Endişe traduction Français
6,042 traduction parallèle
Onun ve sizin hayatınızdan endişe ediyorum.
Je crains pour sa vie, et la vôtre aussi.
- Cidden bu DNA ile ilgili endişe etmiyorsun, değil mi?
Tu n'est pas sérieusement inquiet pour cet ADN, si?
- Senin hakkında endişe ediyorum.
- Je m'inquiète pour toi.
- Endişe ediyorum canım.
Je m'inquiète, chéri.
Endişe etmemiz gereken o değil.
Ce n'est pas d'elle qu'il faudrait s'inquiéter.
Eğer endişe ediyorsan, ona hiçbir şekilde benzemiyorsun.
Tu ne lui ressembles en rien, si c'est cela qui te perturbe.
Endişe etmiyorum.
Je ne m'inquiète pas.
Aslında benim endişe ettiğim kişi damat.
Je m'inquiète un peu plus pour le marié.
Bunun için çok endişe etmezdim.
Je ne m'en inquièterais pas trop.
Franklin, Bill Anderson meselesi, ilk planda endişe etmemizi gerektirecek bir mesele değildi.
Enfin, Bill Anderson ne méritait pas notre intérêt.
Eğer bana yalan söylüyorsan endişe etmen gerekecek 3. bir Solano olacak.
Si tu me mens, tu vas avoir un troisième Solano à t'inquiéter.
Evde öğrenimi seviyorum ben. İşlerimi daha çabuk hallediyorum ve diğer çocukların beni yavaşlatacağı konusunda endişe duymuyorum.
Je fais mon travail plus vite, et je n'ai pas à me soucier d'autres élèves qui me ralentissent.
Babamızın içeride ve baygın olduğundan endişe ediyoruz.
Nous craignons que notre père se soit évanoui.
Ben'i hiç endişe etme.
Ne t'inquiète pas pour Ben.
Endişe etme dedi.
Il a dit "Ne t'inquiète pas."
Bu sayede endişe etmene gerek kalmayacak.
Maintenant tu n'as plus à t'en soucier.
Bu uyuşturucuları endişe verici bir oranda okul ve çevresinde dağıtmış.
Il distribuait ces drogues dans toute l'école et au delà à un rythme effréné.
Bu büyük aptallar endişe etmeyin.
T'inquiète pas pour ces gros imbéciles. Viens t'asseoir.
Çok fazla endişe etmeyin.
N'en fais pas trop.
Endişe etme. Ben iyi olacağım.
Ne t'inquiètes pas.
Endişe etmen gereken bir şey yok.
Vous n'avez pas à vous inquiéter.
Neden endişe etmeliyim?
Pourquoi je m'inquiéterais?
- Hayır, endişe etme.
Non, ne t'inquiète pas.
Endişe etmenize gerek yok.
Vous n'avez pas de quoi vous inquiéter.
Çünkü... çünkü bazen endişe ediyorum.
Parce que... Parce que des fois je m'inquiète.
- Koca Jim konusunda endişe duyuyorsun.
- Tu es inquiète pour Big Jim.
Endişe etme.
N'ayez pas peur.
Eğer güvenlik konusunda endişe duyuyorsan, hiç gerek yok.
Tu n'as rien à craindre ici.
İşe gitmeliyim. Ve seks bağımlısı olduğundan biraz endişe duymaya başladım.
Je dois aller travailler, et j'ai bien peur que tu sois un accro du sexe.
Hiç kendine zarar verebileceğinden endişe duydun mu?
Est-ce que tu t'inquiètes parfois de te blesser toi-même?
Başka amaçları olabilir diye onu kontrol ettiğinden endişe ediyorlarmış.
Ils s'inquiétaient qu'il cherchait à la contrôler, qu'il ait d'autres raisons.
Leydi, bu durumda kalacağı için endişe ediyorum,... fakat Bayan O'Brien yeni Vali'nin eşine hizmet edecek gibi görünüyor.
Je m'inquiète que Madame ait à affronter cette traître, mais Miss O'Brien s'est faite engager par la femme du nouveau gouverneur.
Evet ama kaynaklarımızın yetersizliği söz konusu ki ben de bundan endişe duyuyorum.
Oui, mais c'est pour le manque de ressources proprement dit que je suis inquiète.
Hareketlerine ihtiyacım yok çünkü ben de yapabiliyorum. Ciddi anlamda sen bunu yaparken Nicki'nin hayatından endişe duyacağım.
J'ai littéralement peur pour la vie de Nicki quand tu fais ça.
Eski dostumuz Walid Rashid bu durumun haftaya başlayacak hac yolculuklarını mahvedeceğinden endişe ediyor.
Notre vieil ami Walid Rashid craint que cela ne détruise les pèlerinages de l'été, qui commencent la semaine prochaine.
Sheldon, ameliyattan bahsetmediğim için kusura bakma ama hiçbir şeyden endişe duymuyordun.
Je suis désolé de pas t'avoir parlé de l'opération, mais tu t'es inquiété pour rien.
Endişe ediyor olmalısın.
Vous devez être inquiet.
Bazılarının bir arayışla buraya kadar gelmeye cesaret edeceğinden endişe ettim.
J'avais peur que certains d'entre eux s'aventurent ici pour chercher du...
Bu endişe değil. Bu dehşet. Maebh!
Ce n'est pas inquiétant, c'est une terreur.
Hisselerin park olma durumu hakkında endişe ediyorsun. - Kesinlikle.
Tu te soucies de l'apparence de l'investissement?
Bence endişe edecek daha önemli şeyleriniz var Dedektif Markham.
Vous devriez vous soucier de choses plus importantes Agent Markham.
Bence bu endişe ve şüphenin artmasına yardımcı oldu.
Je pense que ça aide juste le facteur fantôme et le suspense.
Soracak olursa, ona kızların parasının ödenip ödenmediği konusunda endişe etmelerine gerek kalmayacak bir araba istediklerini söylerim.
♪ l'm down in the place where you left me ♪ ♪ I know everyone in this town ♪
Şu anda hiçbir şey için endişe etmiyorum.
Je ne m'inquiète pour rien en ce moment.
Bizden endişe etme Ray, kendimize bakarız biz.
Ne t'en fais pas pour nous, Ray, on va s'en sortir.
Yanlış olabileceğine endişe ediyorum.
Inquiet du risque d'avoir tort
Tahvil sahibinin değişebileceğine ve yeni sahibin tahvillerin getirdiği sorumlulukları yerine getirmeyeceğine dair endişe oluştu.
Nous nous inquiétons que le créancier puisse changer, et ne soit pas intéressé par ce que ces obligations représentent.
Endişe ettiğin adam... Öldü.
L'homme qui te posait problème est parti.
Ailemin güvenliği için endise duyduğum hatta korktuğum için özür dilemeyeceğim. Kim olursa olsun.
Je ne vais pas m'excuser d'être inquiet ou d'être effrayé pour la sécurité de ma famille, peu importe de qui il s'agisse.
Endise etme.
Ne vous inquiétez pas.
Durumlarından endişe ediyorum.
J'espère qu'ils vont bien.
endişelenme 2019
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
endişe etmene gerek yok 22
endiselenme 17
endişeleniyorum 63
endişelenmeyin 418
endişelendim 49
endişeliyim 71
endişeli 16
endişelenmiyorum 40
endişelendirmiyor beni 38
endişe etmene gerek yok 22