Hayatta mı traduction Français
5,901 traduction parallèle
Will Graham hala hayatta mı?
Will Graham est-il encore en vie?
- Sence hayatta mıdır Javi?
- Tu crois qu'il est en vie, Javi?
Hâlâ hayatta mı?
Il est toujours vivant?
Hayatta mı?
Est-il en vie?
- Doktor Allerdyce hâlâ hayatta mı?
Le Dr Allerdyce est toujours en vie?
Yani Ghost hâlâ hayatta mı?
Donc Ghost est en vie?
- Oyunda mı, gerçek hayatta mı?
- Dans le jeu ou en vrai?
Suçun başkasına yıkılmasının alaksızlığı canımı sıkıyordu ama hayatta kalma içgüdüm karşısında çok zayıf kalıyordu.
La moralité de laisser quelqu'un subir le blâme me perturbait, mais s'effaçait devant mon indéfectible volonté de survivre.
- Tess, tıbbi kayıtlarımı birçok kez gözden geçirdim. Sana diyorum, hayatta kalmama... -... imkan yokmuş.
- Tess, j'ai relu mon dossier médical des douzaines de fois, je te le dis, il n'y pas moyen de survivre à ça.
Dr. Adrian'ın Peter'ı hayatta tutmak için kullandığı bileşiğin bir benzeri. - Bu durumda da işe yarar sanırım.
C'est similaire à ce que le Dr Adrian a utilisé sur Peter pour le garder en vie à ABS, et je pense que cela pourrait marcher içi.
Şartlarını kabul etseydiniz kızım hâlâ hayatta olurdu.
Si vous aviez accepté, ma fille serait encore en vie.
- Bir kurbağa insanı hayatta bulamazsın anladın mı? - Onu bulacağım.
Tu ne vas jamais trouver de putain d'homme grenouille, OK?
Hayatta istediği her şeyi yapabilirdi ama o bu şehre yardım etmek için bir şeyler yapmayı seçti.
Et il aurait pu faire n'importe quoi de sa vie, il a choisi de faire quelque chose pour aider cette ville.
Bizi hayatta tutan kurallarımız.
Les règles qui nous gardent en vie.
Ben hayatta kaldığım için üzgünsün.
Tu es désolée que j'ai survécu.
Bütün bu insanlar öldükten sonra bile bu evle ilgilenmek için ben hayatta olacağım.
Plus tard, quand tout le monde sera mort... je serai encore en vie pour m'occuper de cette maison.
- Aksi takdirde hayatta olmazdım.
Sans ça, je serais pas là.
Sanırım bu hayatta başarmak istediğim her şeyi başardım. Yaptıklarımı sürdürmenin pek anlamı kalmadı.
Je pense que j'ai simplement accompli tout ce que je voulais faire, et ça n'avait plus de sens de continuer.
İsa hazretleri aracılığıyla sonsuz hayatta yeniden yanımızda olacağından emin bir şekilde.
En attente de la résurrection éternelle auprès de notre Seigneur Jésus Christ. Amen.
Bir kere olsun gül amına koyayım şu hayatta.
Une fois dans ta vie, marre-toi, putain.
Hayatıma burunlarını sokacaklarını bilsem hayatta çalışmazdım bunlar için.
Je n'aurais jamais acceptée de travailler avec eux si j'avais su qu'ils allaient fouiner dans mes affaires.
Hem hayatımız o kadar karman çorman ki seçim kampanyasını hayatta yürütemeyiz.
En plus, nos vies sont si chaotiques qu'on peut pas mener une campagne.
Bu bizim kuralımız. 300 yıl boyunca şehirde bu şekilde hayatta kaldık. İşte bu yüzden buraya yuvamız diyebiliyoruz.
C'est comme ça qu'on a survécu 300 ans dans cette ville, et c'est pour cela qu'on peut l'appeler maison, parce que l'on vit en suivant un code.
- Adamlarımı hayatta tutmaya çalış.
Essaye de garder mes amis en vie Idem.
Ne kim olmak istediğimi biliyordum ne de hayatta ne yapacağımı biliyordum.
Je ne savais pas qui je voulais devenir ou ce que j'étais censé faire de ma vie.
Ghost hayatta olduğu için bizim açımızdan en iyi yol içerien girmek.
Avec Ghost vivant, la meilleure manière de m'en approcher c'est d'attaquer de l'intérieur.
Tamam, belki ev hanımı değil ama şu hayatta çok iyi bildiğim bir şey varsa o da zeki olmaktır.
Peut-être pas femme au foyer. En tout cas, je serai toujours intelligente.
