English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Ş ] / Şanşına

Şanşına traduction Français

8,239 traduction parallèle
Bana söz hakkı tanımadan kalbimin en yüksek makamına erişti.
Sans m'en apercevoir, il a pontifié mon cœur.
Tamam. Astım ilacın olmadan havamızı soluyamıyorsun Howard'ın da yer fıstığına alerjisi var ama yine de uzaylı olan ben oluyorum.
D'accord, tu ne peux pas respirer sans inhalateur, il est allergique aux noix terrestre, mais c'est moi l'alien.
Böylesine kalın bir karda, istesek dâhi ordumuzu karşılarına çıkaramayacağımızı söylemiyorum bile.
Sans mentionner que la neige est si épaisse, que ne nous ne pourrions pas envoyer une armée à travers pour les attaquer, même si nous le voulions.
Eğer dünyamı kurtarma şansım olsaydı hatta bir anlığına bile olsa ırkımdan biriyle tanışma fırsatı edinseydim o bile yeterdi.
Si je pouvais sauver mon monde et rencontrer un de mes semblables, même un instant, je n'hésiterais pas.
Argyll Dükü'nün yazılı izni olmadan bağışlanmayacak kadar ciddi nitelikte suçlamaların olduğunu söyleyince korkarım hayal kırıklığına uğradı.
J'ai bien peur qu'il ait été déçu quand je lui ai dit que tes charges étaient si sérieuses que tu ne pourrais pas être libéré sans une autorisation écrite du Duc d'Argyll.
Onları burada yalnız başlarına, düzensiz görmeye fazla fırsat olmaz.
Ce n'est pas si souvent que tu peux les voir seuls dehors comme ça, sans équipe.
Kazanmak, her zaman duruşmadan olumlu bir kararla çıkmak anlamına gelmez.
On peut gagner sans verdict favorable.
Ve güzel karım da koridorun sonunda çocuklara dünyanın en iyi sanat okullarına girmeleri için yorulmadan yardım ediyor olacak.
Et ma magnifique épouse sera juste dans le hall travaillant sans relâche pour aider les gamins à entrer dans les meilleures universités d'art du monde.
Şu küçük fırlamanın tek başına gidip bütün eğlenceyi almasına izin veremem değil mi?
Je peux pas laisser le chouineur y aller seul et s'amuser sans nous, non?
- Tuhaf. - Finn böyle yapmadığı için şansına dua edebilirsin.
Tu peux remercier ta bonne étoile que Finn ne soit pas devenu comme ça.
Her ne kadar bunlar devlet adamlığı yaptığım anlamına gelmese de ne kadar etkili olabileceğimin ispatılar.
Sans être de la politique pure, cela illustre mon efficacité.
Gördünüz mü millet? Marty dehâsına gerçekten ihtiyacınız var.
Que feriez-vous sans mon génie?
Burada toplanarak genel anestezi olmadan neler yapılabileceğini gördüğünüzde şüphesiz hepimiz geçmişe bakıp bugün ne kadar çok hayatın kurtarıldığının farkına varacağız.
Quand vous tous, qui êtes assemblés ici, verrez ce qu'on peut accomplir sans anesthésie générale, je suis persuadé qu'avec le recul, nous comprendrons combien de vies auront été sauvées aujourd'hui.
Birçok insanın evsiz olmasına tepki gösteriyorum.
Je réponds au fait que tant de personnes sont sans-abri.
Bir daha kapıyı çalmadan girersen Ruger'ımı sana doğrultur, o ebleh suratına şarjörü boşaltırım.
Si tu viens encore ici sans frapper, Je vais tirer dans ta putain de grosse tête et te faire mal.
Tereddüt ve şüphe ile bağlantıIı beyin aktivitelerinin olmayacağına.
Pour être fidèle, aimante et sincère, sans aucune augmentation de l'activité cérébrale associée à l'hésitation et au doute.
Sadece değersiz kıçına şans verdiğimi hatırlamanı istiyorum.
Rappelle-toi bien que je t'ai laissé une chance.
Pek çoğu sizin ve benim gibi kibar çevrelerde yetişme şansına sahip olamamış.
La plupart sont issues de milieux moins raffinés que vous et moi.
Bu dakikadan itibaren projeyi bütçenin altına indirmeyi istiyor.
Il veut terminer le chantier sans dépasser le budget.
O, uzun süre denenmemiş ve titizlikle denenmemiş ameliyat uygulamalarına asla onay vermek istemez.
Il n'approuverait jamais une technique sans des années d'expérimentation et l'aval de ses pairs.
Aile adına zarar gelecek ve benim Elizabeth'im acı...
Cela ternit le nom de famille, et mon Elizabeth en souffrira sans nul doute...
İncelemek için birçok fırsatınız olacağına eminim.
Sans doute aurez-vous des occasions de l'étudier.
Gitti, arkasına bile bakmadan.
Il est parti sans regarder en arrière.
Eğer sen olmasaydın bunların hiçbirine sahip olma şansına erişemeyecektim.
J'aurais jamais eu l'opportunité de faire ça avec quelqu'un d'autre.
Bir öğleden sonra beni mahvetti. Yedi yıl bir başına...
Une après-midi c'est déjà assez dure, sans parler de... sept ans.
Davette kazanan veya kaybeden olmayacak ama bu, sosyeteye takdim balosu gibi kendinizi gösteri korosu dünyasına göstermeniz için bir şans.
