Bir kızılderili traduction Français
647 traduction parallèle
Bir Kızılderili savaşı başlıyor.
Il y a une guerre indienne qui commence.
Bir Kızılderili olamaz değil mi?
Ce ne serait pas un Indien, par hasard? .
Kötü bir Kızılderili bölgesi, ama buradan daha güvenli senin için.
C'est un territoire indien, mais tu seras plus en sécurité là-bas qu'ici.
Şey, ben henüz hiçbir Kızılderili görmedim, ama Musa'ya yemin ederim ki bizi takip eden bir şey var.
Je n'ai pas encore vu d'Indiens, mais je jurerais que quelque chose nous suit.
Bill içeri giren bir Kızılderili var.
- Il y a un Indien qui entre.
Eğer düzlüklere ulaşırsam, beni yakalayabilecek bir Kızılderili yeryüzünde yoktur.
Nul Indien ne pourra m'attraper.
Ne de bir Kızılderili savaşı başlatmayı?
Ni faire la guerre aux Indiens.
Sadece bir kızılderili olsaydı, bu kadar umursamazdım, ama o kızılderili değil.
Si encore c'était un Indien...
Hiç bir kızılderili böyle görünmez.
Aussi Indien que moi.
Bunun yanısıra bir kızılderili savaşı, bugünlerde katliiam anlamına gelir, Sanırım bunu istemezsiniz..
Une guerre serait un massacre. - A éviter.
Orda en kötü Kızılderili'den bile daha kötü bir Kızılderili şefi yaşarmış.
Les noms indiens sont bizarres Il y avait un chef indien très méchant Le plus méchant qui ait jamais vécu
Burası bir kızılderili mezarından bile daha ölü.
Quel silence! C'est pire qu'une tombe.
Bir kızılderili gibi battaniyeye sarılı halde mi?
Dans une couverture de squaw?
İzin verirseniz, efendim, postacı adanın bir kızılderili başına benzediğini söyledi.
Pardonnez-moi, selon l'homme du bateau, elle aurait la forme d'une tête d'Indien.
Bir kızılderili figürü daha kayıp.
Une autre figurine d'Indien a disparu.
Otuz yılımı bu yer bir kızılderili çöplüğüne çevrilsin diye harcamadım ben evlat.
Je n'ai pas passé 30 ans à travailler cette terre... pour en faire une réserve indienne.
Bir kızılderili efsanesi vardır reisin oğlu öldüğünde ataları, gökyüzünde... şenlik ateşi yakarmış.
Je me souviens d'une légende indienne... disant que les ancêtres allumaient des feux au ciel... quand le fils d'un chef se mourait...
İçeride sarhoş ve silahlı bir kızılderili var.
C'est Charlie l'Indien. Il est saoul...
Bir kızılderili ile oynarsan olacağı bu işte.
Voilà ce que j'ai gagné à jouer avec un injun.
Onlar ve bu dağ hakkında bir Kızılderili efsanesi var, ha Walter?
Il existe une vieille légende indienne sur eux et cette montagne.
Bende sadece tahmin ediyorum, çavuş, Eğer bir Kızılderili casusu olsaydım, Mesela Bay Rynders gibi, Ve birkaç silah kaçakçısıyla tanışsaydım,
Je ne fais que deviner aussi, sergent... mais si j'étais agent officiel auprès des Indiens, comme M. Rynders... je m'arrangerais pour faire de la contrebande d'armes.
Gerçek bir kızılderili savaşı, göğsüne ok saplanmış bir adam.
Combat avec les Indiens, poitrine percée d'une flèche...
Bu, bir arazinin ve 1870 yılında üzerinde yaşayanların ve adı Cochise olan bir adamın hikayesidir. Bir Kızılderili, Chiricahua Apache kabilesinin lideri.
Ce film est l'histoire d'une terre, d'un peuple qui y vivait en 1870 et d'un homme nommé Cochise... chef de la tribu des Indiens Apaches Chiricahua.
Bir Kızılderili'nin sözüyle bahse girmeye var mısın?
Tu es prêt à parier, Jeffords?
Bir Kızılderili savaşçısına işimi öğretmek haddim değil.
C'est vous qui commandez, et vous connaissez votre métier.
Onurlu bir adam mı? Hiçbir Kızılderili onurlu değildir.
Un Indien n'a pas de parole!
Bu Cochise değil. Asi bir Kızılderili grubu.
ce ne sont pas les hommes de Cochise, ce sont des renégats.
Sizin gibi gençken, üç metre atlayabilirdim, üstelik her iki kolumda bir Kızılderili varken.
Quand j'étais jeune comme vous, je pouvais sauter 3 m, avec un Indien sous chaque bras.
Bir Kızılderili ona sahip olmak için ruhunu satabilirdi.
