Kısa boylu traduction Français
337 traduction parallèle
kısa boylu esmer adam.
le petit brun!
- Soluk yüzlü, kısa boylu olan mı?
- Le petit au visage blême? - Oui, c'est bien ça.
- Kısa boylu, soluk yüzlü.
- Un petit, au visage blême.
Kısa boylu, çok zengin biri.
- Il est petit et a beaucoup d'argent.
Kısa boylu esmer İrlandalı. Fazla konuşmazdı. Şarkı söylemeye bayılırdı.
Un Irlandais pas bavard, mais qui chantait tout le temps...
Geçen gece saat onu on geçe siyah takımlı kısa boylu bir adam gördük ya?
Tu sais le petit homme en noir qu'est descendu du train l'autre jour?
Şişman, kısa boylu ve bıyıklı esmerler.
Les grosses brunes à moustache...
Biri uzun, kısa boylu, diğeri zayıf ve şişman.
Un petit grand et un gros maigre.
Biri orta yaşlı, kısa boylu. Diğeri uzun boylu ve daha genç.
Un petit homme d'âge mur et un grand gars un peu plus jeune.
Çirkinliğini, sakatlığını bir derece azalmak için kendini kısa boylu, hoş bir genç olarak tanıtabilirsin.
Peu à peu, on minimise sa laideur et on finit par se croire un garçon acceptable, légèrement différent.
Kısa boylu bir hemşire komşusu var. Çok hareketli.
La petite infirmière à côté s'active toujours.
Ben kısa boylu, tıknaz olanım.
Je suis le plus trapu, le gars carré.
Birincisi, kaşları her yandan fışkıran kısa boylu bir adamdı.
L'un était petit avec des sourcils épais.
O kadar uzun değil. Kısa boylu.
Il n'est pas si grand.
Kısa boylu, bıyıklı, faşist, değil mi?
Le petit moustachu! Le fasciste!
Ortalamadan kısa boylu. Ben yanında kule gibi kalıyordum. Dar küçük omuzlar, dar küçük bir baş.
Taille en dessous de la moyenne, plus petit que moi, épaules étroites, petite tête, menton pointu.
Soldaki kısa boylu, Pirman Lab'da ilaç bölümünde çalışıyor.
La petite de gauche est en lecture. Les Laboratoires Pirman. Spécialisé pharmaceutiques.
Toulouse Lautrec, en sevdiğim kısa boylu adamlardandır.
Toulouse-Lautrec. Un de mes petits hommes préférés.
- Kısa boylu ama neşeli biri.
- Laisse-moi faire.
Kısa boylu bir erkeğe aşık olabilir misin?
Tu pourrais aimer un homme petit?
Çok çekici, kısa boylu bir erkeği sever misin?
Tu veux aimer un petit homme très séduisant?
Kısa boylu bir İskoç'tu. Güzel ayakkabıları vardı.
Un petit Écossais avec de belles chaussures.
Şık ayakkabısı ve şemsiyesi olan kısa boylu bir İskoç tarafından ha?
Par un petit Écossais avec de belles chaussures et un parapluie chic?
Kısa boylu, kaba ve sinirli biri. Alt dudağı berbat durumda.
Un petit bagarreur avec la lèvre inférieure amochée.
- Kısa boylu, kaba biri. Hep o konuşur.
- Il est petit, bagarreur et bavard.
Sorunlu bir hastam sandım ve halletmeye çalışıyordum ki bu kısa boylu, toplu olan bana vurdu.
J'ai cru qu'on m'amenait un client... quand le plus petit d'entre eux m'a frappé.
Ve her perşembe akşamı barda berbat bir kabare şov vardır. Kısa boylu, kara kuru, 25 cm'lik kıçı olan bir Latin'le iri, şişko, saçı briyantinli, koca götlü bir karı yabancılar için Flamenco sunar.
Et tous les jeudis soir, le foutu cabaret dans le bar, avec quelques métèques efflanquées à la taille de guêpe, et aussi des grasses et bouffies, les cheveux dégoulinant de brillantine, qui font du flamenco pour touristes avec leur gros culs.
Ah, evet! Şu kısa boylu adamla uzun boylu karısı.
Le petit avec la grande femme.
Kısa boylu bir erkekle uzun boylu bir kadının evlenmesi gerçekten çok kötü.
C'est terrible, un petit homme qui épouse une grande femme.
- Kısa boylu. Şu kadar falan...
Il est petit, à peu près cette taille.
Tüvit takımlı kısa boylu adamlar kurbağaları doğrar, bağış toplar.
Des petits gars vêtus de tweed découpant des grenouilles sur des subventions.
Asker tıraşlı, kısa boylu olan.
Un fédéral avec les cheveux rasés.
Evet, ama hepsi kısa boylu.
Oui, mais ils sont pas plus grands que ça.
Bu maç bile sayılmaz, çünkü Tokyo takımında kısa boylu adamlar var!
Ce n'est pas un match équitable car ils sont tous petits dans l'équipe de Tokyo.
Kısa boylu, asabi ve dağınık saçlı.
C'est un individu petit, nerveux, aux cheveux ébouriffés...
Tarifi şöyle : Kısa boylu, eksantrik, mutsuz bir gençlik yaşayan, orta Avrupalı bir ekek.
Un profil psychologique établi par la police... décrit le plastiqueur comme un petit homme excentrique d'Europe centrale... ayant eu une enfance malheureuse.
Bilirsin, şu koyu tenli, yakışıklı, kısa boylu çocuk.
Tu sais bien, le beau petit brun.
- Kısa boylu, 1.60 falan.
- Un petit, 1m 55?
Kısa boylu olabilirim ama elim açıktır. Hemen dönerim.
Petit en taille, mais large de poche.
Casusunuz kısa boylu, esmer, güzel gri gözlü ve kalçadan ateş eden biri mi?
Votre agent est-il petit, brun, joli, avec de beaux yeux gris et la langue bien pendue?
- Kısa boylu bir adam.
- Petit. Trapu.
- Kısa boylu, yapılı birisi.
- Un petit trapu.
" Uzun boylu musun? Kısa boylu musun?
" Etes-vous petit, grand?
Kısa boylu olan Protestan'mış.
Le petit est protestant.
İçlerinden biri, kısa boylu olanı Lamont diye bir arkadaşına mektup yazmaktan söz edip durdu.
L'un d'eux parlait de son ami Lamont.
Uzun boylu kadınları sever misin, kısa, şişman, ince, utangaç, konuşkan?
Aimes-tu les femmes grandes, petites, grosses, maigres, timides, bavardes?
Evet, demek istediğim şu ki benim aradığım yani aslında kısa saçlı ve uzun boylu, güzel bir esmer gördünüz mü acaba?
En effet. Vous êtes une femme extraordinaire. Vous n'auriez pas vu une grande brune en nuisette?
Her rolü oynarım. Uzun boylu, kısa?
Je peux jouer un grand, un petit...
Bana sadece kaba bir fikir verebilirseniz. Uzun boylu mu? Kısa mı?
Dites-moi, elle est grande, petite, blonde, brune?
Ona Liz, uzun Liz diyorlarmış. Uzun boylu bir kız. Yabancı.
On l'appelait Liz ou la Grande Liz, à cause de sa taille.
Ancak yapraklar, daha kısa olan yüksek enerjili mavi dalga boylu ışığı yansıtıyor.
Mais les pétales reflètent les ondes bleues, plus courtes mais à haute énergie.