Karar traduction Français
60,496 traduction parallèle
Sorun şu ; bir an haberim bile olmayan bir çocuğun partisine gidiliyorken sonra bir bakmışız ki onları başka bir şeye götürmeye karar vermişsin. - Yapma bunu Perry.
Ils allaient à un goûter, sans que je sois au courant, et maintenant, tu les emmènes autre part.
Ziggy'yi davet etmeye karar vermiş.
Elle invite Ziggy.
Geçen seneki vefat etmiş ünlüler temasının şaşırtıcı başarısına istinaden bu sene de yine kostümlü bir gece düzenlemeye karar verdik. Bu seneki temamız "Elvis ve Audrey Gecesi"
Vu le succès remporté par notre soirée quiz, sur le thème des stars disparues, on a décidé d'organiser une soirée costumée qui s'intitulera la soirée Elvis et Audrey.
- Abigail babasıyla yaşamak istediğine karar verdi.
Abigail a décidé de vivre chez son père.
Mutlu mu mutsuz mu olduğuma karar vermeye çalışıyorum.
J'essaie de décider si je suis heureuse ou triste.
Özel ders işini iptal etme kararını sorgulamam hataydı sanırım?
J'aurais dû te laisser annuler ses cours de soutien.
Bize yardım ettiğin için teşekkürler ama kararımızdan şüphe etmeye başladım.
Merci pour ton aide, mais j'ai changé d'avis.
Bunun için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Tiyatro için gönüllü olmaya karar verdim.
J'ai réagi en devenant bénévole au théâtre.
- Bu kararı vermek sana düşmez.
- Je m'en fiche.
Tenis maçına gitmemeye karar verdin ve...
Tu as décidé d'annuler ton match pour... Pour...
Daha sonra onu ne yapacağımıza karar veririz.
On verra ce qu'on en fait après.
İhtiyacı vardı. Neye ihtiyacı olduğuna karar vermek sana düşmez.
Je ne vous permets pas.
İyi niyetlerle verilmiş metanetli bir karar gibi.
Une bonne décision, sagement mûrie. Un homme qui sort de prison doit à tout prix veiller à ne pas y retourner. Respect.
Hemen karar verme.
Réfléchissez, prenez votre temps.
Hemen karar verme.
Pas de précipitation.
O doları nikotine ve tütüne harcamaya karar veren sendin sonuçta.
Super. Tu as choisi de le dépenser sur la nicotine.
O orospu çocuğu Felemenkler buraya ayak bastıkları anda kendilerinin de beyaz olduğuna karar verdiklerinde siz de siyah oldunuz ve bu size iyi hitapları daha.
Le moment ces enculés néerlandais a mis le pied ici et a décidé qu'ils blanc, et vous obtenez être noir, et c'est le joli nom, ils vous appellent...
Ama hemen karar verme.
Mais ne pas se précipiter dedans.
Zor karar.
Décision difficile.
Karar senin.
C'est ta décision.
Bu karar çok düşünüldü.
Rien n'a été laissé au hasard.
Bu hayattan sonra ne geldiğini bilseydin bu, karar sürecini değiştirir miydi hatta fikrini değiştirmeni sağlayabilir miydi?
Si vous saviez ce qu'il y a après cette vie, cela pourrait-il affecter votre décision ou vous faire changer d'avis?
Lisa Ann, Aralık 2014'te aldığı emeklilik kararıyla porno dünyasını şok etti.
En décembre 2014, Lisa Ann a choqué l'industrie du porno en annonçant sa retraite.
Emekli olduktan sonra, her hafta bir kitap okumaya karar verdim.
Depuis ma retraite, je me suis promis de lire au moins un livre par semaine.
Ama oyuncalara gelirsek, bu kararı onlara bırakmak belki de gayet mantıklı.
Parmi les acteurs, il est plus raisonnable de les laisser prendre cette décision.