Un Indien aurait vendu son âme pour en posséder une. "
Bir kızılderili tüccar gibi yapıp fiyat düşürebilirdim ama yapmayacağım.
Si je négociais comme avec les Indiens, je baisserais le prix... mais je ne le ferai pas.
Bir Kızılderili silahımı almış.
Un Indien a mon fusil.
Durumu bir kızılderili laneti ve kalbi Leo için sızlayan bir eşle süslemek de beni rahatsız etmiyor!
si je dois inventer une malédiction indienne. et une femme éplorée qui attend Léo, ça me va aussi!
Çok tehlikeli bir bölgeye giriyoruz, Flack o yüzden Pawnee köyüne gidip bir kaç tane kızılderili izci alacağım.
Nous arrivons en pays dangereux, Flack. Je vais aller chez les Pawnee recruter des éclaireurs indiens.
Kızılderili işleri ordunun elinden alındı... ve sivil bir otoriteye devredildi.
Mais les Affaires Indiennes ont été soustraites des mains de l'armée... et confiées à une autorité civile.
General Washington birçok Tory ve vahşi Kızılderili'den oluşan bir düşman ordusunun sevgili vadimize doğru yola çıktığını bildiriyor.
Le général Washington nous a informés qu'une armée ennemie, composée de Tories et d'Indiens sauvages, se dirige sur notre vallée bien aimée.
- Bugün uslu bir çocuk muydun? - Üç kızılderili öldürdüm.
- Je viens de tuer trois Indiens.
Bir gün uğra ve benimle Kızılderili vur.
Venez un jour tuer des Indiens.
Kızılderili toprağına girene dek epey huzurlu bir yolculuktu.
C'est plutôt calme après ce qu'on a subi en traversant ces terres indiennes.
Ona şarkı söyleyen telden konuşan Büyük Beyaz Baba'nın Kızılderili oğlunun yaralanmasından dolayı çok üzgün olduğunu söyle, ama bu ışıklı konuşma güçlü bir ilaçtır ve buradan geçmek zorundadır.
Le Grand Chef Blanc à la Parole de Feu des Fils Chantants est triste que son fils soit blessé, mais Parole de Feu est une médecine puissante qui doit passer.
Üç küçük kızılderili oğlan hayvanat bahçesinde dolaşıyordu, büyük bir ayı birini kucakladı ve kaldı geriye ikisi.
"Trois petits Indiens visitèrent un zoo. " Un gros ours étreignit l'un d'eux, il n'en resta que deux. "
Bir küçük kızılderili oğlan yalnız başına kaldı, Ne yazık!
"Un petit Indien se retrouva tout seul." Pauvre bouchon!
Bir küçük kızılderili oğlan kaldı bir başına, gitti ve kendini astı ve kaldı geriye hiç.
"Un petit indien se retrouva seul, qui alla se pendre " et il n'en resta plus aucun. "
Anakaradan tekne geldiğinde, Kızılderili adasında kimsenin çözemeyeceği bir bulmaca ve on ceset olacak.
Quand le bateau arrivera, on trouvrera dix cadavres sans que quiconque puisse élucider le mystère de cette île.
Bir de katlanmamız gereken bu kızılderili kız çıktı başımıza.
Et maintenant on a cette squaw sur le dos!
Bay Meacham bir grup kızılderili kendi bölgelerinden ayrıldı.
M. Meacham, une bande d'Indiens a quitté ses réserves...
Sonra Kızılderili Şebekesi tarafından Meacham buraya gönderildi. Bu bir yalan. Ben...
Puis Meacham a été envoyé ici par d'infâmes politiciens.
Kızılderili bir kardeşine haber göndermek isterse bunu dumanla işaret göndererek yapar.
Les Indiens communiquent avec des signaux de fumée.
- Lamont diye biri. Kızılderili bir tüccar.
- Lamont, il traite avec les Indiens.
O Kızılderili bir tüccar.
- Il traite avec les Indiens, je sais.
Kızılderili ruhları hakkında bir şey yazma.
Ne dites rien sur ces esprits indiens.
Bir çeşit Kızılderili işareti.
Des symboles indiens.
kızılderili 47
kızılderililer 89
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kere daha 137
bir kahve 26
bir kez 117
bir kez olsun 43
bir kere 190
bir kız mı 24
kızılderililer 89
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kere daha 137
bir kahve 26
bir kez 117
bir kez olsun 43
bir kere 190
bir kız mı 24
bir katil 56
bir kitap 34
bir karar verdim 25
bir karar ver 16
bir kez daha 333
bir kız var 17
bir kadın 232
bir kuş 32
bir kadın mı 37
bir kız vardı 25
bir kitap 34
bir karar verdim 25
bir karar ver 16
bir kez daha 333
bir kız var 17
bir kadın 232
bir kuş 32
bir kadın mı 37
bir kız vardı 25