English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kapıyı kırın

Kapıyı kırın traduction Français

196 traduction parallèle
- Kapıyı kırın.
Enfoncez-la.
- Kapıyı kırın çocuklar!
Défoncez-la.
- Kapıyı kırın.
- Enfoncez la porte.
Kapıyı kırın!
Enfoncez la porte!
- Şu kapıyı kırın.
Prenez deux hommes et enfoncez cette porte. Vite! Vite!
- Kapıyı kırın!
- Enfoncez la porte!
Kapıyı kırın!
Ecartez-vous. Défoncez-la!
- Kapıyı kırın.
Force la serrure. Un instant.
Kapıyı kırın. - Sen burada bekle.
On enfonce la porte?
Kapıyı kırın!
MAN : enfoncer la porte!
Kapıyı kırın!
- Enfoncez la porte!
Kapıyı kırın.
Enfoncez la porte!
Kırın kapıyı!
Enfoncez-la!
- Kırın, kırın şunu! - Kanun namına kapıyı açın!
Enfoncez-la!
Kapıyı açık bırakır mısın lütfen?
Laisse la porte ouverte, s'il te plaît.
Kapıyı neredeyse kırıyordum, fakat siz duymadınız.
J'ai failli briser la porte.
Kırın kapıyı.
Enfoncez la porte!
Bu nahoş çıkışını görmezden gelmeye hazırım. Ama aptallığında ısrar edersen... bu sığınağın kapılarının sonsuza dek yüzüne kapanacağı konusunda seni uyarmalıyım.
Je suis prêt à oublier votre ingratitude, mais si vous persistez dans votre folie, ce refuge sera à jamais clos pour vous.
Çok kez bir kusur olur insanın yaradılışında. Olur ya, pek aşırı öfkeye kapılıp, aklın duvarlarını yıkar geçirir ya da ciğerlerine işlemiş bir alışkanlık gelir berbat eder en güzel davranışlarını. Bir tek kusurla damgalandı mı insan, başka erdemleriyle bir melek de olsa, yalnız o kusurundan ötürü düşer insanların gözünden.
ouvent il advient aux hommes... que, par suite d'une seule faiblesse... de quelque penchant exclusif, ils voient, bien qu'ils n'aient qu'un seul défaut, leurs plus pures vertus... blâmées de tous,
Çok kez bir kusur olur insanın yaradılışında. Olur ya, pek aşırı öfkeye kapılıp aklın duvarlarını yıkar geçirir ya da ciğerlerine işlemiş bir alışkanlık, gelir berbat eder en güzel davranışlarını. Bir tek kusurla damgalandı mı insan, başka erdemleriyle bir melek de olsa, yalnız o kusurundan ötürü düşer insanların gözünden.
Souvent il advient aux hommes que, par suite d'une seule faiblesse... de quelque penchant exclusif, ils voient, bien qu'ils n'aient qu'un seul défaut, leurs plus pures vertus blâmées de tous, pour cette unique tare.
Kapıyı kırıp yıksan bile onu içeride bulamazsın.
Même si tu défonces la porte, il sera pas là.
- Kapıyı müdür açtı ve bana yerdeki kırıkları toplatmaksızın hemen yatağa gitmemi söyledi.
- M. le directeur a ouvert la porte et a dit que j'irais pas au lit sans avoir rempli la brouette.
Anahtarı bulamadığımız takdirde kapıyı kırıp anahtarın yuvasını değiştirmemiz gerekecek. - Her yere bakacağım.
Je ferai enfoncer cette porte et remplacer la serrure... au cas où on ne trouve pas la clé.
Ahırın kapısı açık kalmış veya at kapıyı kırıp kaçmıştır.
La porte était peut-être ouverte et il s'est enfui.
Lütfen kapıyı açık bırakır mısın?
Laisse la porte ouverte, veux-tu?
Kamp sorumlusu hesapta kıyıya fazla yakın seyrettik diye kapımıza dayandı ve bağırıp çağırdı.
- Il dit qu'on est passés près du bord et il est venu gueuler.
Kapı kilitli. Kırın kapıyı.
- La porte est fermée à clé.
Kapıyı kırın!
* Kasser elbab!
Şu memur bey kilitli kapıyı kırıp, içeri girdiğinde ahizeyi yuvasının dışında buldu.
Cet agent a trouvé le combiné décroché, en entrant chez elle. Félicitations!
