Konuşmak mı traduction Français
5,956 traduction parallèle
Uzun mahkumiyet ve usta dolandırıcılık hakkında konuşmak mı istiyorsun?
Tu veux parler de cette escroquerie?
Onlarla konuşmak mı istiyorsun?
Tu veux leur parler?
Konuşmak mı istediniz?
Vous vouliez parler?
Duyguların hakkında konuşmak mı istiyorsun?
Tu veux parler de sentiments?
Burada mı konuşmak istiyorsun?
Vous voulez parler ici?
Onunla konuşmak istiyorum. Anlatacağım o kadar çok şey var ki.
Je veux lui parler, j'ai tant de choses à lui dire.
- Sen? Biliyorsun, hayatımı özenle inşa ettiğimden insanlarla eski romantik ortaklarım hakkında konuşmak zorunda değilim.
Ma vie a été méticuleusement organisée pour ne pas avoir besoin de parler aux gens de leurs anciens partenaires.
Kocanızın hesabıyla ilgili konuşmak için aramıştım.
J'appelle à propos du compte de votre mari.
- Bunu konuşmak zorunda mıyız?
On en parle?
Evet, mühendisleriniz benimle de konuşmak istemediler.
Ouais, tes ingénieurs non plus ne voulaient pas m'en parler.
Bunun hakkında konuşmak ister misin?
Tu veux m'en parler?
O sabah benimle konuşmak için gelmişti ama ben onu başımdan savdım.
Elle était venue me parler ce matin-là, mais je lui ai dit de s'en aller.
Açık bir telsiz çevriminden virüs ile ilgili konuşmak istemedim ama başkan bana aşı üretmek için ekipmanlarınız olduğunu söylemişti.
Je ne voulais pas parler du virus sur un canal non protégé de radio, mais le Président m'a dit que vous aviez le matériel pour produire un vaccin.
General Skywalker ve Rex'le doğrudan ve yalnız konuşmak zorundayım.
Je dois parler directement au Général Skywalker, ou à Rex. - Seul.
Bay Jones seninle konuşmak istiyor.
M. Jones veut vous parler.
Arkadaşım hızlıca sizinle konuşmak istiyor.
Je vous passe mon ami.
Aşk hayatım hakkında konuşmak istemiyorum.
Je ne veux pas parler de la vie amoureuse.
Konuşmak istediğin ya da istemediğin bir konu var mı?
Y a-t-il une chose dont vous vouliez parler? Ou ne pas parler?
Birçok kez telefonu elime almak istedim ama konuşmak istediğim şeyi seninle konuşamazdım.
J'ai voulu prendre le téléphone mais ce dont je voulais parler, je ne pouvais pas.
Ama konuşmak istediğiniz herhangi bir şey varsa kapım her zaman açık.
Mais s'il y a n'importe quoi dont vous aimeriez parler, Mon bureau est toujours ouvert.
Konuşmak isterseniz kapım her daim açık.
Si vous voulez discuter, mon bureau est toujours ouvert.
Şimdi Mike, geçmişin hakkında konuşmak istediğin bir şey var mı?
Mike, y-a-t'il quelque chose dans votre passé dont vous voudriez parler?
Boşver gitsin Rae, konuşmak istemiyorum bu konuda, tamam mı?
Juste laisse tombé Rae, car je ne veux pas en parler, ok?
Annemle konuşmak zorunda kaldım.
J'ai fini par en parler à ma mère.
Konuşmak için zamanım olmadığına üzgünüm.
Désolé si je n'avais pas le temps de papoter avec toi.
Sadece seninle konuşmak istiyorum adamım.
Je veux juste vous parler, mec.
Bağışlayın ama benimle ne konuşmak istediğinizi anlayamadım.
Pardonnez-moi, mais je n'ai toujours pas compris. ce qui me concerne exactement.
Konuşmadığımız başka bir şey daha var. Kimse de konuşmak istemiyor zaten.
Il y a encore une chose dont on n'a pas parlé dont personne ne veut parler.
Merhaba, Harold. Benimle ya da onunla konuşmak mı istedin?
À qui voulez-vous parler?
