Tek yolu bu traduction Portugais
2,457 traduction parallèle
Evet, bence tek yolu bu.
Sim, digo, é justo.
Buradan çıkabilmemizin tek yolu bu.
É a única maneira de sairmos daqui.
Öyleyse şimdi Diana'yı "Spectator" dan atmanın tek yolu bu hikâyeyi kendi gazetemin ön sayfasında yayınlamak mı?
Que bom. Então agora a única maneira de tirar a Diana do The Spectator é publicar a história na primeira página do meu próprio jornal?
Ama Rashad'a ne olduğunu öğrenmek istiyorsa, tek yolu bu.
Mas, se ele quer saber o que ocorreu ao Rashad, é a única forma.
Güvende ve sağlıklı olmanın tek yolu bu.
É a única forma de te manteres seguro e saudável.
Seni güvende tutmanın tek yolu bu.
Só assim ficarás em segurança.
Tek yolu bu.
É a única maneira.
Mikey'i susturmanın tek yolu bu.
Por favor. É a única maneira de calar o Mikey.
Buralarda bir şey öğrenmenin tek yolu bu.
Só assim consigo saber o que acontece por aqui.
Yurt dışındaki yasallığımızı sağlamanın tek yolu bu.
É a forma que temos de legitimar-nos frente ao exterior.
Güvende olabilmenin tek yolu bu.
É o único modo seguro.
Görünüşe bakılırsa, seninle konuşmanın tek yolu bu.
Parece que é a única maneira de o conseguir.
Aşkımızın kurtulmasının tek yolu bu.
É a única maneira do nosso amor sobreviver.
- Evet. Tek yolu bu.
É a única maneira.
İnanmıyorum, ama bazen Henry'e ulaşmanın tek yolu bu.
Mas às vezes é a única maneira de chegar ao Henry.
Ne ile karşı karşıya olduğunu anlamanın tek yolu bu.
É a única maneira de entenderes o que estás a enfrentar.
Regina'yı alt etmenin tek yolu bu.
É a única maneira de saberes como derrotar a Regina.
Birbirimizi tekrar görebilmenin tek yolu bu.
É a única maneira que nós nos voltaremos a ver.
Kusura bakmayın, millet ama hem onu hem de bizi korumanın tek yolu bu.
Sinto muito pessoal, mas é a única maneira de a mantermos e a nós protegidos.
Cadı avcılarını durdurmanın bildiğimiz tek yolu bu.
Bem, é a única maneira de saber como parar os caçadores de bruxas.
Bunun bitmesinin tek yolu bu.
É a única maneira de encerrar.
Emin olmanın tek yolu bu.
É a única maneira de teres a certeza.
Benden olumlu değerlendirme almanızın tek yolu bu.
É a única maneira de conseguirem uma boa avaliação da minha parte.
İnfrasonu durdurmanın tek yolu bu. Hayır!
É a única maneira de parar o infrasom.
Eğer Charlotte benim çocuğum değilse seni temin ederim ki bu işi medyadan uzak tutmanın tek yolu bu düzmece evliliği bırakıp, sana her ne vermeyi uygun görürsem onu alıp Grayson soyadını taşımadan boşanıp gitmendir.
E se a Charlotte não for minha filha... Asseguro-te que a única forma de manteres isto longe da comunicação social, será desistires desta farsa de casamento, com todas as consequências que daí resultarem... o que a propósito não incluirá o nome Grayson.
O kadının kim olduğunu bulmamın tek yolu bu.
É a única maneira de eu descobrir quem ela é.
Ve bu labirentler insanoğlunun Yeraltı Dünyası'na gidebilmesinin Tartarus'un kalbine inmesinin tek yolu.
E este labirinto é a única forma de um humano entrar no submundo e chegar ao coração do Tártaro.
Bu kapı içeri girmenin tek yolu. Zombileri dışarıda tutuyor.
Este portal é a única entrada e mantém os Walkers no exterior.
Fakat, Tanrı tarafından birbirimize bağlandığımızı hatırlatmak benim görevim ve bu bağın bozulmasının tek yolu Tanrı yolunda bir günah işlemektir.
Mas é meu dever lembrar-te de que fomos unidos por Deus e esse laço só pode ser quebrado por um crime contra Deus.
Bu senin beni armanın tek yolu.
Esse é o único jeito de fazer você me chamar.
Bu iğrenç ölüye yaşatmanın tek yolu hâlâ bu.
O único modo de alimentar este cadáver imundo.
Buradan çıkmanın tek yolu, bu güvenlik kapısı.
Daqui, só se sai através da porta de segurança.
Bu Pripyat'a giriş-çıkışın tek yolu.
É a única entrada e saída de Pripyat.
Tek yolu bu.
Esta é a única maneira.
Bu bir ordu yapmanın tek yolu sanırım.
O que é uma forma de criar um exército, acho eu.
Bu saçmalığa bir son vermenin tek yolu kızların bu bağımlılığı hemen bırakmalarıdır.
A única forma de acabar com esta loucura é fazer com que as meninas deixem o vício.
Bu Meg'in oynadığı büyük bir oyun ve kazanmanın tek yolu oynamamak.
- Nada. A Meg está a brincar num jogo perigoso, e a única maneira de ganhar é não jogá-lo.
Tek yolu bu.
O quê?
Bu tehditlerin boş olmadığını anladığımda tek çıkış yolu, onu kazandığına inandırmaktı.
Quando percebi que ele estava a falar a sério, a única solução era fazê-lo pensar que já tinha ganho.
Gerçekten Sutton'ı bulmanın tek yolu bu
Acredito, sinceramente, que é a única forma de encontrarmos a Sutton.
Bu da iskambil kağıdı parçasının suç mahalinde bulunmasının tek yolu olduğu anlamına geliyor.
Significa que só há uma maneira desse cartão ter ido parar no nosso local do crime.
Tek yolu bu!
É a única maneira!
Adını temize çıkarmanın tek yolu bu.
É a única maneira de limpar o seu nome.
Tek yolu bu.
Era a única maneira.
Bu, Tim'in hayatını kurtarmanın tek yolu dedi.
Disse que era a única forma de salvar a vida do Tim.
Belki de, yok etmek bu savaşı durdurmanın tek yolu değildir.
Talvez a aniquilação não é a única maneira de parar esta guerra.
Tek bildiğim bu insanları aradığı. Onlara yolu gösterecek insanları arıyordu.
Só sei que ele procurava estas pessoas, as quais podiam "indicar-lhe o caminho".
Bu kamyonetin buradan ayrılabilmesinin tek yolu her yerini santim, santim aramamız ve Lexington'ın temiz izni vermesi, ancak o zaman belki gidebilirsin.
O camião só passa depois de o revistarmos, ter autorização de Lexington, e aí, talvez seja possível.
Bu işin tek bir çıkar yolu var. O yüzden ikinizi de terk ediyorum.
Só vejo uma forma de isto terminar... e é comigo a ir-me embora sem nenhum dos dois.
Bu bantları ödememin tek yolu - fahişelik yaparak mümkün. Hiç kimse için Sashay Shantay klişesini yapacak değilim.
A única maneira de eu pagar seria fazer uns desfiles, e não farei o cliché da Sashay Shantay para ninguém.
Bu demektir ki, geriye bulaşmanın tek yolu kalıyor kan.
Ou seja, resta-nos apenas uma importante forma de transmissão. Sangue.