Ben yaşlı bir adamım traduction Portugais
130 traduction parallèle
Ben yaşlı bir adamım, ve ölene kadar da yaşayacağım.
Eu sou velho, e vivo, até morrer.
George, ben yaşlı bir adamım ve insanlar benden nefret ediyor.
George, sou um homem velho, e a maioria das pessoas odeia-me.
Sevgili, ben yaşlı bir adamım.
Minha cara, eu sou velho.
Ben yaşlı bir adamım.
Eu sou um homem velho.
Ben yaşlı bir adamım.
Sou um homem velho.
Albay Travis,... ben yaşlı bir adamım,... ama siz haksızsınız.
Coronel Travis... Sou um velho mas está errado.
Ben yaşlı bir adamım. Nerede öldüğüm fark etmez.
Eu estou velho, tanto me faz onde morrer.
Oh, ben yaşlı bir adamım.
Sou um velho.
- Ben yaşlı bir adamım, Peder...
- Eu sou um homem velho, Padre...
Ben yaşlı bir adamım. Oturmuş lanet bir kutudan domates yiyorum.
Sou um velho, estou a comer tomates cozidos enlatados.
Ben yaşlı bir adamım.
Agora, sou um velho.
- Ben yaşlı bir adamım.
- Eu sou um homem velho. - Não!
Ben yaşlı bir adamım be.
Sou um velho, raios!
Ben yaşlı bir adamım. Matlock dışında herşeyden nefret ediyorum.
e ja sou velho. detesto tudo menos o magyver.
Gerçek şu, ben yaşlı bir adamım. Beş parasızım. Yardıma ihtiyacım var.
A verdade é que eu sou um tipo velho, falido e preciso de ajuda
Ben yaşlı bir adamım, yaşının farkında olan yaşlı bir adam "manet omnex una nox" yani ; zamanı gelince hepimiz gideceğiz.
Eu, um ancião, um homem que sabe, por sua idade manet omnes una nox [uma noite espera por todos] que o tempo nos afeta a todos.
- Ben yaşlı bir adamım. - Belki beynine yeterince kan gitmiyordur.
Acho que perdeste um pouco de sangue a mais no cérebro.
Ben yaşlı bir adamım.
Sou velhote.
Efendim... Ben yaşlı bir adamım, Wang benim tek yeğenim...
Capitão... já estou velho, e Wang é meu único sobrinho.
Ben yaşlı bir adamım, Teal'c.
- Sou um velho, Teal'c.
Ben yaşlı bir adamım, Anna.
Sou um velho, Anna.
Ben yaşlı bir adamım, Anthony.
Sou um velho, Anthony.
Ben yaşlı bir adamım.
Eu sou um velho.
Ben yaşlı bir adamım, lris.
Sou um velho, Iris.
Ben yaşlı bir adamım.
Sou velho.
Ben yaşlı bir adamım, kendime nasıl bakacağım?
Agarra-me a mão? Ajuda-me a olhar de novo para mim mesmo?
Demem o ki, dükün ani ölümü halinde ünvanla aranda sadece ben kalıyorum. Ve ben de yaşlı bir adamım.
Se o actual Duque falecer sem descendência, só eu o impeço de ficar com o título, e eu estou velho.
Ben, kadınların bağlılık konusunda hayal kurmak ya da bu eksiklikten dolayı rahatsızlık duymak için çok yaşlı bir adamım ama senin entrikalarının, benim planlarımla karışmaya başladığında bu farklı bir şeydir.
Sou muito velho para me ter ilusões sobre a perseverança das mulheres ou para me preocupar com isso. Mas se as suas intrigas ameaçarem os meus planos, isso é outra história.
Ben yaşlı ve pis kokan bir adamım, hatırladın mı?
Eu sou apenas um velho, e cheiro mal, lembras-te?
Çirkin, korkunç, mızmız yaşlı bir adamım ben.
Não passo de um velho feio e refilão!
Ben huysuz ve yaşlı bir adamım.
