Tavşan mı traduction Français
1,041 traduction parallèle
Elindeki ne, tavşan mı?
Qu'as-tu là? Un lapin?
- Bir tavşan mı?
Un lapin?
Sen tavşan mısın, tatlım?
Tu es ma petite lapine!
Avda tavşan mı yakaladın?
Tu as attrapé des lapins en chassant?
Pembe bir tavşan mı?
Un lapin rose? Ça?
Tavşan mı?
Un lapin?
Ormanda dolanıyordu ve ben de onu bir tavşan sandım.
Il fourrageait dans la clairière... et je l'ai pris pour un lapin ou une bête quelconque.
Onu tavşan sandım.
Je pensais que c'était un lapin ou un faisan.
Bir daha bir şey öldürmen gerekirse, umarım tavşan öldürürsün.
Si vous devez tuer désormais, j'espère que vous vous en tiendrez aux lapins.
Eğer tavşanı vurduysam, Harry'i vurmadım.
Si j'ai tué le lapin, je n'ai pas tué Harry.
Tavşan onu kovalıyor. Bir sıra kayar mısın, tatlım?
C'est le lapin qui le pourchasse.
Umarım tavşan yahnisi hoşuna gider.
J'espére que vous apprécierez leur tourte au lapin.
Tavşan ile Kaplumbağa mı?
- Ah oui? Le lièvre et la tortue.
"Adamım, ağaçta sevişmek kuşlara göreymiş." diyen tavşan hakkındaki.
"Y a que les oiseaux pour s'envoyer en l'air."
Tavşan, avcı, tarla, Bay Petersen.
Lièvre, chasseur et champ, M. Petersen.
- Tatlım, sadece bir tavşan.
- Mon ange, ce n'est qu'un lapin.
Ve bunu şu tavşanın kara gözü-kaşı için yapmadım.
Et j'ai pas fait tout ça pour un lapin bigleux. - Gay, je t'en prie.
Tavşan olarak mı yoksa bir Samuray olarak mı?
Comme un lapin, ou comme un samouraï?
Sanırım tavşan var.
Je crois qu'elle fait du lapin.
- Tavşan ayağı işe yaramadı mı?
- La patte de lapin ne l'a pas aidé?
- Ben muhteşem bir tavşan ayağı mıyım?
Je suis une belle patte de lapin, c'est ça?
Yeni bir tavşan ayağı aldım, birinci olan bir attan nal ve Frankie'nin verdiği uğurlu çekirge.
J'ai une nouvelle patte de lapin, un fer à cheval d'un gagnant du derby et le grillon porte-bonheur que Frankie m'a donné.
- 70 metreden tavşan vurabilirim.
- Je touche un lapin à 80 m.
Tavşanın peşinden sonra sarışın bir kız mı geldi?
Le lapin était suivi par une fillette blonde, c'est ça?
Pekala, bu şey her neyse tavşan veya her neyse, ben almayayım.
Eh bien... Quoi qu'il en soit... Lapin ou... autre chose.
- Tavşan ayağım.
- C'est ma patte de lapin.
Şunu çıkarayım. Tavşan ayağım.
J'ai ma... ma patte de lapin.
Böyle ürkek bir tavşan gibi olacaksan, sana marul ısmarlayayım.
Cesse de jouer les lapins effrayés ou je te commande une laitue.
Tavşan seni! Beni alt ettiğini sanıyorsun, değil mi?
Tu crois m'avoir battu, hein?
Sen tavşan yarışından 7 metre ötedeyken... tavşanlarım ölmeye başladı.
Quand tu es arrivé à sept mètres du corral, Mes lapins ont commencé à mourir.
- Tavşanımı yiyorsun.
- C'est mon lapin!
Tavşanımı yerken yakaladığımda bir taş alıp kafanı ezmeliydim.
Quand je t'ai pris á manger mon lapin... j'aurais dû te fendre le crâne.
Ben bir tavşan güveç alacağım ama lokantalarda hep çok tuzlu yapıyorlar galiba. Evet.
Je prendrais bien une terrine de lièvre, mais dans les restaurants, je crois que c'est toujours trop salé.
Ne olsun... Bir tavşan ısırdı.
Un lapin m'a mordu, voilà ce qu'il y a.
Şimdi, tavşan içindeki hücrelerin yanlış olduğunu varsayarsak, onu bizim yarattığımız akla daha yakın geliyor, değişime uğramış bu türün geleceğini.
Si nous avons introduit par inadvertance des cellules défectueuses, nous avons peut-être créé les germes d'une espèce mutante.
" Ben bir tavşan değilim, benim de molaya ihtiyacım var
"Je suis pas une lapine"
Sen burada tavşan avlayabilirsin. Yazoo şehrinde görüşürüz ; tamam mı?
On se verra à Yazoo.
- Ne yani, tavşanın arkasında mı?
- Derrière le lapin?
Ve işte benim... güzel beyaz tavşanım.
Et voici... mon magnifique lapin blanc.
Sonrası mı? Sonra eğer beni boğmazlarsa, hızlı bir tavşan gibi.. .. Doğu isikametinde giderken, beni nerede karşılayabilirsin.
Et si j'évite d'être pendu, je file en direction de l'est.
Beni de bekleyin Bay Tavşan!
Attendez-moi, M. Lapin!
Bay Tavşan!
M. Lapin!
Bay Tavşan'ı bulmam lazım.
Je veux retrouver le lapin.
Merhaba, Bay Tavşan!
Bonjour, M. Lapin!
Afedersiniz Bay tavşan.
Pardonnez-moi, M. Lapin.
Öyle olsa bu tavşanı yiyor olmazdım.
je mangerais pas du lièvre.
Burada nelerimiz var, bir tavşan ve bir doğan mı?
Un coq et un lièvre, eh? Je te prends toi.
Hatıralarım artık benimmiş gibi gelmiyor yarısı yenmiş kek gibi çite takılan tavşanın yünü gibi büyük anne.
Ces souvenirs qui semblent m'être étrangers... Un gâteau à moitié mangé... Une peau de lapin pendue à une palissade...
Ve nereye? Geldiğimizden beri bir tavşan kokusu bile duymadım.
Aucune trace d'un autre lapin depuis notre arrivée.
Holly adında gri bir tavşanı hatırlıyor musun? Kaçmasına yardım etmiştin.
Te rappelles-tu un lapin gris pâle, Holly, que tu as aidé à s'échapper?
İşte benim tombul tavşanım! Beni seviyorsun değil mi?
Dis-le que tu veux rester avec moi.