Çok şey traduction Français
42,495 traduction parallèle
Ne çok şey kabul ediyorum ama Gutierrez, kimse fark etmiyor!
Combie de fois ai-je accepté, Gutierrez, sans que personne ne le remarque
Ama sana anlatmam gereken daha çok şey var.
Je dois te dire autre chose.
Sadece kafamda çok şey var.
J'ai juste beaucoup à faire en ce moment.
Bak, CIA'yi bırakmam konusunda açıklamam gereken çok şey olduğunu biliyorum.
Non, écoute, je sais que j'ai beaucoup de choses à t " expliquer avec mon départ de la CIA, tout ça.
Ama hakkımda daha çok şey öğrenmek istersen, eskiden nasıl biri olduğumu falan, cevaplar... seni evde bekliyor.
Mais si tu veux en savoir plus sur moi, A propos de qui j'étais avant, Les réponses...
Bilmediğimiz çok şey var Efendim.
On ne sait pas grand chose.
Biliyorum başına çok şey geldi.
Je sais que vous avez traversé beaucoup de choses.
Annenle ben, yani biz, senin için, çok şey yaptık.
Ta mère et moi, on a traversé beaucoup pour toi.
Onun ya da ailemizin hakkında, sanki çok şey biliyormuşsun gibi, konuşma lütfen.
Ne parlez pas de lui ou de ma famille comme si vous saviez - quoi que ce soit. - Je sais que vous le tirez vers le bas.
Eğer beni terkeden adamın, bir gün pişman olup da beni geri almak istemesini... öğrenmiş olsaydım, dünyada bir çok şey değişebilirdi benim için.
Si j'avais su que l'homme qui m'avait abandonné le regrettait... qu'il voulait me récupérer... ça aurait fait toute la différence.
Belki mesele, sizden farklı düşünenlerden rahatsız olmanızdır. Hakkında çok şey biliyoruz.
Peut-être êtes-vous simplement menacé par des gens qui ne sont pas d'accord.
Flynn ardında atom bombası dışında bir çok şey bıraktı.
Flynn a laissé beaucoup derrière lui, mais aucun signe du nucléaire.
Üzgünüm. Çok şey anlattım.
Je suis désolé, j'en ai trop dit.
Çok şey bildiğim?
Que je connais trop bien?
Kaya, şişe o gün havada bir çok şey uçuşuyordu.
Une pierre, une bouteille... Il en volait de partout, ce jour-là.
Kızlarımızı nasıl yetiştirsek diye karımla çok şey düşündük, inan buna.
Ma femme et moi faisons très attention à l'éducation de nos filles, sache-le.
Doğrusu, henüz onunla ilgili çok şey bilmiyorum ama zeki, maceraperest ve... - Ne?
Honnêtement, j'en sais encore peu sur lui, mais il est intelligent et aventurier, et...
Çok güzel bir şey söyler gibi söyledi bunları bana.
Et il nous dit ça comme si il avait une bonne nouvelle quelque chose de savoureux à nous dire
Annenle sahip olduğunuz şey çok özel.
Ce que toi et ta mère avez est spécial.
Kursun en iyi öğrencisi olacağım çok belli bir şey. Ve adımın "sağlık sigortasız isyankâr" ile birlikte anılmasını hiç istemem.
Je vais être la meilleure et je ne veux pas être associée à ton attitude "rebelle sans assurance maladie"
Sen omasaydın, Çin Mahallesindeki o şey çok farklı bitebilirdi.
Si ce n'était pas pour toi, cette chose à Chinatown- - ça aurait pu se terminer d'une façon très différente.
Ama senin için de çok özel bir şey hazırladık.
Nous avons quelque chose de vraiment spécial pour vous.
Şey, iyi haber en azından çok büyük değil.
Bon, la bonne nouvelle est qu'il n'est pas armé.
Martin, bu ilişkiyi beslemek için... yapabileceğim bir şey var mı? Bir erkeğin diğerine söylemesi çok güç ama kafan mükemmel derecede yuvarlak.
Martin, Y-a-t'il quelque chose que vous pourriez faire pour entretenir cette relation? Ce n'est pas facile pour une homme de le dire à un autre... mais ta tête est incroyablement ronde.
Yaptığın her şey çok kolay gibi gözüküyor.
