English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bir tane bile

Bir tane bile traduction Français

1,070 traduction parallèle
Otel listelerinde Lundquist adında biri yok. Bir tane bile.
Pas un seul Lundquist sur les registres d'hôtel.
Bir tane bile Curry Brand kedi maması kutusu göremiyorum. - Efendim? - Curry Brand kedi maması.
Je cherche du Coury Brand pour chat.
48 saattir ayakkabılarımı çıkarmadım... ve hala hiç tanığımız yok, bir tane bile.
Je n'ai pas arrêté depuis deux jours, et pas un seul témoin!
Bir tane bile dostum yok.
Je n'ai pas d'amis.
Buraya baktım, ama bir tane bile bulamadım.
J'ai cherché partout, je ne les vois nulle part.
Yok, bir tane bile yok.
- Pas une seule.
Bu kısa seyahatte bir tane bile kırmızı görürsem, bir rehine daha öldürürüm.
Si je vois un signal rouge, ou pire un signal stoppeur de train, je tue un autre otage.
Adam herhalde bir tane bile insan suratı bulamayınca tentelerin resmini yapmıştır.
et pas un visage.
Birkaç iyi yerleştirilmiş Cylon bombası fırlatma koyunun kalbine ve bir tane bile savaşçı havalandıramayız.
Quelques bombes Cylons bien placées... au coeur de cette salle de lancement... et nous ne pourrions pas lancer un seul chasseur.
Bir tane bile. Bu da yavrular olmayacak anlamına gelir.
Pas une seule, et donc pas de lapereaux.
Bir tane bile pis kokan ceset bulamadık.
On a pas retrouvé un seul cadavre niac.
Hepsi yokoldu, bir tane bile kalmadı.
Ils ont tous disparu. Il n'y en a plus un seul.
Çocukken bırak açık araziyi, bir tane bile kovboy görmedim.
J'ai grandi dans un garni dans le New Jersey.
- Otuz yıl. - Ben bir tane bile yapmak istemiyorum.
Je ne veux pas 1 25 ans, pas même un an.
Bir tane bile yok
Pas un seul, que nenni
Bir tane bile çilek yok.
Pas une seule fraise.
Evleriniz yansın mı istiyorsunuz? Ortalıkta bir tane bile itfaiyeci kalmaz.
Vos maisons vont brûler et il y aura pas un pompier à l'horizon!
Aralarında bir tane bile beyin yok.
Ils sont plus bêtes les uns que les autres.
Ama en azından gol atabildik, bir tane bile olsa.
Mais on a marqué un but.
Bir tane bile gördün mü?
Ne serait-ce qu'une seule?
- Burada hiç uzman yok, efendim. - 600 adamın içinde bir tane bile yok mu?
Pas un sur 600 hommes?
Bir tane bile.
Pas une!
Eğer bir tane bile kalırsa bu tam bir felaket olur.
Ouais. S'il n'en reste même qu'un seul, ce sera une catastrophe.
Baban öldüğünden beri bir tane bile almadım, ve daha kötü hissediyorum... berbat hissetmen normal, geçecektir.
J'en ai pas pris depuis la mort de ton père, mais c'est de pire en pire. C'est normal, ça s'en ira tout seul.
Söyle bana : hayatında peşinden gidebileceğin bir tane bile hayalin oldu mu?
Dites-moi! Avez-vous eu au moins une vision dans votre vie?
Elimde içinde üç kişinin olduğu ölüm saçan bir tren var ve onları gönderecek bir tane bile boş hattım yok.
J'ai un train fou sur les bras avec trois personnes et aucune voie libre.
Hiçbir iz yoktu ; bir tane bile yoktu.
Il ne restait aucune trace. Plus une trace!
... aralarında bir tane bile hasta ve çelimsiz insan yoktu, hepsi de turp gibiydi!
Il nous fut répondu que la Centrale de la Résistance, du Mouvement de Résistance à Auschwitz I, était d'accord avec notre projet et disposée à collaborer.
Bir tane bile sargı görmedim.
Je n'ai pas vu un seul pansement.
Buna yakın bir tane bile yok. Olamaz!
Et il n'était vraiment pas en aussi bon état que celui-ci.
15.000'den bir tane bile az olsa, artış yok, hiç birşey.
Une de moins, et pas d'augmentation. Rien.
Bir tane bile bulamadık.
Fréquences d'appel fermées.
Bir tane bile yapamadığını mı söylemek istiyorsun?
Tu peux pas faire une seule et unique traction?
Koca memlekette bir tane bile at yok.
Il n'y a pas un seul cheval dans tout le pays.
Hatta şu anda, aşağıda, bu binayı koruyan bir tane bile var.
J'en ai un en bas qui garde le bâtiment.
Bir tane bile gemi kalmadı.
Envoyé par le fond. Il n'en reste plus aucun à flot.
Bir sokak köpeği gibi gömüldü, bir tane bile polis yoktu hiçbir dostu yoktu, sadece ailesi vardı.
II a été enterré comme un chien, pas de collégues, pas d'amis, juste sa seour et ses parents
- Bir tane bile yok.
- Pas une seule.
Bir tane bile.
Pas une éraflure.
Bir tane bile yok!
Il n'y en a pas une seule!
Peki neden ben bir tane bile yapamadım.
Alors pourquoi est-ce que je n'aurais pas pu en faire un?
Senin moruk bir tane bile getirmedi.
Ton père n'en avait pas apporté.
"Jimi Hendrix bile bir tane aldı, siz almıyor musunuz" dedi.
"Jimi Hendrix achète un journal des Panthères et pas vous?"
Bir tane tavuk bile ölmedi.
Ça n'a même pas tué une poule!
Bir tane bile yok.
Même pas une seule.
Bir tane arkadaşım bile yok.
Et je ne peux pas avoir d'amis.
- Rica ederim, efendim, bir tane... çok bile... - Tüh, elimizde sadece bir tane var.
- Hélas, nous n'en avons qu'un.
Hayır, efendim ve devriye dolaşan bir tane Federasyon gemisi bile yok.
Et aucun appareil dans les zones de patrouille.
Benim abim de bile sadece bir tane var!
Frère Wah en a une lui.
Bir tane daha bile isteyebilirim.
Je reprendrais bien la même chose.
Ben de bile bir tane var.
J'en ai un, d'ailleurs...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]