Yapmak zorundayız traduction Français
929 traduction parallèle
Bu bendi patlatacak olmamız büyük talihsizlik ama sulama yapmak zorundayız.
"C'est stupide de détruire ce barrage mais on doit irriguer."
Birlikte olalım. Bunu yapmak zorundayız.
Il faut qu'on reste ensemble.
Ekinlere zarar vermemeleri için tel örgü yapmak zorundayız efendim.
Pour la plantation, il faudrait mettre un grillage...
Arama yapmak zorundayız.
On doit fouiller.
Yakında bir şeyler yapmak zorundayız.
Il faut faire quelque chose.
- Dinamitsiz yapmak zorundayız.
On devra s'en passer.
Frank, birşeyler yapmak zorundayız.
Frank, il faut faire quelque chose.
Sektörde kalmaya devam etmek istiyorsak bu gemiyi yapmak zorundayız!
Pour rester dans la course nous devons construire la fusée.
- Bilmiyorum! Bir şeyler yapmak zorundayız!
Je ne sais pas, attendez, nous avons autre chose à penser.
Hadi, Esperanza bunu yapmak zorundayız.
Allez, Esperanza, on n'a pas le choix.
Özellikle biz bu işi yapmak zorundayız.
Puisque c'est nous que ça concerne.
Kazanmak için onlara büyük bir sürpriz yapmak zorundayız.
Maintenant, ils doivent abattre leur dernier atout.
Kazanmak için büyük bir sürpriz yapmak zorundayız!
Maintenant, ils doivent abattre leur dernier atout.
Samuray kiralayamadık. Eşkiyalarla pazarlık yapmak zorundayız!
Discutons avec les bandits.
Bunu yapmak zorundayız.
- On doit absolument y arriver!
Biz kardeşin ölü ya da diri geldiği için, bir karşılama yapmak zorundayız. O kayboldu ve bulundu.
Il fallait bien s'égayer et se réjouir, parce que ton frère était mort et qu'il est revenu à la vie, parce qu'il était perdu et qu'il est retrouvé.
Her şeyi yeniden yapmak zorundayız.
On va devoir tout reconstruire.
Ama bir sahne gösterimiz var ve yapmak zorundayız.
Mais on a un petit spectacle.
Kendi yapacaklarından daha iyisini mi yapmak zorundayız?
Et construire un pont aussi parfait?
Eğer 30 gün içinde bulunamazsak bundan iyisini yapmak zorundayız.
Si personne ne nous a trouvés d'ici 30 jours, il faudra faire mieux.
Otopsi yapmak zorundayız ki ölümün radyasyondan olmadığını kanıtlayabilelim.
Nous devons faire une autopsie, pour prouver que la mort n'a pas été causée par des radiations.
Onların planlarını bozmalıyız, bunu yapmak zorundayız.
Nous devons détruire leur plan!
Üzgünüm Dave. Bunu yapmak zorundayız.
Désolé, c'est la seule solution.
Bu durumda bacağı kurtarmak için elimizden geleni yapmak zorundayız.
Alors on va essayer de sauver sa jambe,
Bazı testler yapmak zorundayız.
Mais il faut le tester.
Bu tartışmayı neden burada yapmak zorundayız?
Pourquoi discuter?
Bir "S" yapmak zorundayız.
Il faut faire un S, comme ceci.
Çünkü sevgili Markizimiz bu gün evleniyor ve biz kutlama yapmak zorundayız.
Notre marquis bien-aimé se marie aujourd'hui et nous devons nous réjouir.
Elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız.
Nous ferons de notre mieux. Puisse le ciel nous aider!
Hepimiz bazen, hoşumuza gitmeyen şeyler yapmak zorundayız.
Nous devons parfois faire des choses qui ne nous plaisent pas.
Bu yılki şarap için bir plan yapmak zorundayız.
Il faut remplir le plan avec le vin de cette année.
Bir şey yapmak zorundayız.
Il faut faire quelque chose.
Sana katlanıyoruz çünkü yapmak zorundayız.
On vous a toléré parce qu'il le fallait!
Bundan daha iyisini yapmak zorundayız.
Il faut faire mieux que ça.
Yapmak zorundayız.
Nous devons le faire.
Seçmenler ve politik ittifak ettiğiniz kişiler arasında bir seçim yapmak zorundayız.
Nous devons choisir entre les électeurs et les alliances politiciennes.
Afedersin, yapmak zorundayız.
Je suis désolé que les choses aient pris cette tournure.
Elle yapmak zorundayız.
Il faut le faire à la main.
Yapmak zorundayız zaten.
De toute façon faut aller lentement. On doit passer le long.
Yapmak zorundayız.
Obligé.
Bu biraz seni şaşırtabilir ama yapmak zorundayız.
Ca peut te surprendre, mais c'est nécessaire.
Oteldeki herkese aşı yapmak zorundayız.
Il va falloir vacciner tout le monde.
Bildiğiniz gibi, kesin bir test yapmak zorundayız.
M. Kopfrkingl, nous devons essayer de nouveaux...
Yapmak zorundayız.
- Il le faut!
- Bir şeyler yapmak zorundayız.
- Il faut faire quelque chose.
Ona zarar veremesek de bir şeyler yapmak zorundayız.
Gros, mort ou pas, nous devons essayer quelque chose.
Dehlizlerde kiriş yapmak üzere dayanıklı ağaç bulmak zorundayız.
Il nous faut des arbres solides pour étayer les galeries.
Çok üzgünüm ama bunu yapmak zorundayız.
C'est triste...
Biliyor musun... Kör adam sopasız kalınca belki zorlanacak..... ama yine de... bunu Tsuru için yapmak zorundayım.
Vous savez... un aveugle est perdu sans sa canne... mais en réalité... je serais moi aussi perdu sans ma Tsuru.
İnancınıza saygısızlık yapmak istemeyiz. Ama kitaba danışmak zorundayız.
Nous respectons votre religion, mais nous devons consulter le livre.
Bu yüzden şimdi sana da Mendozalar'a yaptığımız şeyi yapmak zorundayız.
Pas vous.
zorundayız 21
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak zorundasın 42
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak zorundasın 42