Tout semble si facile avec vous.
Ancak bir şey çok açık, Baş Müfettiş.
Mais une chose est sûre, chef inspecteur.
Bir şey için bekliyorduk, çok uzun zamandan beri hazırlanıyorduk.
Quelque chose que l'on attendait, préparait depuis très longtemps.
Çok güzel bir şey öyle değil mi?
C'est quelque chose, n'est-ce pas?
Ya da çok çok daha kötü bir şey üzerine.
Ou quelque chose de pire encore.
Bu, Başkan için öncelikli bir mesele ve yalnızca bugünkü çok çekişmeli geçen seçimi kazanırsa görebileceği bir şey.
C'est une priorité pour le président et quelque chose qu'il peut seulement voir s'il gagne aujourd'hui les élections vivement contestées.
Çok kötü bir şey.
Quelque chose de terrible.
Fakat orada hala çok fazla tehlikeli şey var.
Mais il y a toujours plein de choses dangereuses à l'intérieur.
Çok fazla bir şey değil ama bu S6 silahının üstündeki seri numarası silinmiş.
Ce n'est pas grand chose, mais le numéro de série de cette arme du S6 a été effacé.
- Çok derin bir sey. Bunu bir anda söyleyemezsin.
Tu peux pas balancer ça aux gens.
Çok sakinsin. "Her şey yoluna girer."
T'es bien optimiste. "Tout va bien se passer."
Bu aklımın alabileceğinin çok ötesinde bir şey.
Ça me dépasse complètement.
Aman Tanrım. Arkadaşıma çok aptalca bir şey yapmasını söyledim ve onu durdurmak zorundayım.
Jâ € ™ ai dit à mes amis de faire quelque chose de vraiment stupide, et je dois aller les en empêcher.
Çok inanılmaz düşünceli bir şey yapmak ister misin?
Hey, vous voulez faire quelque chose de trà ¨ s aimable?
Daha çok yolumuz var ama bu da bir şey.
Le chemin est encore long, mais c'est un début.
Aram'ın bir randevuda en çok hoşlanacağı şey ne?
Aram, son rendez-vous parfait... ce serait quoi?
İpe ek olarak "diğer" olarak görünen çok pahalı bir şey de almış.
Ils tiennent un sex shop.
Yıllar boyunca çok şey öğrendim.
J'ai beaucoup appris.
Şu an olan çok daha önemli bir şey var bu yüzden ben ne dersem gözlerini benden ayırma ve gülümse, tamam mı?
Il se passe quelque chose de bien plus important, donc quoi que je dise, regarde-moi droit dans les yeux et souris, compris?
Rumplestiltskin'ın çok iyi olduğu bir diğer şey de açık kapı bulmaktır.
Il y a autre chose pour laquelle Rumplestiltskin est bon, et c'est trouver des échappatoires.
Bu sen ve Nick'in düzenli olarak yaptığı şeylerden çok daha az seksüel bir şey.
S'il-te-plaît, c'est beaucoup moins sexuel que les choses que Nick et toi faites régulièrement.
Burada çok akıllıca yaptığımız şey uçağın arkasından dolaşmak. Çünkü uçakların arka camları... veya aynaları yoktur, bu sayede yaklaştığımızı göremeyecekler.
Ce que nous faisons actuellement, et c'est très intelligent, nous nous positionnons derrière l'avion, et comme les avions n'ont pas de lunette arrière, ou de rétroviseurs, ils ne vont pas nous voir arriver.
Şey düşünürdüm hep, "Eğer öyle biri hayatımda olsa, çok mutlu olurdum herhalde."
Et... je me disais que si j'arrivais à avoir ça, je serais heureuse.
Şu an senden çok nefret ettiğim tek şey o kitap!
La seule chose que je déteste encore plus que toi là, c'est ce livre!
Çok mu şey istiyorum?
C'est trop demander?
Yani, yaptığın şey çok da mantıklı durmuyor, ne dersin?
Je veux dire, ce que vous faites... c'est un peu la tactique de la terre brûlée, vous ne trouverez pas?
Sadece her şey çok yeni.
C'est simplement nouveau.
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
seyret 126
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
seyret 126
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22
seyret şimdi 29
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22
seyret şimdi 29