Yoldaş traduction Français
2,546 traduction parallèle
Şakacı bir yoldaş da olabilirim.
Je pourrais être un compagnon plein d'esprit.
Şakacı bir yoldaş hoşuna gider mi?
Ça vous plairait, un compagnon plein d'esprit?
Endişelenme, yoldaş, her şey hazır durumda.
Ne vous en faites pas. Tout est en place.
- Anlıyorum, yoldaş.
- Je comprends, camarade.
- Seni tanımak güzeldi, yoldaş.
Heureux de t'avoir connu, camarade.
Yoldaşı lezbolara baktı.
Elle observait ses camarades Lesbos.
Benim yoldaşım olmanı istiyorum. Bu bir tehdit mi? Öyle olsada reddediyorum.
Tu peux aussi continuer à faire payer le prix de ton égoïsme à tout un peuple.
Zero, adamların Japonya uğruna savaşan insanların yoldaşı değil mi?
Je me réjouis de vous revoir, Suzaku.
Hayır, hayır. Sonra kılıcın yarısını alıp yoldaşına verir ve saksonlarla veya angluslarla dövüşmeye gider.
Ensuite, elle prend la moitié de l'épée, et la tend à son camarade, et part se battre contre les Saxons et les Angles.
Ne yani, sadece uçakta yanına yoldaş mı istedin?
Alors quoi, vous vouliez juste de la compagnie dans l'avion?
Bu benim küçük yoldaşımdı.
Qui c'est, ma petite femme?
Yoldaş, işbirliğin için sana müteşekkiriz.
Camarade, on apprécie ta coopération.
Bir yoldaşın kötü davranışını bildirmek istiyordum.
Je veux vous informer de la maltraitance d'un camarade.
Bu adam, Yoldaş Lova'yı sebepsiz yere yumruklamış.
Cet homme a battu le camarade Lova sans raison aucune.
Yoldaşımızdan özür dile.
Excuse-toi auprès de notre camarade.
Özür dilerim Yahudi Yoldaş.
Je m'excuse... Camarade Juif.
Hepimiz kardeşiz Yoldaş Bielski Yahudi duygusallığınız içimizi ısıtıyor,... ama devrim karşıtısınız!
Nous sommes tous frères... Camarade Bielski... Ta sentimentalité juive est réconfortante, mais contre-révolutionaire!
Yoldaş Bielski,
Camarade Bielski,
Bu onuru bahşettiğiniz için teşekkürler, Yoldaş.
Merci de cet honneur, Camarade.
Sinirlerine hakim ol ve siz, polis yoldaşlar profesyonel bir yoldaşımıza biraz nezaket gösterseniz nasıl olur?
Toi, remets tes couilles dans ta poche! Et vous, les amis officiers, usez de courtoisie face à un grand professionnel.
- Evet, arkadaş. Bilirsin, dost, yoldaş, ahbap gibi.
- Oui, tu sais, des potes, des amigos.
Tıpkı Sovyetlerdeki gibi, Yoldaş Jon.
Comme chez les Soviets, camarade Jon.
Yoldaşı, ailesel müttefiklerden aldığı güçle onurlu bir özgürlüğü tadarken, küçük Ned, babasının kendisi için savaşmayacağını anladı.
Et alors que son camarade obtint une démobilisation honorable, grâce à ses alliés parentaux... Le jeune Ned comprit que son père ne livrerait pas bataille pour lui.
Hey, yoldaş.
Hé, Camarades.
Yoldaş Pooty-Poot, Çeçenya'daki onca sorununa rağmen benim için kötü hissetmeyi ihmal etmiyor.
Pooty-Poot, avec ses soucis en Tchétchénie, s'inquiète pour moi?
İki yoldaş vardı, genellikle birlikte çalışırlardı.
Il y avait deux amis. Ils avaient une affaire en commun.
Yoldaş Coriolan ışık Doğu'dan gelir.
Camarade Coriolan, la lumière vient de l'Est!
Yoldaş Sandu, filmi başlat.
Lance, démarre le film.
Yaşasın Yoldaş Stalin!
Vive le camarade Staline!
Siktirtme şimdi yoldaşını!
Arrête ça! Qu'est-ce qu'il y a?
Bu, yoldaş Pastaie Dumitru, şehirden geliyor.
Je te présente le camarade Pastaie Dumitru de la ville.
Yoldaş...
Camarade...
Yoldaş Stalin'in cenazesi olmayacak mı?
Le camarade Staline ne sera pas enterré?
Benim sadık yoldaşım. Başına gelenler korkunç.
Ma fidèle compagne, c'est horrible.
Yoldaşının gözlerine iç.
Et buvons à nos camarades
Yoldaş.
Camarade.
- Doğru yoldasın gibi duruyor.
- Tu as l'air d'être sur la bonne voie.
Yolunu kaybetmişsin. Yanlış yoldasın.
Vous êtes perdu, sur la mauvaise voie.
Kendini üstün görüyorsun, yanlış yoldasın, sadece kötü bir yansımadan ibaretsin.
Tu es un hypocrite, mon reflet déformé dans un miroir brisé.
Doğru yoldasınız.
Vous allez dans la bonne direction.
Bayadır yoldasın öyle mi?
Vous roulez depuis un moment, hein?
Elbette, karar senin ama bence doğru yoldasın.
Bien sûr, c'est à vous de voir, mais je crois que vous avez raison.
İyi yoldasın.
Tout baigne.
Doğru yoldasın.
Fonce.
İyi yoldasın.
C'est bon pour toi.
Yoldaşız.
Yeah, yeah.
Ve kaşmir şal düşünüyorsanız, doğru yoldasınız.
Et si vous pensez à une écharpe en cachemire, vous êtes sur la bonne voie.
Pekala, eğer vişneden bahsediyorsanız... doğru yoldasınız.
Si vous pensez à de la fraise... vous êtes sur la bonne voie.
Ama bence doğru yoldasın, seninle gurur duyuyorum.
Bon travail, 82!
Yoldaş!
Camarade!
Nereden yoldaşın oluyormuşum?
Je ne suis pas ta camarade!
yoldaşlar 278
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldaşlarım 16
yoldaş binbaşı 17
yoldaş başçavuş 27
yoldaş teğmen 20
yoldaş tito 18
yoldaş kumandan 25
yoldayım 53
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldaşlarım 16
yoldaş binbaşı 17
yoldaş başçavuş 27
yoldaş teğmen 20
yoldaş tito 18
yoldaş kumandan 25
yoldayım 53