Il-il n'y a pas de gagnant ou de perdant à ce concours, mais comme un bal de débutant ou une quinceañera, c'est votre chance pour vous présentez au monde des Chorales.
Şansın varsa çıkardığın gaz sesi Wheel in the Sky'ın ilk bir buçuk dakikasına benzeyebilir yani henüz mahvetmediğin tek Journey şarkısı.
Ce sphincter a peut-être pété la première minute et demie de "Wheel in the sky", qui est la seule chanson de Journey que tu n'as pas encore ruinée.
Kanunsuzca Qreshi hava sahasına girdiniz. Durmazsanız vurulacaksınız.
Vous avez pénétré le territoire Qreshi sans autorisation et allez être abattus si vous ne remontez pas.
Qreshis kanunlarına göre vasiler toprakları yönetemez. Bu konud hak iddia edemezler.
Qreshis ne peuvent pas léguer leur terre tant qu'ils n'ont pas 18 ans, et tu ne peux pas les réclamer sans lui.
- Anlaşıldı. Kendimizden başkasına bağlılığı olmayan tek bir gövdeyiz biz.
Nous sommes un seul corps, sans aucune autre allégeance.
Dash'in yetkililerden aldığı bilgiye göre eyalet final maçına ev sahipliği yapma şansımız yüksekmiş.
Dash a appris de source sûre qu'on avait une bonne chance d'accueillir le championnat d'Etat.
Hannibal, aynı anda bir dizi düşünceyi, dikkati diğer şeyler tarafından dağılmadan takip edebiliyor ve bu düşüncelerden bir tanesi her zaman onun keyif almasına hizmet ediyor.
Hannibal suit plusieurs trains de pensées à la fois sans distraction d'aucune sorte... et l'un des trains est toujours pour son propre amusement.
Benim ihtiyatım ve sert sevgim okulu en savunmasızların korunduğu sıfır zorbalık alanına dönüştüren şeydi.
Et avec ma vigilance et mon fort amour j'ai changé ces lieux en une zone sans tire où les plus vulnérables sont protégés.
Bu iki yatalakla kendim ilgilenmekten gına geldi artık be!
J'en ai marre de devoir faire avec deux malades sans arrêt!
Tanrı aşkına baba, mızmızlık yapma.
Sans déc', papa. Ne fais pas l'enfant.
Tanrı aşkına.
- Oui, je sais. Sans déc'!
Şansına Karl yakınlarda, pistonu sıkıştırıyormuş. Kızılderiliyi korkutup yollamış.
Heureusement, Karl était là pour la plomberie et il a fait partir l'Indien.
O zaman kadına karşı kozumuz olur. Fazladan bir avuç kurşun almadan olayları lehimize çevirir belki.
On pourra faire pression sur la Frau, et peut-être avoir ce qu'on veut sans avoir besoin de racheter des balles.
Tanrı aşkına, hepiniz tam eski kafalısınız.
Sans déc'. Vous êtes sacrément coincés.
En kötü ihtimalle, altına sıçar ve hiçbir şeyi açık etmeden ölür.
Au pire, il se chiera dessus, et mourra, sans révéler quoi que ce soit.
Sara'nın ölümü babanın umurunda değil. Tıpkı içten içe Sara'yla olan ilişkinin babanın yerini alma şansına mâl olduğunu bildiğin gibi.
Ton père se fiche de la mort de Sara tout comme tu sais au fond de toi que ta relation avec Sara t'as coûté la possibilité de prendre la place de ton père.
Evet ama bu sefer Lance, Oliver'ı gözaltına alana kadar durmayacak.
Oui, mais cette fois, Lance ne s'arrêtera pas sans Oliver en prison.
İlk seferi... Beni otobüs durağına bıraktığın gece yapmıştım sanırım.
La première fois, c'était... sans doute le soir où tu m'as laissé au car.
Orta seviye bir memura, krizin tam ortasında onaylanmamış bir mesajı Dışişleri bakanına iletebilmesi için güvenli hattımı kullandırtmayacağım.
Je ne laisse pas un employé sans accréditation sur ma ligne sécurisée passer au secrétaire d'État un message pas vérifié comme authentique.
- Kendi başına girmeyi başarmış.
- Elle a été admise sans aucune aide.
Ona bir şans vermediğin için kaçtığı aklına geldi mi hiç?
Tu te dit jamais qu'elle est partie car tu lui a pas donner de chance?
Farkında dahi olmadan Leland'ın mührünü kırmasına neden olabilir.
Elle peut le mener à briser son sceau sans même le savoir.
Bunu yaptığına, Sean'ı benimle konuşucak cesareti bile bulamadan aldığına inanamıyorum.
Je ne peux pas croire que tu prennes Sean sans même avoir le cran de m'en parler avant.
Alison'ın intikam planlarına hizmet etmekten bıktıysa Ezra'ya mektuptan bahsetmeme şansım olabilir.
Si Holbrook en a marre de servir la vengeance d'Alison, je n'aurai pas à parler à Ezra de la lettre.
- Hayır! Ayrıca ben sana insanların odalarına kapıyı çalmadan dalma hakkında ne söyledim?
Je t'ai dit quoi à propos de débarquer dans la chambre de quelqu'un sans frapper?
Senin karşına çıkma şansını fark ettim, gözüne girecektim.
J'ai voulu vous rendre service. Me faire remarquer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]