Sou um velho com mau feitio.
Ve ben de onun burnunun önünü doğru gören bir adamım. Ve yaşlı bir kızılderili görülmüşse ; onu kazıklarım!
E eu sou o Homem Que Vê Aquilo Que Está à Frente do Nariz e se um velho pele-vermelha também vê, estou lixado.
Ben kavgacı yaşlı bir adamım.
Sou um velho malvado e sei disso.
Ben zavallı, yaşlı bir adamım, gözlerim bulanık görür, burnum kırık.
Sou só um pobre coitado, vejo mal, tenho o nariz num desastre.
Ve ben bunun içine saklanmaya çalışan yaşlı bir adamım sadece.
E eu sou apenas um velho que tenta esconder-se nela.
Ben bencil bir yaşlı bir adamım.
Sou um velho egoísta.
Binbaşı ben yaşlı bir adamım. Çok fazla zamanım kalmadı.
Major...
Dönüşümüzle ben orta yaşlı bir adam olarak biraz kestirmek için uzandım.
No nosso regresso, Eu, sendo um homem de meia-idade tive de dormir uma sesta.
Ben teneke kutu dolu bir alışveriş arabası olan yaşlı ve deli bir adamım sadece.
Sou apenas um velho louco com um carrinho cheio de latas.
Ben yaşlı ve kırılgan bir adamım.
Estou velho e frágil.
Ben yaşlı bir adamım bunu bilirim.
Eu já sou velho.
Ben huysuz yaşlı bir adamım.
Sou um velho mau.
Ben huysuz yaşlı bir adamım.
Sou um velhote mau.
Ben nöbetteki bir doktorla gece yatacak sıcak bir yatak arayan doktor arasındaki farkı bilemeyecek, tatlı bir yaşlı adamım.
Sou apenas um velhote que não reconhece a diferença entre um médico de chamada e um que precisa de uma cama para passar a noite.
Ben sadece yaşlı bir adamım.
Sou apenas um velho.
Ben yaşlı bir adamım, John.
Pelos vistos.
Ben, kim veya nereye ait olduğunu bile bilmeyen, beş parasız ümitsizce nevrorik ve orta yaşlı bir adamım. Hiçbir şeyim yok, Charlie.
Sou um homem de meia-idade falido, neurótico e inútil que não sabe quem é nem onde pertence.
Ben, kim veya nereye ait olduğunu bile bilmeyen, beş parasız ümitsizce nevrorik ve orta yaşlı bir adamım.
Sou um homem de meia-idade falido, neurótico e inútil que não sabe quem é nem onde pertence.
Bana öyle davranma.Ben yapmadım.Ben sadece yaşlı bir adamım.
Não te zangues comigo. Não fui eu. Não passo de um velho.
Ben sadece yaşlı bir adamım ve seksi dansçıyı izliyorum.
És só um ex-presidiário com tusa admirando uma bailarina exótica.
Ben, Eli Farnum. Yaşlı bir adamım.
" Eu, Eli Farnum, sou um velho.
ben yaşlıyım 30
ben yalnızım 40
ben yokum 169
ben yoruldum 32
ben yaptım 316
ben yanındayım 34
ben yatıyorum 81
ben yokken 23
ben yapabilirim 67
ben yaparım 439
ben yalnızım 40
ben yokum 169
ben yoruldum 32
ben yaptım 316
ben yanındayım 34
ben yatıyorum 81
ben yokken 23
ben yapabilirim 67
ben yaparım 439
ben yaşıyorum 19
ben yedim 21
ben yapmadım 408
ben yapamam 117
ben yatmaya gidiyorum 66
ben yazdım 32
ben yazarım 25
ben yapayım 56
ben yapmam 40
ben yapacağım 68
ben yedim 21
ben yapmadım 408
ben yapamam 117
ben yatmaya gidiyorum 66
ben yazdım 32
ben yazarım 25
ben yapayım 56
ben yapmam 40
ben yapacağım 68