Zamanımız yok traduction Français
2,811 traduction parallèle
- Bunun için zamanımız yok.
Pas le temps.
Acele edin, fazla zamanımız yok.
Dépêchez-vous. Nous avons très peu de temps.
Bunun için zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps.
Diplomasi için zamanımız yok.
On n'a pas le temps d'être diplomate.
Çok zamanımız yok.
On a pas beaucoup de temps.
Çok zamanımız yok.
Nous n'avons pas beaucoup de temps.
Çabuk, zamanımız yok.
Dépêche on a pas le temps.
Sinir krizlerin için zamanımız yok.
On a pas le temps.
Ağlamayı bırak, gözyaşları için zamanımız yok.
Maintenant arrête de pleurer, on a pas de temps à perdre pour des larmes.
Yavaş yavaş yaklaşacak zamanımız yok.
On a pas le temps d'y aller en douceur.
Fazla zamanımız yok, millet, lütfen.
On n'a plus beaucoup de temps.
Fazla zamanımız yok.
On a peu de temps.
Hiç zamanımız yok, Jane.
- Nous n'en avons pas.
Bunun için zamanımız yok.
On a pas le temps pour ça.
Fazla zamanımız yok.
On n'a pas beaucoup de temps.
İşler karışık, buna zamanımız yok.
C'est une pagaille pour laquelle nous n'avons pas le temps.
Jane, bu adamla olan düşmanlık işlerin için zamanımız yok.
Jane, on n'a pas le temps pour que vous vous disputiez avec ce type.
Yeterli zamanımız yok.
On va en salle d'op pour un pontage.
Rocky, Barry ve onun diğer iki arkadaşının elinde ve fazla da zamanımız yok. Güneş battığı zaman tamamen geç olmuş olacak.
La nuit tombée, ce sera trop tard.
Fazla zamanımız yok.
Mais nous avons peu de temps.
Bunun için zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps pour ça.
Fazla zamanımız yok.
Nous n'avons pas beaucoup de temps.
Kulağa çok eğlenceli geliyor fakat yapamayız, zamanımız yok.
Ça a l'air vraiment cool, mais on ne peut pas, parce qu'on a pas le temps.
Bu ara bir sürü şey oluyor, ve istediğimiz her şeyi yapmak için gerekli zamanımız yok.
Il se passe plein de trucs et on a pas forcément tout le temps qu'on voudrait.
Eileen, buna zamanımız yok.
Eileen, vous n'avez pas le temps.
- Zamanımız yok.
Nous n'avons pas de temps.
- Zamanımız yok.
- Temps que nous n'avons pas.
Zamanımız yok.
On a plus le temps de réfléchir!
Cevabımızı hazırlamak için fazla zamanımız yok.
On a peu de temps pour répondre.
Ayrıntılara ayıracak zamanımız yok.
Je t'expliquerai plus tard.
Zamanımız yok...
On n'a pas le temps pour...
İlk üç cinayetin de sabah olduğunu düşünerek fazla zamanımız yok.
Il a toujours tué le matin, on a donc peu de temps.
Zamanımız yok.
Pas le temps. Debout.
¶ Hadi bebeğim zamanımız yok
♫ Come on, babe, you know there ain t no time
Bütün bu hikaye kültürün hiçbir zaman yok olmayacağını ortaya koyuyor ama esnek ve çağdaş FM yasalarına ihtiyacımız var.
Toute cela montre que la culture ne disparaîtra jamais, mais nous avons besoin d'une législation flexible et moderne sur la PI.
Yorum yok, ama parti başkanımız tarih boyunca her zaman o göreve aday olmuştur.
Je ne ferai pas de commentaire, mais il est clair que la tradition veut que le chef de notre parti soit candidat pour ce poste.
Uzun bir gece var önümde eğleneceğim, kızım da yok bana tavsiyeler sorması da yok her zaman sorar ya.
J'ai une longue nuit devant moi à apprécier de ne pas avoir ma fille, me demandant conseil comme elle le fait toujours.
Şu an yemek yemek için zamanımız yok.
On a pas le temps de manger.
Boşa geçirecek zamanımız yok.
Ne t'inquiète pas.
Biraz zamanımız olduğunu sanmıştım ama şimdi kaybedecek zaman yok.
Notre marge de manoeuvre est très réduite.
Yeterince zamanımız yok.
Pas le temps.
O zaman bizim de, yemekte arkadaşlık etmene ihtiyacımız yok.
Alors on a pas besoin de toi pour dîner.
Ben de sizsiz başladığım için kusura bakmayın, Bay Partridge ama benim kadar yaşlıysanız, boşa gidecek zamanınız yok demektir.
J'ai commencé sans vous, M. Partridge, mais quand on a mon âge, on ne peut pas perdre une minute.
Başka şansımız yok o zaman.
Il faut agir.
Zamanımız yok.
On n'a pas le temps.
En azından kaçırılmış bir kadın olmadığı için zaman sıkıntımız yok.
Au moins on a pas à courir à cause de ce rapt.
Seninle konuşamadığı zaman bana mesaj atıyor, benimde sınırsız mesaj hakkım yok.
J'ai pas les textos illimités, et quand tu réponds pas, elle m'écrit.
O kadar zamanımız yok.
- On a pas ce temps.
Ama oldu işte. Karar vermek için de fazla zamanımız yok.
Et on n'a pas beaucoup de temps pour se décider.
Buna zamanımız yok.
Oh, Non, nous aurons pas le temps
Zaten böyle bir programımız yok mu? Var ama ikinci bir dil öğrenmek çok uzun zaman alıyor. Yeni elemanlarımız dil öğrenebilmek için bayağı para harcıyorlar.
Plus fort! mais je trouve qu'elle manque de sens. il serait préférable que vous en trouviez une autre.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65