English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ O ] / O da yok

O da yok traduction Portugais

7,842 traduction parallèle
Benim bir beynim vardı, artık o da yok.
Tive cérebro, mas já não tenho.
- Arabasının bulunduğu yerin yakınlarında sokak ya da güvenlik kamerası yok.
- Na zona onde encontraram o carro, não há cobertura de câmaras de rua ou câmaras de segurança.
Afganistan'da hiçbir şey yok.
O Afeganistão não tem nada.
Onun arabası Paavelim'de ki taş ocağında bulundu.. Ama. Sam'dan hiç bir iz yok.
Encontraram o carro no lago da pedreira de Paavelim, mas não há sinal de Sameer.
Ne yazık ki anayasada başkan yardımcılarının rahatsızlanmasıyla ilgili bir açıklama yok. Bu yüzden iki seçeneğiniz var.
Infelizmente, a constituição não prevê um vice-presidente incapacitado, o que lhe dá duas opções.
cunku benim tarzım bu, senin buraya gelip... calısma seklimi yargılamana da ihtiyacım yok.
Porque é o que eu faço, e não preciso que venhas aqui e duvides do meu trabalho.
Sana asla bir sey olmasına izin vermeyecegimi soyledim. hicbir zaman da vermeyecegim, yani bir daha o sekilde korkmana gerek yok.
Eu disse-te que nunca deixaria nada te acontecer, e nunca vou deixar, por isso, nunca mais vais ficar assustada assim outra vez.
Tamam, sırt çantası ortalarda yok. Beslenme çantası ve uyku tulumu da yok.
Ela levou a mochila, a lancheira, o saco-cama...
Elbettte, bu program yalnızca bu virüsten korur sizi fakat asıl ürün güvenliktir. Size zarar vermek isteyenlere karşı duran bir kalkan. Ya kendi dikkatsizlerinden ya da sizi yok etmek istediklerinden yapıyorlardır.
Claro, este programa só protege a máquina deste vírus específico, mas o verdadeiro produto, a segurança, um escudo contra quem o pode prejudicar, talvez devido ao seu desleixo, ou apenas porque o querem destruir.
Artık Ella, CIA'in elinde güvende olduğuna göre artık Thapa'yı öldürmek için bir gerekçeleri yok.
Agora que a Ella está segura sob custódia da CIA, não há motivo para matar o Thapa.
Ne yaptığınızdan da haberi yok.
- Nem sabe o que lhe fizeram.
Bu da o beyni yok etmekle tehdit eden kan pıhtısı.
Este é o coágulo sanguíneo que ameaça destruir esse cérebro.
Anlaşmanın yarattığı kaostan besleniyor ve anlaşmanın vadesi dolduğunda imza sahibini yok ediyor..
Alimenta-se da miséria causada pelo contrato e devora quem assinou assim que o contrato termina.
O da mı yok?
Nem isso?
# O eski halimden eser yok şimdi #
Nada resta da minha velha pessoa
O şarkı da bende yok. - Ve ışıklar da loşlaştırılmıyor.
Não tenho a música e as luzes não fazem isso.
- Yok, aslında o kadar da üzülmedim.
- Não, não estou nada.
Önceden dediğim gibi, Harvey'nin sana sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğu konusunda en ufak bir fikri yok.
Como eu disse, o Harvey não faz ideia da sorte que tem por te ter.
Hasar gördüğü çok belli ama annesinin boğazını kesmesine imkan yok.
Ele é perturbado, mas não cortou o pescoço da mãe de maneira nenhuma.
Winston'da hiç iş yok.
- O Winston não tem experiência.
Bana her baktığında tek gördüğünün Fievel Mousekewitz'in "Amerika'da Hiç Kedi Yok." söylemesi olduğunu söylüyor.
Diz que sempre que olha para mim só vê o Fievel a cantar.
O konuda da bir gelişme yok.
Nada novo para relatar.
O da tabii sana söyledi çünkü mahremiyetin hiçbir önemi yok!
E é claro que ela te contou porque a privacidade não conta para nada.
Son soruşturma da hallolduktan sonra kimliği yok ettiğini söylemiştin.
Quando encerramos o nosso último caso disseste-me que eliminavas toda a informação.
Annenin dolaşım sistemine olan etkisini yok etmek için tümörün kan akışını durduracağız.
vamos embolizar o tumor, para tentar reverter os efeitos na circulação da mãe.
