Yürüme traduction Français
486 traduction parallèle
- Zaten, yarı yürüme sayılır
- Vous savez danser? Bien sûr que non.
Bugün baş başa yürüme imkanları olmaz, Anne.
- Il n'y aura pas de balade aujourd'hui.
Bu yürüme işini asla tamamlayamayacağız.
Cette corvée d'exercice n'en finit plus.
Ama yürüme havamda değlim, yemek havamda da değilim.
Je n'ai aucune envie de marcher ni de manger.
Buradan bir günlük yürüme mesafesinde.
À une demi-journée de marche d'ici.
Rahibe çıktıktan sonra burada birkaç dakika kaldım. Sonra da doğru hangardaki odalarımıza döndüm. Beş dakika yürüme mesafesinde.
Je suis restée ici quelques minutes, après le départ de Bates, puis je suis rentrée au pavillon du personnel.
Bir davanın yürüme şekli bu evlat. Adım adım.
C'est comme ça qu'on mène une enquête.
Onca aceleyle geldi, şimdi yürüme gidiyor.
Elle est pressée, mais elle s'en va à pied.
Hızlı yürüme. Gözünü kapayana kadar kasabadan çıkarsın.
Faites un petit tour, sinon vous aurez quitté la ville sans vous en apercevoir.
Strelsau'ya kendi iyi tempomda yürüme gidiyorum.
J'irai à Strelsau à pied.
Size 1,5 km mesafe veriyorum. Böylece yan yana yürüme fırsatı bulursunuz.
Je vous laisse faire quelques pas pour apprendre à marcher ensemble.
Sağ kalmak istiyorsan, yürüme üstüme.
Ne me tente pas!
Yürüme şeklini, konuşma şeklini.
Façon de marcher, de parler...
- Öyle yürüme!
- Ne fais pas ça!
- Sasabeye yürüme mi istiyorsun?
- Je dois marcher jusqu'à Sasabe?
Orası yürüme mesafesinde, değil mi?
- On peut même y aller à pied d'ici?
Bir erkeğin devlerle yürüme hayalleri vardır.
L'homme rêve, il aime se comparer aux géants.
Her tünele yürüme yoluyla ulaşamayız. Prodüksiyonun başlaması gerek.
Ce serait trop long de parcourir tous les tunnels à pied.
Çok uzun bir yürüme mesafesi değil bir Cumhuriyet askeri için.
Ce n'est pas long pour un soldat de la république.
"Öyle ufak adımları olan bir adamın yürüyüşten nefret etmesi mümkün ve yürüme konusunda asla iyi olmayan bir yürüyüşçü olduğu şüphe götürmez."
"Il est possible qu'un homme..." "qui marche peu et déteste marcher..." "et peu doué pour la marche,"
Yürüme, otur işte!
Non, reste!
Kim olduğunu bilmiyorum ama ters yanıma denk gelirsen yürüme yeteneğini kaybedersin.
Qui que tu sois, gare ou je te brise les jambes!
- Yürüme grevi yok.
- Y a pas de grève de Ia marche.
Sol tarafta ama eminim ki ilk yarışma olan düz çizgi üzerinde yürüme yarışmasında yerini bulacaktır.
Et par la gauche, mais il va bientôt arriver sur la ligne.. de la première épreuve, qui est de marcher le long d'une ligne droite
Dürüst olmak gerekirse, Majesteden, parkta yürüme iznini esirgemememiz gerektiğini düşünüyorum.
Je ne puis lui refuser de se promener dans le parc.
- Guruba doğru yürüme?
- Une balade au crépuscule?
D'Agostino'dan yürüme mesafesi ortada 2 blok, yukarı ve aşağıya doğru 6 blok.
En partant de chez D'Agostino... deux pâtés de maisons d'est en ouest, et six du nord au sud.
Seninle konuşurken arkanı dönüp yürüme.
Ne te débine pas quand je te parle!
Ciddi yaraları var beyin sarsıntısı, ve hayatının geri kalanında yürüme kabiliyetini bozacak olan ciddi sırt travması.
Il a souffert de plusieurs lésions, et d'un traumatisme crânien et vertébral qui handicapera à vie ses facultés motrices.
Özellikle şu düz sıra halinde yürüme işi.
Surtout ce truc de marcher en ligne droite.
Kastettiğim, sadece yürüme.
Ne te contente pas d'entrer.
Sana o kadar hızlı yürüme dedim.
N'allez pas si vite. Je n'ai plus de souffle.
- Ben sadece kadife pantolonla bacakları birbirine sürtmeden yürüme tekniğim üzerinde çalışıyordum.
Je travaillais à ma technique pour le velours côtelé, pour éliminer l'usure des cuisses.
Meydanda bir ileri bir geri yürüme fikrimden... hoşlanmayan başka kimse var mı?
Les autres sont-ils contents de mon petit projet de défiler sur la place?
Geri kalanlarınız, meydanda bir ileri bir geri yürüme... fikrimden yeterince hoşnutlar mı?
Les autres, sont-ils satisfaits de mon petit projet de défiler sur la place?
Surat, yürüme, ses hepsi aynı.
Même visage, même voix, même démarche.
Ray Brower'ın gerçekliği yakınlaşıyor ve o sıcakta bize yürüme gücü veriyordu.
La réalité de Ray Brower augmentait et nous faisait avancer malgré la chaleur.
Bana bu kadar yakın yürüme. - Tamam.
Ne marchez pas si près de moi.
Bu hayatımda gördüğüm en sersem yürüme şekli.
C'est la démarche la plus stupide que j'ai jamais vue.
Tekrar yürüme ihtimalin çok düşük.
Vos chances de remarcher sont minimes
Çok yürüme.
Ne traîne pas trop.
- "Evi çal mı?" - "Kasti yürüme mi?"
- "Rentrer?" - "Parcours intentionnel?"
Parmak eklemlerini yerde sürüklemeden yürüme egzersizi yapabilirsin.
- Oui. Vous pourriez apprendre à marcher sans traîner vos poings par terre.
Sakın yürüme.
N'essaye pas de marcher.
Yürüme, koş.
Au pas de course.
Evet, yürüme mesafesi işte.
On peut y aller à pied.
Dur, yürüme.
Stop, arrête-toi.
Yürüme.
Il ne faut pas que tu marches.
Yürüme.
Ne marche pas.
İşin yürüme yöntemi böyle değildi.
Lilian Grey a l'autorisation du conseil...
Çok hızlı yürüme.
Pas trop vite, ils sont là.