English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ G ] / Gitmek

Gitmek traduction Français

34,532 traduction parallèle
Pes etmek ve dalgaların arasında kayıp gitmek çok kolay geldi bana.
J'ai senti à quel point ça serait facile de lâcher prise... et d'être englouti par les vagues.
Yaşlanmak istemediğim konusunda onca laf ettiğimin farkındayım ama aslında seni özlediğim için gitmek istedim.
Je sais que j'ai dit tous ces trucs sur le fait que je voulais pas être vieux, Mais... Je pense que je voulais vraiment y aller parce que tu me manques.
Konusu neydi demiştin? Farklı zaman akımlarından gelip geleceğe gitmek için uğraş veren kahramanlar olan Sonsuzluğun Muhafızları...
Les Défendeurs de l'infinie sont des heros qui viennent de différentes dimensions temporelles qui voyage dans le futur sans...
Şimdi de Reece'le bir hayır etkinliğine gitmek zorunda kalıyorum.
Maintenant je dois aller à un ennuyant gala de charité avec Reece.
- Gitmek zorundayım.
Je dois y aller.
Kim Los Angeles'a gitmek ister ki?
Qui veut aller à Los Angeles?
Yarın havaalanına ücretsiz servisle gitmek zorundayız. Çünkü 27 iş günü daha fakiriz.
On doit prendre la navette pour l'aéroport demain, parce qu'on est encore pauvres pendant 27 jours.
Eğer öyleyse Affleck-Garner evine gitmek istiyorum.
Si c'est le cas, j'aimerai aller voir la maison Affleck-Garner.
Şimdi, ara caddeler acil durum araçları, enkaz ve çökmüş yollarla dolacak ; en verimli ulaşım yolu yer altından gitmek.
Le plus efficace moyens de transport est sous terre!
Gazı kesme istasyonuna gitmek için bir yolumuz yok ve vakit daralıyor.
On a aucun moyen de couper le gaz et le temps passe.
Belki de Dr. Rizzuto'ya gitmek o kadar da kötü bir fikir değildir.
Peut être que retourner voir Dr Rizzuto n'est pas une mauvaise idéee.
Konsere gitmek için Sue'nun karşılayabileceği bir yol buldular.
Alors, elles ont pu aller au concert et Sue pouvait se le permettre.
Şimdi perşembe günleri kutudan Çin yemeği yemek için babasının bakımsız yeni evine gitmek zorunda çünkü babasının tabakları bile yok.
Le jeudi, il doit aller dans l'appart pourri de son père manger du chinois à emporter, parce que son père n'a même pas d'assiettes.
- Gitmek istiyorsanız iyiye.
Très bon, si tu veux partir.
- Uzun yoldan gitmek gerek.
On doit jouer sur le long terme avec lui.
Eve tekrar gitmek istemiyorum!
Je ne veux pas rentrer à la maison!
Lütfen! Eve gitmek istiyorum!
Je veux rentrer chez moi!
Belki gitmek istersin?
Peut-être que tu pourrais y aller maintenant?
Bu yüzden gitmek istediğiniz, ah, pin-atlamalı tüm dünyada?
Alors tu veux suivre les épingles à travers le monde?
Burada taksiler. Gitmek daha iyi ı.
Le taxi est là, je dois y aller.
Böylece yerine çizgi gitmek için ilk olurdu?
Donc tu préfères être en première ligne?
I Eğer en iyi şekilde gitmek öneririz. Zaman kız arkadaşın bıraktı.
Je te suggère d'aller tirer le meilleur parti du temps, qu'il reste à ta petite amie.
Üç koca yıl gitmek, Ve o küçük kavram aklına hiç?
Trois années entières passent, et cette idée ne t'a jamais traversé l'esprit.
Yedekleme kız olsun ve onunla tekrar kaçak gitmek.
Va chez ta copine de secours et enfuis toi avec elle à nouveau.
Sadece gitmek istiyorum.
Je veux seulement partir.
Evet, hey, eğer eve geç gitmek konusunda sorun yaşarsan...
Si jamais tu en as marre de rester chez toi,
O kahrolası evden gitmek için her şeyi yapardım.
N'importe quoi pour quitter cette maison...
Kardeşin Karanlık'a gitmek istiyor.
Tu sais que ton frère veut aller vers les Ténèbres?
Her zaman Blaze of Glory stilinde gitmek istediğini söyleyen sendin. - Sen neden öldün?
T'as toujours voulu mourir au combat.
Bak eğer, eğer gitmek istersen anlarım.
Je comprendrai si tu veux t'en aller, mais si tu veux m'aider...
Hızlı gitmek istemiyorum.
Je ne veux pas aller trop vite.
Gitmek onun kararıydı.
C'était sa décision de partir.
- Tuvalete gitmek ister misin?
- Tu veux aller aux toilettes?
İletişim odasına gitmek için bir koşu alt kata gideceğim.
Je dois aller à la salle de communication.
Sağ kanattaki çocuk atışların ortasında tuvalete gitmek için maçtan çıkmıştı.
Il y avait un gosse qui avait besoin d'aller aux toilettes.
Bebek almaya Bangladeş'e gitmek istemiyorum.
Je ne veux pas aller au Bangladesh.
Ampul için Woodbury'ye gitmek bile istemiyorum.
Ça m'embête déjà d'aller à Woodbury.
İşe gitmek zorunda mısın?
Tu dois aller au boulot?
O yüzden mi yemeğe gitmek istemedin?
Tu ne voulais pas manger pour ça?
Bu yaz Almanya'ya gitmek istiyor. Söylemiş miydim?
Je t'ai dit qu'elle voulait aller en Allemagne?
Daha çok bahçe satışına gitmek isterdim ama başkalarının bahçesine girmek gerek.
J'irais bien aux vide-greniers, mais c'est dans le jardin des gens.
Hayır, millet gitmek üzere.
Non, ces gens allaient partir.
- Ben gitmek.
- J'y vais.
Gitmek zorundayım.
Je dois y aller.
Mezarlığa gitmek için çok vakti varmış.
Ça lui donne largement le temps de se rendre au cimetière.
Gitmek zorundayım.
Je dois partir.
Eminim gitmek istersen...
Si tu veux y aller...
Tanrım, hayır. Tabii ki gitmek istemiyorum.
Bien évidemment que non.
Disneyland'a mı gitmek istemiştin?
Tu voulais aller à Disneyland?
Buradan gitmek istiyor musun Levi?
Maintenant, tu veux partir d'ici Levi?
Belki gitmek istediği falan yoktur ve sen de boşuna kafayı yiyorsundur.
Vous vous faites du souci pour rien.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]