Tek yapman gereken traduction Portugais
2,596 traduction parallèle
Tek yapman gereken, korkmuş küçük çocuğu bulmama yardım etmek.
Tudo o que tens que fazer é ajudar-me a encontrar um rapaz assustado.
Tek yapman gereken, benimle konuşmak.
Tudo o que tens de fazer, é falar comigo.
Tek yapman gereken Kochenko'nun hayatını sonlandırman.
Só precisas de acabar com a vida do Kochenko.
Unutma tek yapman gereken bir merhaba demek.
Só tem de dizer olá. Deixe-a fazer o resto.
- Tek yapman gereken bara gidip...
- Ouve, só tens de ir a um bar...
Tek yapman gereken, gitmelerini söylemek.
Apenas tens de lhes dizer para se irem embora.
Senin tek yapman gereken ejderhanın başını Midas'a götürmek.
Tudo o que tens de fazer é entregar a cabeça do dragão ao Midas.
Tek yapman gereken bana bakmak sadece ikimiz varmış gibi hissedeceksin o zaman, şimdiki gibi.
Só tens que olhar para mim, e vai ser como agora, só nós dois juntos aqui.
Tek yapman gereken bir Grayson Global müşterisi olmak. Elbette benim aracılığımla.
Só tens de te tornar cliente da Grayson Global, através de mim, claro.
Yani, tek yapman gereken evini kullanabileceğimiz ve ev sahibinin arkadaşlarından faydalanabileceğin sadık bir hayranını bulman.
Por isso, tudo o que temos de fazer é encontrar um dos teus fãs mais leais cuja casa possamos destruir e cujos amigos possamos explorar.
Tek yapman gereken tanıdığın tüm havalı insanları çağırmak.
Tudo o que tens de fazer é convidar as pessoas mais fixes que conheces.
Bıçağı bırak, tek yapman gereken bu, birlikte gidebiliriz.
Só abaixe a faca. É tudo que você tem que fazer, e poderemos ir.
Tek yapman gereken adama hayatının seksini yaşatmak.
O que tens a fazer é dar-lhe o melhor sexo da vida dele.
Tek yapman gereken beni sevmek.
Tudo o que tens a fazer é amar-me.
Hazır olduğunu hissediyorsan ve buradan gitmek istiyorsan tek yapman gereken düğmeyi çevirmek.
Se achas que estás preparada e queres sair daqui, tudo o que tens a fazer é carregar nesse botão.
Tek yapman gereken kamyonete benzin koymaktı!
Só tinhas de pôr gasolina no camião!
Tek yapman gereken ona bir halat tutturup helikopteri alıp onu buz üzerinden Barrow'a kadar çekmek.
Tudo que tem de fazer é prendê-la, e usar seu helicóptero para puxa-la pelo gelo aqui, até Barrow.
Tek yapman gereken bana selam vermekti.
Tudo o que precisava fazer era dizer-me olá.
Tek yapman gereken helikoptere binmekti.
Tudo o que tinhas de fazer era entrar no helicóptero.
Tek yapman gereken benimle evlenmen.
- Só preciso que cases comigo.
Bunu araştırmıştık, tek yapman gereken onlara GPS'deki donanımın alıcı numarasını vermek, tamam mı?
O que tens de fazer é dar-lhes, o número do receptor do GPS, certo?
Tek yapman gereken düğmeye basmak.
So agua e um botão.
Şu anda tek yapman gereken bizimle takılmak.
Agora, tudo o que nos resta fazer... é não chamar à atenção.
Tek yapman gereken'evet'demek.
Só tens que dizer sim.
Tek yapman gereken... kendininkini girmek.
Tudo o que tem a fazer... é introduzir a sua.
Tek yapman gereken yolundan çekilmek gibi görünüyor.
Parece que tudo o que se tem de fazer é ficar de fora do caminho dele.
Sperm donörü gibi tek yapman gereken tam işlevsel bir baba bulmak.
Como doar esperma, Só que ganhavas um pai que estaria sempre presente.
Tek yapman gereken, oraya gidecek yolu bulmaktır.
Tudo o que faz é encontrar o caminho de volta.
Tek yapman gereken konuşmak dedin sonra da beni bırakacaktınız.
A doutora disse que íamos falar e depois deixava-me ir.