23 yaşındaydım ve 500 metre karelik bir stüdyo açmaya karar verdim. Bir yer kiraladım.
J'avais 23 ans et j'ai décidé d'ouvrir un studio de 460 mètres carrés pour le louer.
Hemen sonrasında ilk web sayfamı açtım ve her türlü fetişi içinde barındıran bir topluluk oluşturmaya karar verdim.
J'ai commencé juste après mon premier site Internet, puis j'ai décidé d'en faire un réseau, avec toutes sortes de fétichistes.
Kariyerimi askıya almaya karar verdiğimde, bunun ortak aldığımız bir karar olduğunu söylemeliyim.
Quand j'ai décidé de raccrocher, c'était une décision commune.
Belki bir, en fazla iki yıl daha devam ederim. Sonra okula gidip ne yapmak istediğime karar vereceğim.
Encore un ou deux ans maximum, je pense, puis j'irai à l'université, et je déciderai ce que je veux faire.
Böyle bırakmaya karar verdik.
On a jugé préférable de le laisser.
Bu, acele verilmiş bir karar değildi.
Je ne fais pas ça sur un coup de tête.
Bu okulun iğrenç olduğuna karar verdim.
J'ai conclu que cette école craignait.
Kararını sonuna kadar destekliyoruz.
On est tout à fait d'accord avec toi.
Hava kararıp da adamın pencerenin önüne geldiğini duyduğumuzda...
Une fois qu'il fait nuit et qu'on l'entend à la fenêtre...
Montgomery, Onur Kurulu yarından itibaren peş peşe üç gün Liberty Lisesi'nden uzaklaştırılmana karar verdi.
Montgomery, c'est la décision du conseil d'honneur de te renvoyer du lycée Liberty pendant trois jours consécutifs à dater de demain.
Sana bir şans daha vermeye karar verdim.
J'ai décidé de te donner une seconde chance.
18'ine bastığımızda, hiç kendimize ait bir fikir geliştirmemiş olsak da hayatımızın en önemli kararını vermek zorunda kalırız.
Et à 18 ans, bien qu'on n'ait jamais pensé par nous-mêmes, on doit prendre la plus importante décision de notre vie.
Paranız ve notlarınız yeterli değilse karar büyük ölçüde sizin yerinize verilir.
Et si on n'a pas l'argent et pas vraiment les notes, beaucoup de décisions se font pour vous.
Zor bir karar.
Choix difficile.
Ne olduğu değil, bu konuda ne yapmaya karar verdiğindir.
Pas ce qui arrive, mais ce que vous décidez de faire.
Evet, berbat karar buydu.
Oui, c'est la mauvaise décision.
Hayır, partiye gitme kararı değil.
Ce n'était pas la décision d'aller à la soirée.
Sen karar ver Clay.
Tu choisis, Clay.
Ve geriye bakıp da her şeyin nasıl olduğunu nihayet anladığımda bir daha kimsenin beni incitemeyeceğine karar verdim.
Et une fois que j'ai pris du recul... et que j'ai enfin compris comment c'était arrivé... j'ai décidé que personne ne me ferait plus jamais de mal.
Hayata bir şans daha vermeye karar verdim.
J'ai décidé de donner une seconde chance à la vie.
Acaba bu kendi kararın mıydı?
Vous avez pris une décision?
Ben bir karar falan vermedim.
Je n'ai pas pris de décision.
Hannah sizden sonra ne olacağına dair bir talimat bırakmamış, buna siz karar vereceksiniz.
Hannah n'a pas laissé d'instructions pour la suite, alors vous déciderez.
14. yüzü de ben ekledim. Kararınızda yardımcı olacağını umuyorum.
Et j'ai ajouté la cassette quatorze... qui vous aidera à prendre cette décision.
İşine karışmak benim kararımdı.
J'ai décidé de m'en mêler.
Anlatılacak bir hikâye, bir kötü karar daha var.
Il reste une histoire à raconter.