English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ S ] / Sım

Sım traduction Portugais

336,597 traduction parallèle
Kaybettiğimiz kısım bu.
Foi isto que perdemos.
Uzmanlarımızın görevi, kapakların iç kısımlarında, bir aletle açıldıklarını gösteren çizik ya da izler olup olmadığını tespit etmekti.
Competia-nos determinar se as amostras tinham riscos e marcas no interior das tampas dos frascos representativos de uma ferramenta usada para as abrir.
Bunu yapabilir misin yoksa yapamaz mısın?
Bem, podes fazer isso ou não?
Ayrıca onun üsse dön protokolünü başlatacağım bu şekilde büyük ihtimalle barış içinde geri dönecektir.
Também vou inicializar o seu protocolo de regresso à base, por isso, ele sairá pacificamente daqui.
Sanırım Sabine onu bulduğu için heyecanlanmış durumda.
Imagino que a Sabine ficou excitada ao recuperá-lo.
Birçok çeşit kılıç, ateşleyici ve patlayıcı konusunda ustayım fakat bu bir ışın kılıcı.
Eu sou proficiente, com muitos tipos de lâminas, e armas, e explosivos, mas isso é um sabre de luz.
Bilmiyorum farkında mısınız fakat bu günlerde ailem arasında o kadar da popüler değilim.
Não sei se percebeste, mas eu não sou assim tão popular com a minha família actualmente.
- Hazır mısın?
- Estás pronta?
Otomatik silahlarım bile 50 tüfeğin karşısında yenik düştü.
Nem as minhas semiautomáticas puderam contra 50 mosquetes.
Rufus, başının ne kadar belada olduğunun farkında mısın?
Rufus, fazes ideia do tamanho dos problemas em que te meteste?
Ailen de tabii seninde gidecek, ve senin için yurtdışı hesabı açmam lazım, ve bu şekilde sen...
A tua família vai contigo. Depois tenho de abrir uma conta offshore para ti, e assim já podes...
Burada mı çalışıyorsunuz?
Trabalha aqui?
Lucy, daha önce hiç tanışmış mıydık?
Lucy, já alguma vez nos tínhamos visto?
Ben de bayılmışım, ne güzel.
Eu também levei com gás. Que diversão.
Arkadaşlarım, seri bir katille otelde kapana kısıldılar.
Os meus amigos estão num hotel com um assassino em série.
Süt veya limonata alır mısın?
- Está aqui. Leite ou limão?
İkindi kahvaltısında daha çok uyarılmıştım.
Estou mais excitado do que o chá das cinco.
Pekala, tomografinin çekilmesinden önce amniyosenteze aşina mısınızdır?
Muito bem, antes da TAC, sabe o que é uma amniocentese?
Sen iyi olacak mısın, Allison?
Ficas bem, Alison?
Tamam mısın?
Tudo bem?
Sarışın, bu taraftan mı gitti? Pekala.
É a loura que está ali no corredor.
MK laboratuvara gitmemiş, evimden ayrılmamış.
A M.K. não foi ao laboratório. Ela não saiu da minha casa.
Yalnız mısın?
Estás sozinha?
25 yıldır mercanlar üzerinde çalışırım hâlâ mikroskoptan bakınca "Vay canına." dediğim oluyor.
Há 25 anos que trabalho com coral, e quando espreito no microscópio ainda me surpreendo.
Bizde olduğu gibi... Biz de bakteri aldığımızda, hemen ondan kurtulmaya çalışırız.
E tal como acontece connosco, quando somos infetados por bactérias, tentamos livrar-nos delas o mais depressa possível.
Burada baktığımız şey... Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi UOAD'de çalışıyorum.
Trabalho na Administração Oceânica e Atmosférica Nacional ou NOAA.
UOAD'den aldığımız bilgiler ışığında, Hawaii, Bermuda ve Bahamalara kamera koymaya karar verdik.
Tendo em conta os dados da NOAA, decidimos colocar as câmaras no Havai, nas Bermudas e nas Baamas.
Denize dalıp, mercanları sınıflandırmaya başlayan ilk adam, keşke o kişi ben olsaydım ama biraz geç doğdum.