Konuşmak istemediğini biliyorum ama iki saatten fazladır arabayız. Eğer ne olduğunu bize açıklarsan babanla ben sana yardım edebiliriz.
Je sais que tu ne veux pas en parler, mais ça fait deux heure qu'on roule, et je pense que ton père et moi pourrions t'aider si tu nous expliquais ce qui s'est passé.
Sanırım seninle konuşmak istiyor.
Je crois qu'elle aimerait vous parler.
Ama sadece eğleniyoruz konuşmak için zamanımız olmadı.
Mais le truc, c'est qu'on s'amuse tellement, qu'on a pas vraiment pris le temps de, parler.
Bazen konuşmak istiyorum.
Dieu sait quand je m'en servirais.
Okuldan sonra konuşmak istersen buralarda olacağım.
Je serai dans les parages pour parler après les cours.
Okuldan sonra konuşmak istersen buralarda olacağım.
Je serai là pour parler après l'école.
Şimdi sanıyorum Bay Gardner Temasla geçen DNA hakkında konuşmak isteyecektir.
Et maintenant je crois que M. Gardner souhaiterait vous parler de l'ADN de contact.
Burada Revolution'ı izlemiş olup da bunu konuşmak isteyen var mı? Hayır!
Est-ce que quelqu'un d'autre ici regarde Revolution et veut et veut en parler après?
Hangi konuda konuşmak istediğine dair bir fikriniz var mı?
Vous savez pourquoi?
Saç, kıyafetler, erkekler cilt bakımı hakkında konuşmak... Hayatımda ilk defa kendimi kadınsı hissetmemi sağlayan bir aktivitenin içindeydim. - Vicky nerede?
Parler de cheveux, de vêtement, de garçons, quels produits utilisés pour avoir la peau douce, je me sentais comme si j'étais impliquée dans quelque chose qui me faisait sentir féminine pour la première fois de ma vie.
Sanırım seninle konuşmak istiyor.
Elle aimerait vous parler.
Bay Russo, onun kaybolduğu gece hakkında konuşmak istiyorduk.
M. Russo, on aimerait repasser avec vous la nuit de sa disparition.
Erkenden konuşmak istemem ama ortaklıktan konuştuk yeni kulüplerden...
Je ne veux pas trop m'avancer, mais nous avons parlé de partenariat, de développement,
Bu sefer neden geldin, evimi elimden almaya mı? Konuşmak için geldim.
Pourquoi es-tu ici cette fois, prendre ma maison?
- Sanırım seninle yalnız konuşmak isteyen biri var.
Je pense que quelqu'un voudrait vous parler, seul. Oui.
Benim de seninle konuşmak istediğim bir şey vardı.
Donc, écoutes, il y a quelque chose dont je voulais m'entretenir avec toi.
Yarım oktav düşük sesle konuşmak güven iletir omuzlara centilmence, güven verici bir dokunuş avını zararsız hale getirir.
Baisser ta voix d'un deminoctave pousse à la confiance, Toucher l'épaule doucement, de façonnrassurante désarme ta proie,
Yalanlardan mı konuşmak istiyorsun Alak?
Tu veux parler de mensonges, Alak?
Kocamla yalnız konuşmak istiyorum.
J'aimerai m'entretenir avec mon mari, s'il vous plait.
Burası bizim hakkımızda konuşmak için uygun değil.
Et ce n'est pas l'endroit pour parler de nous.
Bu konuyu sizinle konuşmak isterim ama endişelendiğiniz şey çocuklarım ise bazı konularda size katılmayacaklarından korkuyorsanız ve bundan rahatsızsanız o zaman, bilmiyorum.
J'adorerai parler de ça avec vous un jour, mais si ce sont nos enfants qui vous préoccupent tant, s'ils sont en désaccord avec vous sur quoi que ce soit si ça ne vous va pas, alors je ne sais pas.
Bill'le konuşmak için Bemidji'yi aradım ama çocuğun biri okula silah mı ne getirmiş.
J'ai appelé Bemidji, je voulais parler à Bill mais... un gamin a ramené un pistolet à l'école si j'ai bien compris.