Doğru, tek yapmanız gereken de çizgili yeri imzalamak.
- É. E tem apenas de assinar na linha ponteada.
Eğer yapman gereken buysa, tek söyleyebileceğim... Seni hiç unutmayacağım.
Se isto é o que tens que fazer, então tudo o que eu posso dizer é... que nunca te esquecerei.
Tek yapmanız gereken onları birleştirmenin bir yolunu bulmak.
Só tens que saber como juntá-los.
Tek yapmanız gereken, göğüslerimin arasından ona uzanmak.
Só tem de meter a mão pelos meus seios.
Yapmanız gereken tek şey, toplumdaki, doğru ve yanlış, ahlaklı ve ahlaksız, iyi ve kötü, mantıklı ve matıksız, imkanlı ve imkansız diye değerlendirilen standardları zorla kabul ettirmek ve benim "itip kakma olmayan alan" dediğim alanı kurarak
Tudo o que você tem a fazer é ditar as normas da sociedade. O que é considerado certo ou errado, moral ou imoral, bom ou mal, normal ou insano, possível e impossível.
Tek yapmanız gereken Janet McIntyre'la ilgili şeyleri okuyup gizemin aptal bir şey olduğunu kabul etmeniz.
Admitam que o mistério é uma estupidez ao ler sobre a Janet McIntyre.
Tek yapmanız gereken sıcak su musluğuna tutmak.
Tudo que tens de fazer é pô-lo debaixo da água quente... - Eu fico bem.
Tek yapmanız gereken güvenlikteki açık hakkında bildiklerinizi söylemek.
Só tens de nos dizer o que sabes sobre a violação da segurança.
Tek yapmanız gereken bana ailelerinizin ne kadar modern ve nüfuzlu olduğu hakkında mektup yazmak.
Tudo o que têm de fazer é escrever uma carta, sobre o quão modernos e influentes os vossos pais são.
O zaman tek yapmanız gereken muhteşem "Amerikan Buluşları" na katılmanız.
Então, só precisa da próxima "Grande Invenção da América".
Tek yapmanız gereken, bakmak. Ama oraya değil.
Só tens de olhar, mas não para ali.
Hangi mantıklı sebeple, birini tutuklarken yapmanız gereken tek şeyi yapmadınız?
Que razão existe para não fazeres a única coisa que tens que fazer quando prendes alguém?
Tek yapmanız gereken onun gönderdiği bir linke tıklamak veya bir mailin ekini açmak.
Tudo o que teve de fazer foi clicar numa conexão ou abrir um anexo dele e depois ele poderia...
John, yapman gereken tek şey çuvallamamak böylece yönetime geçince işimi sen alacaksın.
John, só tens de não fazer asneira e ficas com o meu emprego quando eu for promovido.
Çoğu mevzuda tek yapmanız gereken soğukkanlılığınızı koruyup olabildiğince yardımcı olmaktır.
Na maioria dos casos, simplesmente requer permanecer calmo, relaxado, e ser muito prestativo.
Tek yapmanız gereken eski hücre arkadaşınıza dair birkaç soruya yanıt vermekten ibaret.
E tudo o que tem que fazer é falar-nos sobre o seu colega de cela.
"Birine yaraşanın ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız yapmanız gereken tek şey, asil bir hanımefendiye sormak."
"Se quer aprender o que é apropriado, tem apenas de perguntar a uma nobre dama..."
Tv de bir çok kez izledi yapman gereken tek şey şunlardan birini tutup çekmek.
O que tens que fazer é pegar numa destas coisas e po...
Tek yapmanız gereken bana itaat etmek, köle.
A única coisa que tens de fazer é obedecer-me, escravo.
Hak ettiğiniz tahta oturabilmeniz için yapmanız gereken tek bir şey var.
Só há uma coisa que deve fazer para tomar o seu trono.
Bilirsin, dört sınıf gerideydi, onu Tickle Shits derlerdi yapman gereken tek şey onu gıdıklamak, o zaman pantalonunu pisletir.
Você sabe, volta na quarta série, eles costumavam chamá-lo Merdas Tickle porque tudo o que tinha a fazer era fazer-lhe cócegas E ele merda calças.
Yapman gereken tek şey bu.
É tudo o que precisa de fazer.