Bela mı traduction Français
1,113 traduction parallèle
Bela mı arıyorlar?
Des trouble-fêtes?
Bela mı arıyorum sanki!
Je cherche pas la bagarre!
- Başına bela mı arıyorsun, sen?
- Vous cherchez la bagarre?
- Bela mı arıyorsun?
- Qu'est-ce que vous voulez?
Bak adamım, başıma bela almak istemiyorum.
J'veux pas d'histoires.
Bela istemiyorum. Zaten başımıza yeterince bela açtın.
Vous nous avez causé assez d'ennuis comme ça.
- Evet öyleyim. Memnun oldum, iki arkadaşımın ayak bilekleri sargıda şu an bayım. Buraya bela çıkarmaya gelmedim.
dis donc, ce n'est pas gentil, ce que vous avez fait. j'ai deux amis qui ont mal aux chevilles remarquez, je ne suis pas venu dans un esprit de querelle, seulement la marchandise, il faut la rendre
Eşyalarımı geri verin, yoksa başınıza bir sürü bela açarım.
Rends-les moi ou tu auras affaire à moi!
Sıçanlar başımıza bela oldu.
Ces foutus rats nous rendent la vie impossible.
Başımıza hep bela oldu.
On nous a causé que des ennuis.
Bela çıkaran asla ben olmadım, Peder.
Je n'ai jamais commencé les bagarres.
Başımıza büyük bela oldular.
Dans le cas contraire, on est dans le pétrin.
Hatırladığım kadarıyla bela aramadığını söylüyordun.
A part ça toi, tu cherches pas la bagarre?
... bela çıkarmak isterlerse, tam arkanızda olacağım.
S'ils s'énervent je les calmerais.
Bela gelmeden neden üzerine kafa yoralım?
Pourquoi penser au mal avant qu'il arrive?
Uşaklarımız silahlı yani eğer yaşamak istiyorsa kızımızla evlenmeli ve bela çıkarmamalı.
Ce sera un bon gendre. S'il veut partir sain et sauf il devra l'épouser sans faire tant d'histoires.
Çifte bela, Bay Bond.
Double surprise, M. Bond.
Başımıza bela açacağını biliyorduk.
On savait qu'il y aurait des problèmes avec vous.
Dert üstüne dert, bela üstüne bela. Yan ateşim yan, kayna kazanım kayna.
Double ouvrage et ennuis, feu brûlant, chaudron bouilli...
Senin şu arkadaşın başımıza büyük bela oldu.
Votre ami nous cause bien des ennuis.
Gunbei'nin kellesinin yerine Gorouza'nın kellesini sunarak bir süreliğine güvende olabiliriz fakat sorunun kaynağı başımıza büyük bela açacak.
En offrant la tête de Goroza à la place de celle de Gunbei... nous seront tranquille pendant un moment... Mais ce problème finira par nous embarrasser à nouveau.
O bir Apaçi ama onun başına bela olacağım. Bu iğrenç fasulyelerden...
Je déteste vraiment les haricots rouges.
Eğer bu ceset yüzünden kanunlara bulaşırsak... bu iş hayatımızın sonuna kadar başımıza bela olur.
Si on y mêle les tribunaux, on traînera ce cadavre toute notre vie.
Kendimi buradaki lanet Meksikalıların başına bela ettiğimin farkındayım.
Je sais que j'embête tous ces foutus Mexicains, là.
Bu defa etrafa bela olacağım.
Mais cette fois, attention.
Bela olacağım!
Attention.
Ama siz çok fazla bela çıkarıyorsunuz. Hungkiu Okulunu niye bastınız?
Vous m'avez mis dans l'embarras avec votre expédition punitive au Dojo.
Başına bela çıkarmayacağım.
Je ne vais pas faire d'ennuis. Vous pouvez en être sûr.
Eve güç bela gittim. Sersemlemiş, rezil edilmiş ve aşağılanmıştım.
Je suis bien rentré en titubant... hébété, sale, et humilié.
Onları rahatsız edersek, başımıza bela alırız.
Si on les embête, on va encore avoir des ennuis.
Ben hâlâ başımıza bela alıyoruz diyorum!
On aura des ennuis!
- Bela! - Tanrım!
Cul!
Başımdaki şu bela ile ilgili.
Ben, à propos de ce qui m'attend.
Ben hep beladan kurtulmaya çalıştım ama sen her zaman bela aradın.
J'ai toujours essayé d'éviter les ennuis, mais toi, on dirait que tu les cherches.
Biraz bundan yapın haydi. Buralarda bana bela derler.
Souris-moi, rien que parce qu'ils m'ont traité de négro.
Başımıza bela açmaya çalıştı!
Essayant de nous entoiler!
Bak Teresa, sadece bela, tamam mı?
" T'occupe pas.
Bugünkü komşularımız gibi, geçimlerini güç bela denizden ve... koyundan sağlıyorlardı.
Ils subsistaient pauvrement grâce aux moutons et à la pêche.
Onlar takma adının "Bela" Vanni olduğunu biliyorlar mı?
Ils savent que tu t'appelles Vanni La Peste?
Çünkü, başımıza büyük bela geleceğini hissediyorum.
Parce que cette fois tout sera fini entre nous.
Lanet olsun! Onun yüzünden başıma bela üşüşecek. Akraban var mı, derdin var.
Vous allez mettre la police à mes trousses!
Artık daha fazla bela aramıyorum.
Je ne veux plus m'attirer d'ennuis.
Bakın, bela istemiyoruz beyler, tamam mı?
On ne veut pas d'ennuis, les gars.
Bu genç hanım başımıza bela olacak.
Cette jeune fille va nous créer des ennuis.
Benim bela olacağımı düşündüğünüzü biliyorum... Birçok sıkıntıya neden olacaksınız.
Je sais ce que vous pensez.
Bela çıkarırsan da bıçağı... götünden sokar, ağzından çıkartırım.
Si tu paies pas, je t'enfonce un couteau dans le cul! Compris?
Eğer bunu yaparsam, White Eyes..... başına bir yığın bela alacaksın..... çünkü senin peşine düşüp..... gördüğüm yerde oku kıçına saplayacağım!
D'accord, visage pâle, tu vas passer un sale quart d'heure, je vais te traquer et te tirer une flèche dans le cul.
Birkaç dakika önce bir suikast girişimini... güç bela atlattım.
Je viens d'échapper à un meurtre il y a quelques instants!
- Umarım başımıza bela olmaz.
- Ça va aller? - C'est une remise de rançon.
Bela çıkaranı atarım.
Un problème et je vous vire.
Yardım et. Yoksa bela yığınının içinde kalacağız.
File-moi un coup de main ou on est pas clairs.