Foi a primeira pessoa que mergulhou e começou a categorizar corais e quem me dera que tivesse sido eu, mas já nasci um pouco tarde.
Elle ayarlanmış odağın zaman içinde değiştiğini hiç duymamıştım.
Nunca ouvi falar de focagem manual mudar ao longo do tempo.
O sırada insanlar buna hazır değildi, bir sürü meslektaşım benimle yüzleşti, beni zorladı, bana saldırdı.
Nessa altura, as pessoas ainda não estavam prontas para isso e tive muitos colegas que me confrontaram, desafiaram, atacaram.
Zor bir karar vermek zorundaydık. Ya pek de elverişli olmayan ilk planımıza sadık kalacaktık ya da Büyük Set Resifi'nin ısınan kesimlerine bakmaya gidecektik.
Basicamente, tivemos de tomar a difícil decisão entre seguir o plano original, com poucas probabilidades de sucesso ou irmos ver outras zonas da Grande Barreira de Coral que estavam a aquecer muito.
Lizard Adası'na gittiğimizde, hızlandırılmış çekim kameralarımız artık yoktu.
Quando fomos à Ilha Lizard, já não tínhamos as outras câmaras.
Bu, en zor dalışım.
Este foi o mergulho mais difícil que alguma vez fiz.
Bu ekosistemi kurtaramazsak sıradaki ekosistemi kurtaracak cesaretimiz olacak mı?
Se não conseguirmos salvar este ecossistema teremos coragem para salvar o próximo que estiver em perigo?
- Heyecanlı mısınız?
- Entusiasmados?
Başarılı olursan herhangi bir şey için kalifiye sayılacak mısın?
Qualifica-se para alguma coisa se se sair bem?
LeMond ilk Fransa Bisiklet Turu'nu kazandığında yedinci sınıftaydım sanırım.
Quando o LeMond venceu a primeira Volta à França, acho que eu estava no sétimo ano.
Bir federal soruşturma kapsamında takım arkadaşları ona sırt çevirdi.
Foram os colegas que o denunciaram como parte da investigação federal.
Laboratuvar kayıtlarına göre ona aşağı yukarı 50 kez test yapmışım.
No laboratório de registos, estimo que o tenha testado 50 vezes. Cinco, zero.
Vücut sıvılarını test edecek bir laboratuvar lazım.
Vai precisar de um laboratório para testar os seus fluidos corporais.
- Kısırlaştırıldı mı?
Castrado?
Hazır mısınız?
Estão preparados?
Meğer 21 yaşında da olsam, dünyadaki tüm kan torbalarını ve EPO'yu da kullansam Fransa Bisiklet Turu şampiyonu olamazmışım.
Eu podia ter 21 anos, ter tomado todos os sacos de sangue e EPO do mundo e, ainda assim, não ser um campeão da Volta à França.
- Peki ama kesin arayacak mısın?
- Está bem, mas vais ligar?
Seni hapse atmaya çalışırlar mı?
Tentariam metê-lo na prisão?
Elbette o sırada Rusya'da laboratuvar başkanı olarak sistemin bir parçasıydım.
Claro, naquela altura na Rússia, como diretor do laboratório, eu fazia parte do sistema.
Moskova laboratuvarında hassasiyet ve tespit sınırlarımız en yüksek düzeydeydi.
Mas, no laboratório de Moscovo, tínhamos a melhor sensibilidade e limites de deteção.
O iki adamı araştırdım, sıradan ajanlar değiller.
Informei-me sobre esses dois tipos e nenhum deles é um agente habitual.
Bir FSB memuru, kapalı hâlde verdiğim bir Bereg-Kit'ini yarım saat sonra açılmış olarak almamdan sorumluydu.
E este agente do FSB era o responsável no dia em que lhe dei o Bereg-Kit fechado e, meia hora depois, recebi-o aberto.
B numunesini gizlice açılmak üzere götürüyorlar mıymış?
Eles levavam as B para serem abertas secretamente?
Sadece oturup parmaklarımı çeviriyorum. Buna uyarıcı davranış diyorum.
E só consigo estar sentado e mexer as mãos, que é o que chamo de comportamento de autoestímulo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]