Zamanın var mı traduction Français
1,298 traduction parallèle
Bana ayıracak zamanın var mı?
On passe un petit moment ensemble?
- Yarın zamanın var mı?
- Tu as un moment de libre demain?
- Saçımı yapmak için zamanın var mı?
- Tu peux me coiffer?
- Saçımı yapmak için zamanın var mı?
- Tu peux me coiffer? - Dehors.
- Randy, zamanın var mı? - Ne oldu?
- Randy, vous avez une seconde?
Zamanın var mı?
T'as une minute? Oui.
- Zamanın var mı?
- T'as un moment?
Zamanın var mı?
Vous avez une seconde?
Zamanın var mı?
Vous avez une minute?
Biraz zamanın var mı?
Tu as du temps, maintenant?
biraz zamanın var mı shelly?
Shelly, tu as une minute?
- Biraz zamanın var mı?
Vous avez une minute?
Şey, uygun bir zaman olmayabilir ama merak ediyordum, acaba benimle bir yemek, içki ya da başka bir şey için fırsatınız var mı?
Ce n'est peut-être pas le bon moment... mais je me demandais si par hasard, vous... enfin, si vous accepteriez de dîner ou de prendre un verre avec moi.
Zamanımın geldiğini düşündüm. Seni bekleyen bir kız var mı?
J'ai vraiment cru que mon heure était venue t'as une femme à la maison?
Kızınız hakkında konuşacak zamanınız var mı?
Je pourrais vous parler de votre fille un moment?
Biraz zamanınız var mı, Bayan Kellar?
Avez vous un moment, Madame Keller?
Benimle konuşacak zamanınız var mı acaba?
Je me demandais si vous n'auriez pas un moment pour parler avec moi.
Biraz zamanınız var mı?
Vous avez une minute.
Biraz zamanın var mı?
Une minute?
Yakın zaman önce onların yatağında olduğunuza dair kanıtımız var. - Tek istediğim kardeşimin mutluluğuydu.
On sait que vous étiez dans leur lit.
Oraya gittiğin zaman beni ararsın. Numaram sende var değil mi?
T'as qu'à m'appeler quand t'arrives.
Archer zamanın içine çekildiyse yeni direktiflere ihtiyacımız var. - Nerde bu?
Si on a enlevé Archer, nous avons besoin de nouvelles instructions.
Çok az zamanımız var.Işın çekicisini çalıştırırmızınız.
Je suis occupé.
Ne banyo yapacak, ne de saç kestirecek zamanım var.
Je n'ai pas le temps de me laver ou d'aller chez le coiffeur.
- O zaman sınırlı zamanımız var. - Bir yere mi yetişeceksin?
- Notre temps est compté.
Kendi insanlarına karşı bize inanmaları için çok az gerekçeleri var, özellikle, onları kabul etmeye zorladığımız şey büyük bir utanç kaynağı olacağı zaman.
Ils n'auront pas grand intérêt à nous croire dans la mesure oû ce que nous les forçons à avouer est gênant pour eux.
Sence bomba patlamadan önce ne kadar zamanımız var jack?
Combien de temps pensez-vous avoir - avant que cette bombe n'explose?
Bak Clarissa bunun zamanını boşa harcamak olduğunu biliyorum ama gerçekten yardımına ihtiyacım var.
Écoutez, Clarissa, hein? Je sais que je vous fais perdre votre temps, mais... j'ai besoin que vous m'aidiez.
- Küçük bir oyun için zamanın var mı?
- Une petite partie?
Zamanın var mı?
Vous êtes partante pour une bière?
Ne zaman benim olacaksın? Sana ihtiyacım var bebek Yanımda olmanı istiyorum
Quand tu m'embrasses, quand tu m'embrasses ainsi pas besoin de me souhaiter bonne nuit.
Müthiş bir oyun bu, ama zamanımı harcayacağım daha iyi şeylerim var beni üzen bu ırkçı saçmalıklarını dinlemekten daha iyi şeyler...
- Non, laisse moi.... - Quoi, parler? Tu n'as pas fermé la bouche depuis que je suis ici.
Bütün bu zamanı bir şarkı için harcamaya ne zamanımız, ne lüksümüz var. İmkansız.
On n'a pas les moyens de passer tout ce temps sur une seule chanson.
Sen ve arkadaşların epey bir zamanınız var artık,. Ben zenginleşmekle meşgul olurken dilediğiniz kadar benim hakkımda ne hissettiğinizi tartışabilirsiniz,
Vous et vos amis aurez tout votre temps pour discuter de vos sentiments pour moi tandis que je m'enrichirai.
zamanınız var mı bay hitler?
Oui, bien sûr.
Binanın diğer tarafındaki asansör boşluğundan inmek için yeterince zamanımız var...
Ça nous donne beaucoup de temps. On descendra par la cage à l'autre bout.
Puanını arttıracağım. 5 Temmuza kadar zamanın var.
J'augmente les enchères Tu as jusqu'au 5 juillet
"Deve doğum yapma zamanı geçti, ama yardımınıza ihtiyacımız var."
Nous allons bien. "Le temps de naissance achève, mais nous avons besoin de votre aide."
Ama ikide önemli bir toplantım var. Tamam, yarın sabah gelirsin o zaman.
Pourquoi vous avez dit que j'aurais du venir il y a des mois?
Boş zamanınız var mı?
Vous avez un instant s'il vous plaît?
- Kaybedecek zamanımız var mı?
- On n'a pas de temps à perdre!
Zamanın var mı?
- Problème moral.
Ruh almak için daha zamanım var.
Mon post-it n'est pas pour tout de suite.
Bir zaman sınırınız mı var?
Vous avez un délai?
Madem zaman sınırınız var, programımızı değiştirebileceğimize eminim.
Puisque vous êtes pressées, on peut sûrement s'arranger.
İzotopun vücüdümdan kaybolması için 15 dakika var ve ben o zaman geminin alıcıları için görünür olacağım.
Et bien, je n'ai que 15 minutes avant que l'isotope disparaisse et que je sois visible pour les senseurs du vaisseau.
Fazla zamanımız yok, ve sen yardımcı olan ilk kişiliksin, bu yüzden düşünmene ihtiyacım var, tamam mı?
Nous n'avons pas beaucoup de temps, et vous êtes la première personnalité utile. J'ai besoin que vous réfléchissiez. Comment cela a-t-il pu arriver?
- Lucas Bey, zamanınız var mı?
- M. Lucas, vous avez cinq minutes?
Ben Brad Wong olarak gücünüze katılıcağım. Eğer bunu anlamını anlarsan, o zaman alabileceğin tek yol var. Haklıyım değil mi?
Je me suis allié à Blood War. tu ne peux choisir une autre voie.
Pazartesiye kadar zamanın var. Atılmayı düşünme.
Si cet argent n'est pas de retour pour lundi, je ne m'inquièterais pas d'être expulsé.
Peki tacı giydiğin zaman yeni bir planın var mı?
Vous avez d'autres projets, une fois que vous serez roi?