Izin verirseniz traduction Portugais
1,806 traduction parallèle
Şimdi, eğer izin verirseniz lezzetli, içinde meyve olan pembe içecekten alacağım çünkü alabiliyorum.
Agora, se me derem licença, vou pedir uma deliciosa bebida cor de rosa com fruta lá dentro... Porque posso.
Haydi gelin, izin verirseniz size etrafı gezdireyim.
Venham, vou mostrar-vos a casa.
Senatör, izin verirseniz.
Senador, com licença.
Doktorlar, eğer izin verirseniz, gelinimi soymayı tamamlamak istiyorum.
Srs. Doutores, se não se importam, queria acabar de despir a minha noiva.
Şimdi, eğer bana izin verirseniz, tatiller insanların yalnız ve ümitsiz oldukları zamandır.
Agora, se me dão licença, as férias são alturas em que as pessoas estão sozinhas e desesperadas.
Washington'da bir arkadaşım var ve izin verirseniz Tiffy'nin davasını onun almasını isterim.
Tenho um amigo em Washington e com a vossa permissão gostava que ele defendesse a Tiffy.
Ve yakın akrabası olduğunuz için eğer yaşam desteğini kapatmamıza izin verirseniz onun kalbini size takabiliriz.
E como familiar mais directo, se concordar em desligá-la da máquina de suporte à vida, pode dispor do coração para si.
- Bay Shanley, eğer izin verirseniz...
- Sr. Shanley, se pudesse...
Karen, Larry, izin verirseniz sadece tek bir şey söylemek istiyorum...
Karen, Larry, se posso... Só quero dizer uma coisa...
Herşeyden önce, izin verirseniz tüm firmanıza taziyelerimi iletmek isterim.
Primeiro que tudo, deixe-me dar os pêsames à sua firma.
Bay Frobisher, eğer bilgisayarınıza ve cep telefonu kayıtlarınıza bakmamıza izin verirseniz, adınızı kolayca temizleyebilirsiniz.
Sr. Frobisher, podia limpar rapidamente o seu nome se nos desse acesso ao seu computador e aos registos do seu telemóvel.
Şimdi Bayan Connor, izin verirseniz, sadede geleyim bu iki adamı 19 haziran sabahı birlikte gördüğünüzü ileri sürüyorsunuz, değil mi?
Bom, Menina Connor, se me permitir ir directo ao assunto, afirma que viu estes homens juntos na madrugada do dia 19 de Junho, não é?
Bilmiyorum, ama izin verirseniz öğreneceğim.
Não sei. Gostaria de descobrir.
Bir saniye izin verirseniz.
Desculpem-me por uns segundos.
Bana izin verirseniz, ben...
Se me da licença, eu...
.. eğer izin verirseniz ben şampanyayı pas geçeceğim.
Então desculpe-me se eu dispensar a champanhe.
Eğer izin verirseniz, tuvalete gideceğim.
Se não se importam, rapazes, preciso de ir à casa de banho.
Eger kizinla evlenmeme izin verirseniz o zaman hemen simdi bu silahi, Hem de bu günahdolu hayati herseyi birakmaya hazirim.
Se permitir que me case com ela então, essa arma, essa vida de crime estou preparado para abandonar tudo isso.
Bir bakmama izin verirseniz bu daha...
Bem, se pudesse dar só uma olhadela, seria...
Eğer izin verirseniz.
Se me aceitarem de volta. Aceitamos.
Şimdi izin verirseniz, içeriye gideceğim ve kimseye bir şey söylemeyip kendi işime bakacağım.
Se me dá licença, vou voltar lá para dentro, sem contar nada a ninguém e meter-me na minha vida.
eğer siz bize izin verirseniz?
Se nos der licença.
Eğer izin verirseniz, yapacak bazı işlerim var.
Se me desculpam, tenho tarefas a fazer.
- Şimdi izin verirseniz fırından çıkarmam gereken bir parça var.
Agora se não se importa, tenho uma peça na fornalha...
Şimdi, bana izin verirseniz, yapmam gereken işler var.
Agora, se me desculpam, Tenho trabalho a fazer.
Şimdi, izin verirseniz, "Dört Nikah ve Bir Cenaze" filminde... gördüğüm bir şiiri okuyayım.
Deixem-me começar por ler este poema que vi no filme "Quatro Casamentos e um Funeral".
Şimdi, izin verirseniz?
Agora, se me é permitido... fazer a honra.
Beyler, şimdi izin verirseniz...
- Com licença. - Espere!
Şimdi izin verirseniz, organlarım çürürken kamışla hindi ezmesi emeceğim.
Vou comer purê de peru por palhas até que os órgãos putrifiquem.
Eğer izin verirseniz, bu "Yahudi Çocuğu" para harcayacak.
Se me dão licença, tenho vales do Bar Mitzvah para descontar.
Doktorum. - Bu yüzden izin verirseniz...
- Então, se me derem licença...
Ben anlatayım, izin verirseniz.
Vou directa ao assunto, se não se importa.
- Efendim, konuşmama izin verirseniz...
- Se me deixásseis falar, sir.
Şimdi izin verirseniz...
E agora, se me permitem...
Şimdi, Tolson'un evine dönmesine izin verirseniz inanıyorum ki dışarıdaki halk da, olay çıkarmadan evlerine dönecektir.
Agora, se permite que Tolson saia, eu penso... eu penso que estas pessoas lá fora, também irão.
Şimdi eğer izin verirseniz, küçük kız erkek arkadaşıyla ilgilenmeli.
Agora, se me dão licença, a presidiária precisa de escoltar o namorado.
Onu getirmeme izin verirseniz istediğinizi alırsınız.
Deixe-me trazê-lo e conseguirá o que deseja.
Jupiter'in Gözü'nü bize verirseniz, gitmenize izin veririz.
Se nos derem o Olho de Júpiter, deixamos-vos ir.
- İzin verirseniz yarayı kapatabilirim.
Se concordar, posso fechar a ferida.
Maalesef bitti. İzin verirseniz...
Acabaram, sim.
İzin verirseniz, Kral'ı öldürmemiz gerek.
Deêm-nos licença. Temos um rei para matar.
İzin verirseniz, şaka yapıyor da.
Ele estava a contar uma piada.
Eğer izin verirseniz...
Desculpem-me por um momento...
İzin verirseniz, işimize dönmek zorundayız.
Agora temos de voltar ao trabalho.
İzin verirseniz, işlerini yapmalarını sağlamam gereken bir bina dolusu insan var. Şu ikisiyle başlayacağım.
Se me dão licença, tenho um edifício cheio de gente com trabalho atrasado, a começar por aqueles dois.
İzin verirseniz ona ben kara vereyim Bay Whitten.
Porque não me deixa descobrir eu isso Sr. Whitten?
İzin verirseniz, şuna bir el atmam lazım.
Licença, tenho que atender.
İzin verirseniz, yardım etmeye çalışıyorum.
Estou aqui para ajudar se me deixares.
İzin verirseniz.
Têm de me dar licença.
İzin verirseniz, kayıtlara geçmesi için bir açıklama yaparak başlamak istiyorum.
Se me permitem, queria começar por fazer uma declaração para a acta.
- İzin verirseniz...
Desça já daí!