ouvert, parce que, tu sais, je voudrais vraiment rencontrer quelqu'un de bien.
Daha açık sorayım.
Laisse-moi être particulière.
El kremi lazım oldu, çantan da orada öyle açık duruyordu bir baktım içinde bir kutu uyku hapı ve kusma önleyici var.
J'avais besoin de gel pour mains, ton sac était là et ouvert, et en le trouvant, j'ai vu qu'il y avait... un tube de somnifères et des anti-vomissements.
Hatlarımız şuan açık..
"A vos téléphones..."
Açık konuşayım, ben de geç kalırsın diye bekliyordum.
Pour te dire la vérité, J'étais persuadé que tu n'arriverais pas avant un moment.
Açık konuşayım.
Vous voulez la vérité?
Sana açık bir şekilde bırakmanı söylediğim dava mı?
Tu veux dire l'affaire que je t'avais dit de laisser tomber?
Aslında, açık konuşayım.
En fait, tu veux la vérité?
Bunun tekrar yazmanı değil, açık var mı diye bakmanı söylemiş olmamla alakası var mı?
Et est-ce que ça a quelque chose à voir avec le fait que je t'aie demandé de vérifier qu'il n'y ait pas d'expositions et non de le réécrire?
Açık var mı diye kontrol etmemi istedin.
Tu m'as demandé de vérifier s'il y avait des risques d'exposition.
O zaman açık konuşayım.
Alors je parlerai simplement.
Benim aklımda sen, bizimle denize açılan hiç yakalayamasam da bana balık tutmayı öğreten benimle Disneyland'a giden amcamsın.
Dans mon esprit, tu es l'oncle... qui m'a emmené naviguer, m'a appris à pêcher, même si je n'ai jamais eu le truc pour ça, avec qui j'ai été à Disneyland.
Tamam, bak. Seninle açık konuşacağım.
Je vais être franc avec vous.
Korkarım ki çok açık, kendisinin bir sosyopat olduğu.
J'ai peur qu'elles montrent très clairement qu'il est... un sociopathe.
Tesis ile ilgili araştırmalarımdan hangi termostatın ulaşıma en açık olduğuna bir bakayım.
Je vais continuer mes recherches, cibler quels thermostats sont les plus accessibles.
- Kıllı arkadaşlarımızın anlattıklarından sonra çıkaramadıklarına sevindim açıkçası.
Je suis presque soulagé que non, après que nos amis poilus nous ont dit.
Yolun açık olsun, aslanım.
Bon voyage, mon pote.
Artık kimseden emir almadığımı açıkça belirttim.
Je pense avoir été clair. Je ne reçois plus d'ordres de personne.
Sizinle açık konuşayım.
Laissez-moi être très claire là-dessus.
Açıklama kısmına "Bandana" yazmışım.
Dans la description, j'ai mis "bandeau".
Tamam o zaman, hâlâ açık olan en iyi mekanı bulmama yardım etmek ister misin?
D'accord, tu m'aides à faire d'autres recherches - pour trouver un endroit ouvert?
Benim burada iki işe yetişirken canım çıkıyor sizse bir zamanların gururu ve yeteneksiz olduğu çok açık çöküntü yaşayan bir adama destek veriyorsunuz.
La mienne me manque déjà.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim.
J'ai retrouvé l'assassin de ma mère, mais ce faisant, j'ai mis en danger notre monde.
Ailesi de o listedeydi. ve anladığım kadarıyla. onu affetmeye pek açık değillerdi.
Je sais qu'il y avait sa famille, et, pour ce que j'en sais, ils n'ont pas vraiment accueilli ses excuses à bras ouverts.
Buradaki bazılarının aksine gözlerim ve kalbim açık olarak yaşarım.
Et bien, contrairement à certains à l'intérieur de ces murs je vis avec les yeux ouverts et le cœur ouvert.
Kıçımız açığa çıkana kadar, altına bakılmadık taş bırakmayacaklar.
Oui. Ils retournerons tout notre merdier jusqu'à remonter au berceau.
Hanımımın, bölgemizi koruyacak evlilik ihtimaline açık olması istiyorum.
Que ma dame reste ouverte à la perspective d'un mariage qui protègerai notre comté.
Kıçımız açığa çıkana kadar, altına bakılmadık taş bırakmayacaklar.
Ils retournerons tout notre merdier jusqu'à remonter au berceau.
Sabahları çok acıkırım.
J'ai une grosse faim le matin.
Bugün ilk kez halka açık olarak konuşan Grand Central bombacısı olmakla suçlanan Alex Parrish gerçek bombacı mı, yoksa bir örtbasın kurbanı mı birçoklarına sorgulatarak kendisini savundu.
Parlant publiquement aujourd'hui pour la première fois, Alex Parrish, la suspecte de Grand Central, plaide son innocence, menant à pleins de questions étant soit la vraie terroriste ou la victime d'un coup monté.
Lazım olursa diye telefonum açık olacak.
Au cas où, je laisserai mon téléphone allumé.
Tüm vakalarımız açık kalır.
Toutes nos affaires restent ouvertes.
Beki de açık olamadım.
Je n'ai peut-être pas été clair.
Bir açık yazılımı adapte olmaya zorlar. Bu sebepten yazılım yeni bir şeye evrilir.
Le bug oblige le programme à s'adapter, à évoluer en quelque chose de nouveau à cause de lui.
Biz, evlatlık çocukların, kendi hayatlarımız üzerinde hiç kontrolümüz yok, şimdi konuşmanın ve isimlerini açıkca söylemeye başlamanın zamanı.
Nous, les enfants accueillis, n'avons aucun contrôle sur nos propres vies, et il est temps de dire ce qu'on pense et de commencer à appeler dehors les gens par leurs noms.
Eğer kafa dağıtmak isteseydim Atina ve Minerva ya giderdim ve kendimi daha açık alanda yapacağım şeylere adardım olay yeri canlandırmaktansa
Si je voulais me changer les idées, j'irais revoir Athena et Minerva, pour faire plus d'aérobic que de reconstitution
Bu davayı sonlandıramayacağım son derece açık hale gelmeye başladı.
Il est de plus en plus évident que je ne terminerai pas cette affaire.
Kartla mı yukarı çıkıyorsun? Hemen açın kapıyı.
Ouvrez ces portes, connards!
Açık olayım.
Que ce soit clair.
Nemli orman toprağında uzandığın manzara aklımdan çıkmıyor. Ağzın acıdan açık kalmış, bacakların doğum için genişçe açılmış halde ve gözlerin de yaşadığım sonsuz gece gibi kapkaraydı.
Je n'ai jamais oublié la vue de vous, étendue dans la forêt... la bouche tordue par la douleur, les jambes écartées pour l'accouchement, et vos yeux, aussi noirs que la nuit où je suis né.
- Onun çok açık olduğunu sanmıştım. - Hayır.
Je l'ai trouvé très claire.
Açık konuşayım.
Donc laisse moi être claire.