Sal traduction Français
14,748 traduction parallèle
Algısal yapımda bir pürüz.
Un frein à mes capacités de raisonnement.
- Selam. Annelerden biri Callen ve Sam'ı salıncaktaki biriyle konuşurken görmüş.
Une des mères là-bas dit qu'elle a vu Sam et Callen parler
- Salıncağın yanında mı?
- De la balançoire? Non, non.
- Hayır, salıncakta.
Sur la balançoire.
Demin bütün laboratuvar farelerini salıverdim, yani şu an bina boyunca araştırmalarını kovalamakla meşguller.
Disons que j'ai libéré toutes leurs souris, alors ils sont occupés à poursuivre leur recherche dans tout le bâtiment.
Aslında bugün salı, hafta sonu.
En fait aujourd'hui, c'est le Mardi Weekend.
Evet, serbest kıyafet giyilebilen cuma gibi ama daha rahat ve salı günleri oluyor.
C'est comme le Vendredi décontrac', mais avec plus de relaxation et c'est le Mardi.
Madem bugün hafta sonu salı, eve gidemez miyiz?
Puisque c'est le Mardi Weekend, peut-on juste rentrer à la maison?
Evet, hafta sonu salı ama gerçekten hafta sonu değil.
C'est le Mardi Weekend, mais c'est pas le vrai Weekend.
Hafta sonu salı.
Mardi Weekend.
Hafta sonu salı Darryl.
- C'est le Mardi Weekend, Darryl.
Hafta sonu salı gibi değil yani.
C'est pas le Mardi Weekend quoi, tu vois ce que je veux dire?
Salı gününden beri bir şey yememişim gibi hissediyorum.
J'ai l'impression de ne pas avoir mangé depuis mardi.
Yapısal bütünlük bozuldu bile.
L'intégrité structurelle est compromise.
The Slow Roll'da salı gecesi fenadır.
Le mardi soir au Slow Roll.
Yani bir arkadaşın hastalığı, ölüm ihtimali klinik kimyasal salınımından fazla bir şey ifade etmiyor mu?
La maladie d'une amie, sa possible mort, c'est... c'est rien de plus que... une libération clinique de produits chimiques
Salınması için evrakların hepsi tamammış.
Ils avaient les papiers pour sa libération.
Ve bu işe yaramazsa, Tanrı korkusunu içine salın.
Et si ça ne marche pas, faites lui la peur de sa vie.
Sinekleri salıyor... tamamdır.
Chasser des mouches, j'ai compris.
400 küçük ölümcül vektör, salınmaya hazır.
400 petits vecteurs viraux prêts à être lâchés dans la nature.
Sal, sadece şu şeyin etrafından geç.
Sal, contourne le.
Genetikçiler, kimyagerler, sayısal biyologlar.
Généticiens, chimiste, biologistes programmeurs.
Baba, sana salı ve perşembe günlerini yazabilir miyim?
Papa, je t'inscris pour les mardis et les jeudis?
"Yaraya sargı bezini sal." Lütfen doğrulayın.
"Grattez la plaie avec la gaze". Confirmez s'il vous plait.
"Yaraya sargı bezini sar," sal değil.
"Fixez la gaze sur la plaie", pas gratter.
Bedeni pes ediyor olsa bile, zihnini sayısal bir depoya aktarmak için bir yol bulmaya çalışıyorum.
Même si son corps lâche, j'essaye de trouver un moyen pour transférer son esprit dans un disque dur.
O günden beri içeri girip çıkıyormuş ama dokuz ay önce şartlı tahliyeyle salıverilmiş.
Depuis ça, il fait des allers-retours en prison. Mais il y a 9 mois, il a été remis en liberté conditionnelle.
- Evet. - Park ve salıncak.
Un parc et une balançoire.
- Park ve salıncak.
Un parc et une balançoire.
Yeni detay kızın salıncaktan atlaması mı?
Mon nouvel indice est une fille sautant d'une balançoire?
- Salıncak.
Le saut.
Yargısal soruları almak istiyorum.
J'aimerais revoir la question juridictionnelle
"Elit" de olduğu gibi "Liit" kelimesinin sayısal hecelemesidir.
Une autre façon d'écrire "leet", abréviation d'"élite".
İki hafta önce, salı günü.
Il y a deux semaines. Le mardi.
- Bir sayısal parmak izi tarayıcısı.
c'est un lecteur d'empreinte digitale.
Ya anahtarı ele geçirdi ya da ona eşlik edenler adamı salıverdi.
Il devait avoir la clé ou les personnes qui le gardaient l'ont laissé partir.
Onlar yavaş salınan, onlarca yıllık metan cepleri.
Ce sont des poches de libération de méthane vieilles de plusieurs décennies.
- Sayısal. - Kapat çeneni.
En digital Ta gueule.
- Bugün Salı.
On est Mardi.
Rahim boyunun zamanından önce kısalıp açılması anlamına geliyor. Normalde dokuz aylık hamilelikten sonra olması gerekiyor. Beş aylıkken olunca büyük sorun yaratıyor.
Cela signifie que votre col est raccourci et ouvert, ce qui est une bonne nouvelle à 9 mois de grossesse, mais à 5 mois, c'est un problème.
Salıncakta.
Sur les balançoires.
NYPD'nin hala Ramos'u arayan bir özel ekibi var. Ben onlarla çalışalım derim.
La police de New York a une unité d'élite qui recherche Ramos, nous allons collaborer avec eux.
Bunu görmeye. Hafta sonu salı gibi parti yapalım, değil mi?
Une fête comme un Mardi Weekend!
Şal takan ayaklı felaket kim?
C'est qui le désastre avec l'écharpe?
Aynı anda aynı şeyi söylemeye çalışalım.
Essayons de dire la même chose en même temps.
Ne tarz bir adam tanışalı birkaç saniye geçmediği halde sana "dostum" der ki?
Quel genre de personne t'appelle "mon pote" dans les premières secondes où tu le rencontres?
Kapıya kadar yarışalım mı?
On fait la course?
Tamamiyle utanmaz bir Amerika yaratmak için, birlikte çalışalım.
Travaillons ensemble pour créer une Amérique débarrassée de toute honte.
- Salınacak mı? !
- Mais nous n'avons pas le choix...
O zamana kadar uyum sağlamaya çalışalım. Hayır, dans edebileceğimi sanmıyorum.
Jusque là on devrait essayer de se mélanger.
Sokağın karşısındaki butikte çok güzel, ipek bir şal buldum.
J'ai trouvé une superbe écharpe en soie à la boutique de l'autre côté de la rue.