Basa traduction Français
9,795 traduction parallèle
Üstüne basa basa ima ettim.
Je l'ai fortement sous-entendu. Ben :
Tamam o zaman bu adamla nasıl başa çıkacağız?
Comment on se débarrasse du Cobaye alors?
Siz iki kumruyu baş başa bırakayım ben.
Je vous laisse seuls, les amoureux.
Başa çıkamadım.
Je ne pouvais pas faire face.
- Demek yine en başa döndün.
Ce qui veut dire que tu reviens à la case départ.
Ne zaman ikimiz baş başa sürüşe çıkacağız?
On la fait quand cette balade ensemble, rien que tous les deux?
Bununla nasıl başa çıkacaksın?
Comment tu vas gérer?
O yüzden şimdi üçkâğıt kutunuzu da alın ve beni kendimle baş başa bırakın.
Donc gardez votre boîte de la déception et laissez-moi tranquille.
Tıpkı Johnson'daki gibi seni yine o karmaşanın yükü ile baş başa bırakmayacağım.
Je ne vais pas t'embêter avec ça.
- Baş başa.
En privé.
En sevdiğim menehuneumu * besleyip sizi yemeğimizle baş başa bırakacağım.
Je vais nourrir mon Menehune préféré ici, et après je vais vous laisser les gars retourner à votre bouffe.
Yaşadığı her neyse, Eminim başa çıkabilirim.
Peu importe ce par quoi il est passé, je suis sûre que je peux le supporter.
İkinizi baş başa bırakayım ben.
Je vous laisse.
Baş başa kaldığımıza sevindim.
Je suis content que nous ayons un moment seuls.
Sizi baş başa bırakayım.
Je vous laisse vous en occuper.
Ama Arkham'daki hastane onun şu anki durumuyla başa çıkacak kadar donanımlı.
Mais l'aile médicale d'Arkham est équipée pour prendre soin d'elle.
Büyük bir coşkuyla başa geldi.
Il a été porté au pouvoir par une vague d'enthousiasme.
Bu durumla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlar.
Ils ne savent pas comment réagir.
- Tekrar başa geçtim. - Ne yaptın?
J'ai repris mon poste.
Onu kendiyle baş başa bırakalım ve yarın tekrar geri geliriz.
On va la laisser mijoter et réessayer demain.
Kendiyle baş başa bıraktığınız son kurbanın karısı ki böyle yapmakla çok iyi iş çıkarmışsınız çünkü kontrolden çıkıyor.
La femme de la dernière victime, la seule que vous avez laissé mijoter, apparement vous avez fait un excellent travail, parce qu'elle bout.
Başa geçeli 6 ay oldu ve iki adam öldü.
J'ai pris la relève il y a 6 mois, et 2 hommes sont morts.
Şu an en başa döndük ve geçmişimiz bir gizem olarak kaldı.
On est de retour au point de départ, et nos passés restent un mystère.
Ne yapmam gerektiğini biliyorum, bu defa başa çıkabilirim.
Je peux gérer cette fois, maintenant je sais à quoi m'attendre.
Çünkü aileleri hayatlarını çok kolaylaştırmışlar. Sanki zorluklarla başa çıkamıyorlar.
Parce que leurs parents leur ont rendu la vie si facile, c'est comme s'ils ne pouvaient pas gérer l'adversité.
Nova Scotia'da ilk kışımda, hastalıklar Birchtown'u baştan başa sardı.
Mon premier hiver en Nouvelle Écosse, la maladie a frappé Birchtown.
Ben olacaklarla başa çıkabilirim.
Maintenant, je peux endurer la perte.
Baş başa romantik bir gece geçirmeniz için Gloria'yla sana yemek pişiriyorum.
Je vais cuisiner pour Gloria et toi pour que vous passiez une soirée romantique.
Zorlamalarıma tatlı bir Arap gibi karşılık veriyor, başa dönüp duruyorum...
Oui, elle réagit aussi vivement qu'un pur-sang Arabe que j'ai au pays.
- Onunla başa çıkmanın bir yolunu bulursun.
- Tu vas trouver quoi faire avec.
Ben kendimle nasıl başa çıkacağımı bile bilmiyorum.
Je sais même pas quoi faire avec moi-même.
Onunla başa çıkmak için yeterince zorlanacaksın nasıl olsa.
T'as déjà assez de mal à gérer tes problèmes avec elle.
Sanırım baş başa kaldık.
- Je suppose qu'il ni à que nous deux.
Üçüncüyü başa, dördüncüyü sona.
Aigoo.
Şimdi sana mal teslimatı yaparken karşına çıkan haydut ve korsanlarla nasıl başa çıkacağını öğreteceğiz.
O... oui.
- Kim başa geçti?
Qui dirige maintenant?
Büyük ülkemize yapılan büyük günah korkutularak başa getirilmiş sahte peygamberler tarafından kontrol ediliyor.
Et le grand péché contre notre grande nation Est d'être intimidé et contrôlé par des faux prophètes
Neşeyle başa çıkabilirsin.
Tu ne peux pas supporté la gaieté.
Lütfen izin verin, kendi yöntemlerimizle başa çıkalım.
Laissez-nous gérer à notre manière.
Bu cumhuriyetçi kadınlarla beni baş başa mı bırakacaksın?
- Tu pourras le chasser ce soir au diner - Tu penses vraiment me laisser seule avec toutes ces républicaines?
% 46lık açıklanmış dilime göre rekabet başa baş devam etmekte.
Maintenant, bien que seulement 46 % des voix soient comptabilisées, la course est toujours serrée.
Başa baş ilerleyen savcılık oylaması için CBS kazananı ilan edecek gibi görünüyor.
Il paraît que CBS est prêt à donner le gagnant de cette course électorale très disputée.
Hepimiz başa çıkılması güç hatalar yaptık.
Nous avons tous fait des choses... Avec lesquelles il est dur de vivre.
- Bununla nasıl başa çıkıyorum biliyor musun?
Tu sais comment je gère ça?
hangimizin zorluklarla başa çıkabildiğini görmek için?
Pour voir qui d'entre nous supportait l'adversité?
Bu ölümle normal yollarla başa çıkmıyor.
Elle ne traite pas avec la mort d'une façon normale.
Bu Alvin'in ölümüyle başa çıkamadığın ile ilgili ve bunu göremediğine inanamıyorum.
C'est à propos de toi qui n'arrive pas à surmonter la mort d'Alvin, et je ne peux pas croire que tu n'as rien remarquée.
Başa çıkabiliriz.
Lâche sur nous ta bombe de savoir.
Duyduğuma göre yangınla başa çıkmaya çalışıyorlarmış.
On dirait qu'il y a eu une poignée de main dans le feu.
Bu baş başa maceraya atılmamız için akıllıca bir bahane değil.
C'est une excuse astucieuse - pour partir à l'aventure, hein?
Parasızlıkla zar zor başa çıkıyorum.
La honte est une émotion de riche.
başarısız 35
başarılar 28
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başarılar 28
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başaramadım 52
başaracağız 144
başarabiliriz 43
basanti 16
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracağız 144
başarabiliriz 43
basanti 16
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18