Durum ne traduction Portugais
1,504 traduction parallèle
Betty Blue, senin tarafta durum ne?
Betty Blue, como vai isso?
Son durum ne?
Quais são as últimas novidades?
Ee, durum ne Nikser?
Então, porque esperamos, Nickster?
Acil durum ne?
Qual é a emergência?
Richie, durum ne biliyor musun?
Richie, a questão é...
Durum ne?
Como é que estamos, coronel?
Durum ne gösteriyor?
Como foi a análise?
Durum ne kadar ciddi?
Qual é a porpoção disto?
Şimdi topluma gireceksin Fanny, asla unutmamalısın ki, durum ne olursa olsun, her zaman en alt seviyede olmalısın, en sonda.
Agora que você se cercará de pessoas, Fanny, não deves esquecer, que em qualquer ocasião, deves considerar-se sempre a mais inferior, a última.
- Durum ne?
- Qual é o ponto da situação?
Durum ne?
O que temos?
Biz durumu anlayana kadar havada dönsünler. Durum ne? Gözcün var mı?
O helicóptero que aguarde até nós sabermos o que se passa.
San Marcos katliamındaki son durum ne?
Quais são as últimas novidades sobre o massacre de San Marcos?
Rosen'ın rakipleri konusunda durum ne?
Como estamos com os adversários de Rosen?
Durum ne?
É o dinheiro?
- Şimdi durum ne.
- Qual é agora?
Duygusuz gibi görünmek istemem ama şirket pikniğinde durum ne olmuş oluyor?
Correndo o risco de soar insensível, como é que isso deixa o picnic da empresa?
- iyiyim.durum ne?
- Bem. Qual é a situação?
Özel durum ne?
- Qual é a ocasião?
Stanford Akıl Hastanesiyle durum ne?
Já chegámos. O que disseram do "Stamford Mental Health"?
- Güncelleme yap. Durum ne kadar kötü?
Sê honesto, é muito mau?
Evet. Durum ne olursa olsun, kardeşinle ilgili küçük bir ilerleme kaydettik.
Bem, de qualquer forma, no que diz respeito ao Michael, consegui um pequeno progresso.
Sucre, durum ne?
Sucre, o que é que se passa?
Babanın ölmesi önemli bir durum, onun hakkında ne düşünüyorsan düşün.
- Sim, mas por um bom motivo. Vá lá, a morte do teu pai é sério independentemente do que sentias por ele.
Sophie bunun ne kadar zor bir durum olduğunu anlıyorum.
Sophie, sei que é difícil. Sei mesmo.
Ne olmuş olursa olsun, acil durum sürgüsü eğilmiş ve işlemez hale gelmiş ve kırılmış birkaç kimyasal kabı kloroform ve metil-etil-keton'un ortama yayılmış olduğunu gösteriyor.
Em todo caso o fecho de emergência parece ter sido dobrado deixando de funcionar, e vários recipientes de produtos químicos partiram-se. Possivelmente libertando clorofórmio e cetona para o ar.
Arazinin bu şekli alması binlerce yıl sürüyor... Bu uzun bir süre gibi görünebilir ancak jeolojide göz açıp kapatmak kadar kısa bir zaman aralığıdır. Bu durum etrafımızdaki havanın aslında ne kadar güçlü olabildiğini bize gösteriyor.
Este lugar formou-se ao longo de centenas de milhares de anos, o que pode parecer muito tempo mas em termos geológicos, é um piscar de olhos, o que mostra a força bruta do ar que nos rodeia.
Bilgisizliğiniz anlaşılabilir bir durum. Tecrübesiz olduğunuz bir konu var konunun adını ne koyalım?
A sua ignorância é compreensível dada a falta... como podemos chama-la?
Ne utanç verici bir durum!
Quão embaraçante.
- Otur. Ne söyleyeceğini biliyorum, ama durum şu : Senin yüzünden façamız bozuldu.
Sei o que vai dizer, mas a questão é que anda a deixar-nos mal vistos.
- olumsuz bir durum. - Ne kadar daha vaktimiz var?
... do tipo negativo Quanto tempo ainda temos?
Ne yani, bu durum bizi ahbap mı yapıyor?
Então e o que é que isso faz de mim, o teu companheiro?
Ne üzücü bir durum.
É uma tragédia.
Adamlarınız ne yapıyorlar bilmiyorum, ama burada durum kötüye gidiyor.
Não sei no que os seus homens se estão a meter, mas a nossa situação está a piorar.
Durum ne?
A 12 km. - E o apoio aéreo?
Ne kadar küçük düşürücü bir durum!
Que humilhante!
Doktor Beckett onları o gece muayene etti ve sağlıklı olduklarına kadar verdi yani ortada acil tehlikeli durum yoktu, cihazı incelemeye karar verdik, ne zaman uygun olursak.
Agora, o Dr. Beckett os examinou naquela noite e disse que estavam bem de saúde, então sem um perigo imediato, nós decidimos entender o que era o dispositivo, bem, mesmo sem ter tempo.
Ben de kendi kendime, "Ne kadar komik bir durum tutuklu olarak bunca yıl geçirdikten sonra görebileceğim tek mahkeme buymuş." diye düşündüm.
Eu pensei : "Que irónico é isto, este é o único Tribunal, que conseguirei ver, ao cabo, de todos estes, anos de cativeiro".
Öyleyse bu durum hakkında ne yapacağız?
E que vamos fazer acerca disso?
Durum şu ki, karım parayı su gibi harcar. Yani dikkatli olmazsan, elinde ne var ne yok tüketir.
Passa-se que o dinheiro lhe escorre entre os dedos, portanto ou tem cuidado ou ela arruína-o em três tempos.
Ne fark eder ki, esaret esarettir ve bu durum bir subay için çok onur kırıcı.
Isso é irrelevante. Cativeiro é cativeiro. Sem honra para um oficial.
Garip bir durum olduğunu biliyorum ama ne deliyim ne de uyuşturucu alıyorum.
Sei que isto é estranho, mas não sou louca, nem estou drogada. Sou normal.
Dinle beni. Bugün Durum her ne olursa olsun, Rita'yı motele falan götürme.
Hoje, não leves, em circunstância alguma, a Rita para perto de um motel.
- Durum ne kadar kötü?
Qual é o estado da situação?
Dr. Brennan, bu durum kitabınızdaki olaya ne kadar benziyor?
Dra. Brennan, este cenário é semelhante ao do seu livro?
Sam. Benim kişisel ilgimi gerektirecek bir durum var. Ne oldu?
- Sam, o que foi?
Eşcinsel olmadığımı göstermek için ne renk fular takmalıyım? Gerçi bu durum biraz şımarttı beni, kimseyi de yargılamıyorum.
Qual é a cor que tenho de usar para mostrar que sou hetero, que fico lisonjeado e que não sou preconceituoso?
Ne durum ama.
Que problema.
- Ne elverişli bir durum.
- Que conveniente.
- Durum ne?
- Inspector.
Ne kadar da ironik bir durum
- Muito irônico, não?
durum nedir 160
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
nepal 33
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139