Bir tane traduction Français
33,451 traduction parallèle
Bir tane daha istiyorum.
J'en veux un autre.
Bir tane daha istiyorum.
J'en veux un autre. - J'ai payé et j'en veux un autre.
- O zaman çıkış da bir tane.
Donc une seule sortie.
- Bir tane daha yapayım mı?
Tu veux que j'en refasse?
Sağol... Bir tane su alıyorum.
Je prends une bouteille d'eau.
Her seferinde bir tane almaya başladım.
J'en ai besoin d'une chaque fois.
Haydi, bir tane daha!
Allez, encore un!
Pis suratına sık bir tane.
Mets-leur dans la gueule.
Bilmiyorum, ama sanırım bir tane buldum.
Je ne sais pas, mais je pense que j'ai trouvé l'une d'entre eux.
Bir tane bile!
Non!
Kafana silah dayadılar on tane ölü sineği mi yerdin yoksa bir tane yavru fareyi mi?
Un pistolet sur la tempe, tu manges dix mouches mortes ou un bébé souris vivant?
Tam zamanında, hala sıcakken al bir tane.
Juste à temps, mange tant que c'est chaud.
Şimdi bana da bir tane yapabilirsin.
Tu peux m'en faire une aussi?
Bu arabayı bırakmak ve başka bir tane çalmak zorundayız.
On va devoir abandonner cette voiture et en voler un autre.
Ben de onlardan bir tane vardı.
Je connais.
- İşte, bir tane kart seçin.
Vas-y, prends-en une.
Evet ama sürekli yeni bir tane keşfediyorsun, değil mi?
Vous en trouvez toujours de nouveaux.
Bir tane lazımken 10 tane almak her ihtimale karşı iyidir.
Mieux vaut en avoir dix et n'en utiliser qu'une que le contraire.
Doğum günüm için de bir tane borçlusun.
En plus de celui de mon anniversaire.
Beckett, burada saman yığınları var ama bir tane bile iğne yok.
Beckett, on a des tonnes et des tonnes de foin ici, mais aucune aiguille.
Bir tane daha. Bir tane daha.
Un de plus.
Tamam, daha düzgün bir tane bulurum.
Ok, J'en aurai un meilleur.
Bir tane daha.
Encore un.
Bak, bir tane daha var.
Regarde, un autre!
Karşı sokaktaki evin garajında var bir tane.
Il y en a un dans ce garage.
Batıyorsa aha kapı orada, bir tane da burada.
Si ça ne te plaît pas, la porte est là-bas, et il y en a une autre ici.
Belki Violet bir tane doğurmuştur.
Violet en a peut-être mené un à terme.
Kap bir tane.
Attrapes-en un.
- Şimdi, bir tane kaldı.
Plus qu'un.
Yeraltı Dünyası'nda da bir tane olmalı.
Il doit y en avoir un aux Enfers.
- Bende de bir tane olabilir. Şimdiden kusura bakma.
J'en ai peut-être une aussi.
- Sadece bir tane aldım.
- J'ai pris un comprimé.
Sen o kadar zavallı bir mazoşistsin ki sana on tane iyi bir tane kötü söz söylesem sen o kötü sözü duyarsın.
Arrête. Tu es un maso qui s'apitoie sur son sort. Si je dis dix choses gentilles et une méchante, tu retiendras toujours la méchante.
Tamam, bir tane daha.
- Bon. Encore une.
Bir tane büyük boy Virgin Margarita geliyor.
Une virgin margarita XL.
Artık bir tane daha sahte arkadaşından olacaksın.
Tu n'auras une faux ami en moins.
Örnek olarak şimdilik bir tane sipariş ettim.
Je n'ai commandé qu'un prototype.
Hayır ama hadi. Bir bok olmadı. - Bir tane halkla ilişkiler elemanı işte.
Personne le sait, sauf ce RP.
Pardon, bir tane daha varsa ben de ondan istiyorum.
S'il en prend un, j'en veux un aussi.
Gavin, bu salona bir tane daha hayvan getirirsen toplantı anında biter.
Si vous amenez un autre animal ici, cette réunion est terminée.
Bir tane sahipsin ama.
Vous en avez un.
- Evet, bir tane.
Ouais, un.
Bir tane alabilir miyim?
Tu m'en files une?
Sekiz tane paslı bamya konservesi ve bir şişe aspirin var.
Huit boîtes de gombos rouillées et un flacon d'aspirine.
- Ben ona göz kulak olurum. - Bir tane patlatacağım şimdi.
- Je la surveille.
Şimdi bir arada duran beş tane tekne arayacağız.
On cherche cinq bateaux regroupés.
VALE iyi günler diler Ama modern otomobil camı dönemi mühendislerin iki tane lamine cam levhasını alıp ince bir PVB katmanıyla ayırmasıyla başladı.
Mais l'ère moderne du verre automobile a débuté lorsque les ingénieurs ont pris deux plaques de verre feuilleté et les ont séparées par une couche de film plastique.
Bir ampulü değiştirmek için kaç tane psikiyatrist gerektiği hakkında eski bir espri vardır.
Vous connaissez la blague sur le nombre de psys qu'il faut pour changer une ampoule?
Bir kere Hooli'de iki tane mühendisi feci şekilde kavga ederken gördüm. - Neredeyse fiziksel temasa geçiyorlardı. - Yok artık?
Chez Hooli, un jour, j'ai vu 2 ingénieurs se battre si violemment qu'ils se touchaient presque.
Bir tane sekme sekiz tane boşluktan kurtarıyor.
Une tabulation équivaut à 8 espaces.
Satın aldığım 7000 kullanıcı kalsın bir de, önümüzdeki hafta boyunca her gün bin tane daha ekleyin.
Gardons ces 7 000 utilisateurs que j'ai achetés et ajoutons-en 1000 par jour la semaine qui vient.
bir tanem 228
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir tanesi 28
bir tane alabilir miyim 32
bir tane yeter 18
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir tanesi 28
bir tane alabilir miyim 32
bir tane yeter 18
bir tane mi 25
bir tane var 76