De ki, bir gün kellem... onun eline düşse bile Gözlerim Tang Klanının yıkılışını... seyretmek için açık kalacaktır Sikong, lütfen onlara kapıyı göster
Retourne dire à ton maître que si ma tête lui parvient un jour, mes yeux resteront ouverts pour contempler sa destruction.
Polisin kapıyı kırıp, gece yarısı zorla içeri girmesinden başka bir şey olmadı.
Rien, si ce n'est que la police a forcé une porte au milieu de la nuit.
David'in dairesinde, kapıyı kırıp girdiğimizde, orada kimse yoktu.
Quand ils ont enfoncé la porte chez David, il n'y avait personne.
Tamam, kırın kapıyı.
Bon, les gars, enfoncez-la.
Ya kapıyı açarsın ya da kırarak içeri gireceğim. - Hayır Allen, lütfen.
Ouvre la porte ou je l'enfonce.
30 yıldır şu değersiz, sıkıcı gezegende yaşıyorum ve bu ilk kez olacaktı... Umutsuzluğa kapılmayın Lordum.
Trente ans sur cette planète terne et assommante... et voilà enfin qu'une femme me...
Howard, bu kapının açma kolu falan yok bir taş falan kap, camı kır.
Il n'y a pas de poignée. Il faut casser la vitre.
Kapıyı açın, Ölü İnsanlar, yoksa biz kırıp içeri gireceğiz kendinizi astığınız iple sizi sürükleyeceğiz.
O morts, ouvrez, ou vous sortirez d'ici attachés... avec la corde qui vous servit à vous pendre!
Kapıların her an açılmasını bekliyoruz. 5 yıldır ilk kez Los Angeles'a gelen Kraliçe'yi kısa bir süre de olsa görmeyi umuyoruz.
Dans quelques minutes, les portes vont s'ouvrir et nous pourrons apercevoir la Reine, comme lors de sa première visite à Los Angeles, il y a 5 ans.
su ve kahve bulunan bir çantayı kapının yanındaki koridorda hep hazır tutardık. o işte.
Dans le couloir, à côté de la porte, il y avait toujours un sac prêt avec des pulls, de l'eau, du café, ou ce qu'on faisait passer pour du café à l'époque.
Kırın kapıyı!
Allez. Cognez!
Hadi beyler. Kırın kapıyı.
En piste.
Kapıyı açık bırakır mısın?
Tu laisses la porte ouverte?
İlk önemli adım, kız arkadaşınızı evinden almaya hazırlıklı olmaktır. Kız arkadaşınız kapıyı açtığında süzme bir salak gibi görünmemeye çalışın.
Le premier pas à faire, si vous la sortez c'est de ne pas avoir l'air abruti quand elle ouvrira la porte.
İçeri girip kapıyı kapatırsınız, ışık açılır.
On entre, on ferme, la lumière s'allume.
10 yıldır New York'ta yaşıyorum ve kapımı hiç açık bırakmadım.
Je vis à New York depuis 10 ans et ça n'est jamais arrivé.
Kırın kapıyı.
Enfoncez la porte.
Güneşin altında parlayan o eşsiz harabelerde kırık mermerler ve yıkık sütunlar arasında dolaşıyordum korkuya kapılan kertenkeleler mezar taşlarının arasına kaçışıyor adeta ıssızlığın ortasına çekilip gözden yok oluveriyorlardı.
J'errais parmi les marbres brisés... les colonnes écroulées. Un lézard affolé s'est réfugié sous une stèle. Le chant monotone des cigales invisibles ajoute à la solitude désolée du paysage.
Pencereyi kırarsın,... olamazsa daha da kötüsü arka kapıyı kırıp, girersin.
Il suffit de forcer une fenêtre où la porte de derrière.
Çok kez bir kusur olur yaradılışında. Suçu da yoktur bunda kendi seçmemiştir çünkü doğuşunu. Olur ya, pek aşırı öfkeye kapılıp aklın duvarlarını yıkar geçirir ya da ciğerlerine işlemiş bir alışkanlık gelir berbat eder en güzel davranışlarını.
Ils souffrent de quelque tare ou défaut de naissance dont ils sont innocents, n'ayant pas choisi leur origine, ou d'un excès d'humeur qui peut renverser les remparts de la raison, ou de quelque habitude qui dénature la bienséance.
Ne olmasaydı? Altı polis kapıyı kırıp... seni hapise geri götürmeseydi mi?
Si les flics n'avaient pas cassé la porte pour vous ramener en prison?
Kapıyı kırın!
Défoncez-la.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]