Beni vurmak bir opsiyon ise, 19. yüzyıldan bu yana nasıl hayatta kaldığımı sanıyorsun?
- Si me tirer dessus était une option, comment pensez-vous que j'ai survécu au 19e siècle?
Amerika tarihindeki ilk zombi salgınında hayatta kalmayı başaran ve ününe ün katmayı başarmış Frank West yanımızda.
Frank West, célèbre survécu La première épidémie de zombies dans l'histoire américaine. Il a ensuite passé à la célébrité avec son reportage concernant le foyer du Willamette, Colorado 2,006.
Bilirsin Fortune olayından sonra herkes hayatta kaldığım için çok mutluydu.
Vous savez, après Fortune City, tout le monde était si heureux que je me avais survécu, vous savez?
Son 5 sene içerisinde yaptığım tek şey hayatta kalmak ama aslında yaşamıyorum sanki.
Je me sens comme si ce... tout ce que je l'ai fait au cours des cinq dernières années. Restez en vie, mais pas vraiment vivant.
Babam hiç unutmadığım bir şey söylemişti. Muhtemelen beni hayatta tutan buydu.
Mon père m'a dit une chose que j'ai retenue et qui m'a aidé à survivre.
Fakat zihnimde çalan But it was the music... ve vurulacağımı düşündüğüm zamanlarda that played in my head that kept me alive beni hayatta tutan şey müzikti. when I thought I was gonna get shot.
Mais c'était la musique... que j'avais dans la tête qui me maintenait en vie quand je pensais qu'on allait me tuer.
Hayatta kalanların Instagram'ına baktım Facebook'ta parti listesinde görünen herkesin resimlerine göz attım.
J'ai cherché des comptes Instagram de survivants, J'ai regardé toutes les photos sur les pages facebook de tous ceux qui étaient listés à la soirée. Peut-être que tu devrais faire une pause.
Hani şu an yaşadığımız hayatta?
Qu'on vit?
Bugün yaşadıklarıma hayatta inanmayacaksın.
Tu ne croiras pas tout ce qui m'est arrivé!
Hayatta Kalanların İsteği Üzerine... sosyal ve siyası yapımızı...
À la demande des survivants, les noms ont été changés.
Ben de onlar için hayatta kalayım diye.
Donc moi aussi je pourrais être vivant pour eux.
Hayatta kalmamız için bize yardım etmeni istiyorum.
Je veux que vous nous aidiez à survivre.
Benim yaşıma geldiğinde ben hâlâ hayatta olacağım.
Je serai toujours dans les parages quand tu auras mon âge.
Bazen düşünüyorum da eğer bazı şeyleri farklı yapsaydım, belki hâlâ hayatta olurdu.
Parfois, je me dis que si j'avais fait les choses différemment, elle serait encore là.
Hayatta kaldığım için şanslıyım.
Je suis chanceux d'être en vie.
Şimdi, neden Angela'nın hayatta olmasına ihtiyacım olduğunu anlamışsındır.
Maintenant tu sais pourquoi j'avais besoin d'Angela en vie.
Eğer bu şehir ülkemizin geldiği hali gösteriyorsa bay Chandler bence bu kadar süre hayatta kalan biri bir kahramandır.
Si cette ville est un indicateur de ce qu'est devenu notre pays, M. Chandler, pour ma part, vous êtes un héros pour avoir survécu tout ce temps.
Size yardım etmeseydim, hayatta olmazdınız diye korkuyordum.
J'avais peur qu'ils te tuent si je restais passif.
Yaptığım şeyden sonra o adam hayatta olduğu sürece değer verdiğim hiç kimse güvende olmayacak.
Après ce que j'ai fait... tant que cet homme est en vie... les gens à qui je tiens ne seront jamais en sécurité.
Küçükken amcam dışarıda nasıl hayatta kalınacağını öğretti.
Quand j'étais jeune, mon oncle m'a appris à survivre à l'extérieur.
Haklısın, biraz erkek olup, güçlü kalmalı ve bu ayrılık denemesinde hayatta kalmalıyım.
Tu as raison, je dois agir en homme et être fort pour survivre à cette séparation à l'essai.
Eğer hayatta yeterince hızlı hareket etseydim, hepsinden uzaklaşabilirdim.
Si j'avançais assez vite dans la vie, je pourrais m'échapper de tout ça.
Hayatta tutacağım.
Je le garde en vie.
- O zaman sizinle gelirsem hayatta kalma şansım daha çok olur.
- Alors j'ai plus de chance de m'en sortir avec vous.