English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ S ] / Sen o

Sen o traduction Français

21,540 traduction parallèle
- Hayır. O kişi sen olmak zorunda değilsin. Tamam mı?
Non, t'as pas à lui dire.
O zaman arkadaşlarına yardım edemezsin ve sen olmadan hayatta kalamazlar.
Alors tu ne pourras pas aider tes amis. Et ils mourront sans toi.
Neler yaşadın bilmiyorum ya da orada olmak nasıl bir duygudur ama sen orada ne kadar uzun kalsan insanlığın o kadar yok oluyordu.
J'ignore ce que t'as traversé et comment c'est dans ce truc, mais plus t'y es piégé, plus ton humanité s'évapore.
Eger polis o sürücüyü ele geçirirse Aria'nin otelden ayrildigini bilecekler ve kaydi silenin sen oldugunu da ögrenecekler.
Si la police l'obtient, ils verront qu'Aria a quitté l'hôtel et ils sauront que t'as effacé la vidéo.
Sen olduğumu düşünürsek o iş biraz zor, değil mi?
Puisque je suis toi, ça va être un peu compliqué, tu ne penses pas?
Arrow'a aşıktım ben ama sen o değilsin gerçi kolsuz elbiseleri severim.
J'étais amoureuse d'Arrow, mais tu n'es pas lui, bien que j'aime l'absence de manches.
- Sen o konuya canını sıkma.
T'en fais pas. Tout va bien?
Sen o başını dik tut, oldu mu?
Aucun soucis. Garde le moral!
O adam sen olursan istediğiniz iyiliği yaparım.
Si cet homme, c'est toi, tu auras ta faveur.
Sen onu düşünüyorsan, emin ol o da seni düşünüyordur.
Si vous pensez à elle, je vous garantis qu'elle pense aussi à vous.
Tamam. Uyumana bak sen o zaman.
Va te coucher, alors.
Chronos sadece bir kişiyi kaçıraraksa o kişinin sen olacağını düşünmüştüm.
Si Chronos avait prévu de prendre une personne, tu penses que ça aurait dû être toi.
Eğer istersen... Sen o yiyecek içecek işine başlamalısın.
Si t'en as envie... tu devrais te lancer....
- Sen o sıralar doğum iznindeydin.
- Tu étais en congé maternité.
Bakakaldı cebi dolular. Soğukkanlılık beslerken cesareti sen de değilsen benim gibi zengin o zaman yolunmuş hakların birer birer.
Et les poches pleines regardaient, avec aplomb le défi nourrissaient, et si tu n'es pas riche comme moi, alors dépouillés seront tes droits.
O günü sen mi seçeceksin?
Décideras-tu de ce jour fatidique?
Sen Amerika'da kendi iblislerinle boğuşurken o da burada kendi iblislerinden kurtuldu.
Tandis que vous étiez en Amérique, vous battant contre vos démons, elle s'est libérée des siens.
Sen takip et, o ölür.
Tu poursuis, elle meurt.
Sen bahsedene kadar Kendra'ya o gözle bakmamıştım hiç.
Avant que tu en parles, je n'imaginais pas Kendra comme ça, parce que, tu sais, elle et Carter sont destinés à être ensemble dans toutes les vies.
Neden o değil de sen?
Pourquoi est-ce que vous et pas lui?
Ya o insanlar sen gittiğin için ölürse?
Imagine que ces gens meurent parce que tu n'es pas resté.
Sen hallet o zaman.
- Tu vas le faire.
O zaman sen de akmeşenin
Voudrais-tu un tiers
O durumda Charlotte'ı hayal kırıklığına uğratan insan... bendim... sen değil.
La personne qui a déçu Charlotte à ce moment... c'était moi... Pas toi.
O birini öldürsün sen de onu Avrupa'ya gönder öyle mi?
Elle a tué quelqu'un et tu l'envoies en Europe?
O geldiğinde sen ve arkadaşlarının tepkisini gördüm.