İnsanlığın yok oluşuna hazırlanın.
Preparem-se para o fim da humanidade.
Bu dünyada bir parça ekmeği Sos kadar patlatacak çikolata ya da peynir yok.
Não há chocolate ou queijo neste mundo que enleve um quadrado de pão como o Molho.
O'nu Noel Baba'ya mı vereceksin? Yok!
Vamos dá-la ao Pai Natal?
Artık o da yok!
E agora nem isso tenho.
Burada olup bitenlerden zerre kadar haberin yok, bu da seni suç ortağı yapıyor.
Não há nada aqui que você não saiba, - o que faz de você uma cúmplice.
- Bu akşam Cosby yok mu?
O Cosby não dá hoje à noite?
O sahte taklitler artık yok ya da yok olmak üzere.
Uma série de imitações que já se foram ou que irão em breve.
O da sakince bana baktı ve dedi ki : "Üzerimde yok."
E ele simplesmente olhou calmamente para mim e vai, "Bem, não comigo."
Eğer kubbe yok olmadan Dawn'u durdurabilirsek o zaman hepimiz ölürüz.
Se pararmos a Dawn antes da Cúpula ir abaixo, morremos todos.
Eğer kubbeyi yok ederse o zaman da yakınlığı dünyanın üzerine salmış oluruz.
Se ela deitar a Cúpula abaixo, então a Irmandade foge para o resto do mundo.
Ama yumurta olmadan kubbenin döngüsünü tamamlaması için başka bir yol yok.
Mas sem o Ovo, não há forma da Cúpula completar o seu ciclo.
Baksana Joe'nun da bir işi yok.
O Joe também não tem um trabalho.
Ona olanlarla benim hiçbir ilgim yok... sadece dolaylı olarak ya da nasıl derseniz... kötü bir evlilik yaşamış olmamız ve bunun yarısının... benim hatam olması dışında.
Eu não tive nada a ver com o que lhe aconteceu, excepto, quando muito... Foi um mau casamento, e pelo menos metade, provavelmente muito mais, foi culpa minha.
Seymour'un o gün Ship Bottom'da olmadığına da şüphe yok.
Seymour definitivamente não estava em Ship Bottom naquele dia.
Bölümlere ayıramazsınız, sadece belirli... bir bölümüne bakar, gerisini yok sayarsınız.
Não podem segmentar em apenas uma visão de certas partes da situação e ignorar tudo o resto.
Aşağıda istekli bir müşteri var ama işi bitirecek, um... bir yerim yok.
Tenho um fulano disposto lá em baixo, e nenhum lugar onde... Exercer o meu ofício.
Ama seninle bir hayat kurabileceğim. Bu da hep istediğim bir şeydi. Yani bir sorun yok.
Mas vou ter uma vida contigo, o que também é o que sempre quis, por isso, vai ser bom, está bem?
Yani abisi ya da bir erkek olmasına gerek yok mu?
Então, não precisa ter sido o irmão, um homem, ou o quê mais?
Melander ile Freddie Holst arasında da net bir bağlantı yok.
E não há ligação clara entre a Melander e o Freddie Holst.
İnsanoğlunun gelişimi dünyamızı yok olmanın eşiğine getirdi.
O progresso da Humanidade conduziu o nosso mundo, ao limiar da destruição.
Geçen yıl başardığın her şeyi yok etmek istiyorsun, sen bilirsin ama Theo senin peşinde, ve bu da çevrendeki herkesi tehlikeye atıyor.
Se quiseres atirar fora o que ganhaste no ano passado, decide. Mas o Theo está a ameaçar todos os que tu conheces.
Onun telefon numarası yok bende.
Só tenho o número da casa dela, não tenho o número do telemóvel.
Sütyenimdeki yarım esrar yok artık.
Como? Já não tenho o resto da droga no "soutien".
O da işe yarar ama Amy'nin hasta bir akrabası yok.
Funciona também, mas a Amy não tem um parente doente.
Nüfuzu hissediyor, yok saymaya çalışıyor ama onun da her bir yanını sarıyor.
Ele sente o cheiro do spray, tenta andar de mansinho, mas está pelas pernas e pés dele.
Halkına, yaklaşan yok oluşlarını haber verebilirsin.
Podes informar o teu povo da sua iminente destruição.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]