Zamanım yok traduction Français
5,598 traduction parallèle
- Bunun için zamanım yok.
- Je n'ai pas le temps pour cela.
Kendimi bir insana açıklamak için hiç zamanım yok ve bir kısa-ömürlüye...
Je n'ai pas le temps de me justifier devant un humain... et un criminel...
Bunun için zamanım yok.
J'ai pas le temps pour ça.
- Evet... - Açıklayacak zamanım yok.
Je n'ai pas le temps d'expliquer.
- Fazla zamanım yok. - Tamam, tamam.
Je n'ai pas beaucoup de temps.
Gerçekten geçmişte yaşanan şeyleri anmak için zamanım yok, yani...
J'ai vraiment pas le temps de ressasser des choses du passé, donc...
Bu hastane için yapmak istediğim o kadar çok şey var fakat zamanım yok. Bu yüzden sizi işe aldım. Özel muayene odası, gerekli asistanın ve seks çalışmanla birlikte.
Mais il y a tant de choses que j'aimerais accomplir ici que je n'ai pas le temps pour ça, c'est pourquoi je vous ai embauché... vous et votre salle d'examen spécialisée, votre assistante indispensable,
Benim bu saçmalığa zamanım yok. - Jim?
Je n'ai pas le temps pour ces conneries.
Bu bok için hiç zamanım yok.
Je n'ai pas le temps pour ces conneries.
Suç mahallini temizlemek için hiç zamanım yok çünkü.
Parce que j'ai pas le temps pour nettoyer une scène de crime.
Suç mahallini temizlemek için hiç zamanım yok çünkü.
Je t'ai laissé quelques indices.
Bunun için zamanım yok.
Je n'ai pas le temps pour ça.
Bunun için zamanım yok.
Ai pas aucun temps pour ceci.
- Zamanım yok Hank.
- Je n'ai pas le temps, Hank.
- Nefes al biraz. - Hank, zamanım yok!
- Hank, je n'ai vraiment pas le temps!
Başkente dönüp yüzyüze konuşacak kadar zamanım yok.
Je n'ai pas le temps de revenir à Washington pour parler.
Ama yaşıyorum ve çok fazla zamanım yok.
Je suis là, et je n'ai pas beaucoup de temps.
Hiçbir suç kayıtları yok ve Meksika'dalar ve zamanımız azalıyor.
Ils sont au Mexique sans aucun casier judiciaire et un compte à rebours.
Zamanımız yok!
On n'a pas le temps pour ça!
- Bağrışacak zamanımız yok!
On n'a pas le temps pour ça.
Raven, biliyorum buraya dün geldin ama bunlara zamanımız yok.
Raven, je sais que tu es arrivée juste hier, mais on n'a pas de temps pour ça.
Pardon, zamanın mı yok?
Comment ça tu n'as pas le temps?
Fazla zamanımız yok.
C'est en cours.
Zamanım yok.
Je n'ai pas de temps à perdre.
Fazla zamanımız yok.
Le temps presse.
Korkarım ki eğlenecek zamanımız yok dostlarım.
Trêve de plaisanterie.
Tereddüt etmek için zamanımız yok aşkım.
Il faut se décider, mon amour.
Fazla zamanımız yok.
Nous allons sur place et nous n'aurons pas beaucoup de temps.
Ne yaptığımın önemi yok, Rainer'ın hep bir cevabı vardı her zaman 10 adım öndeydi.
Qu'importe ce que je faisais, Rainer avait toujours une réponse, toujours dix coups d'avance.
Söylediğim gibi bana yardım etmek için bir sebebin yok ama Klaus uzun zaman önce ölümü yenip tekrar dünyaya döndüğünü söylemişti. Eğer sen ya da ben amcama yardım edemezsek, o da edemez.
Comme je l'ai dit, je sais que tu n'as aucune raison de m'aider, mais Klaus m'a dit qu'il y a longtemps, on t'avait volé ta vie, si ni toi ou moi ne pouvons l'aider, la sienne aussi sera volée.
Onu hastaneye yetiştirebilmek için zamanımız yok.
Il n'y aura pas assez de temps pour l'emmener à l'hôpital.
Benim yardımımla bile çok fazla zamanı yok.
Même avec mon aide, il n'a pas beaucoup de temps.
Zamanımız yok.
Venez!
Zamanımız yok!
Dépêche-toi!
Yeterli zamanımız yok.
Il n'y a pas assez de temps.
- Yardımına ihtiyacım yok o zaman.
- J'ai pas besoin de ton aide alors.
Bu konuyla ilgilenecek zamanın da yok, yetkinliğin de yok ama benim var.
J'ai ce qu'il faut pour m'en occuper.
Zamanımız yok.
Le temps est quelque chose que nous n'avons pas.
- Bekleyecek zamanımız yok.
- Pas le temps.
Hey, bunu tartışacak zamanımız yok.
On a pas le temps pour ça.
Açıklayacak zamanımız yok.
On a pas le temps de t'expliquer.
Gitmeliyim. Fazla zamanımız yok.
Je devrais y aller, on a plus beaucoup de temps.
Bugün oyalanacak zamanımız yok.
On a pas le temps de faire les imbéciles aujourd'hui.
- O kadar zamanımız yok.
- Avant qu'on puisse... - Non, on a pas des semaines.
Hesaplayacak zamanımız da gücümüz de yok.
On a ni le temps ni la main d'oeuvre pour le découvrir.
Fazla zamanımız yok.
- Nous n'avons pas beaucoup de temps.
Fazla zamanımız yok.
On n'a pas beaucoup de temps.
Tartışacak zamanımız yok.
On ne peut plus discuter.
Dinle, şu anda yeterli zamanımız yok.
On n'a plus assez de temps maintenant.
Zamanımız yok.
On n'a pas le temps.
- "Kalbimizi çaldı" gibisinden mi? - Yok yok, dur anlatacağım o zaman.
Lily, comme... euh... ♪ Elle est peut-être à Tanger
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65