J'ai vu comment tes amies et toi avez réagi à son arrivée.
O sen miydin?
C'était toi?
O gece Two Crows Diner'dan Charlotte'ı sen mi aradın?
T'as appelé Charlotte ce soir-là du resto Two Crows?
O gece otelde sen uyurken odadan çıktım.
Cette nuit, à l'hôtel, quand vous dormiez... j'ai quitté la chambre.
Sen de ona o zamandan beridir Hayalet gibi davranıyordun.
Et tu l'as traité comme un Ghost depuis ce moment.
Bir süreliğine yardım etti bana eskiden olduğum insanı hatırlattı ama artık söylüyorum sana o insan burada hayatta kalamaz ve geçmişte takılı kalırsan sen de kalamazsın.
Ça m'a aidé pour un moment, me rappelait la personne que j'avais été, mais je peux te dire que cette personne n'aurait pas survécu ici, et toi non plus si tu restes focalisée sur le passé.
- IR alıcısını o şeye tutmaya devam et sen.
Continue juste de pointer le capteur infrarouge sur cette chose.
Sıcak çikolata sipariş ettim diye benimle alay etmediğin için sağ ol. Hadi sen Facebook'a bak çünkü o böyle şeyler için.
Merci de ne pas t'être moqué de moi pour avoir commandé un chocolat chaud, et regarde ce qu'on appelle Facebook, parce que c'est un peu à ça que ça sert.
O zaman daha çocuktuk, korkmuştum. Sen korkmamış mıydın?
Nous étions des gosses, j'étais effrayé.
Hem sen 1 saati aşkın süredir o telefondasın!
Et ça fait plus d'1h que t'es au téléphone.
O zaman ne olacak? - Can verdiği gece sen neredeydin peki?
Tu étais où la nuit de sa mort?
O yüzden sen ölüm persini hallet, ben de Pandora'yı...
Alors, tu t'occupes de la banshee, et je m'occupe de Pandora...
Sen de o geleceğin bir parçası olabilirsin.
Vous pourriez en faire partie.
O hazır olana dek sen Thane olmalısın.
Tu dois être thane jusqu'à ce qu'il le soit.
O şeyleri yaptı çünkü Hrothgar haysiyetini elinden almıştı. Sen de geleceğini.
Ce qu'il a fait, il l'a fait parce qu'il a été dépouillé de sa dignité par Hrothgar... de son avenir par vous.
- O zaman işi biz yapalım, sen de Londra'ya dön.
- Alors, laisse-nous faire le job, et tu peux retourner à Londres.
- Ee o zaman sen git işte!
- T'as qu'à le faire, alors!
O zaman kadın öyle diyor diye değil, ben rica ediyorum diye yap bunu sen de.
Alors ne le fais pas parce qu'elle a dit non. Fais-le parce que je te le demande.
Sen hâlâ, annenle babanın seni hiç açıklama yapmadan... terk ettiği o yetimhanenin kapısında duruyorsun.
Tu n'as jamais quitté le portail de l'orphelinat où par une belle journée, sans aucune explication, tes parents t'ont abandonné.
Sen o kadar şey içinde onun burnuna mı bakıyorsun!
Enfin...
Sen mi çağırdın o kadını?
Qui?
Sen git benim o mezarımı resezvasyon yap...
- Oui? Fais la réservation au cimetière.
Bugün sen bana o prezervatifleri verince çok utandım.
Ça m'a gêné, tout à l'heure, quand tu m'as donné les préservatifs.
Böyle diyorum, çünkü benim o tür meraklarım yok, sen de biliyorsun.
Je le dis seulement... parce que j'ai d'autres préférences et tu le sais.
Evet. O bir şaka değildi. Bunu sen de biliyorsun.
C'était pas une blague, et tu le sais.
- O halde bugün patron sen değilsin, benim anladın mı?
Alors aujourd'hui c'est vous qui travaillez pour moi, compris? D'accord.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]