English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yaşlı dostum

Yaşlı dostum traduction Portugais

107 traduction parallèle
Yaşlı dostum.
Velho amigo. De quem é esse palácio?
Olamaz ki yaşlı dostum.
- Calma. Não sei de nada.
Fakir ve zavallı olabiliriz ama biraz saygıyı hakediyoruz yaşlı dostum.
Olhe que, embora sejamos pobres, todos temos a nossa dignidade, irmão.
Uzağa ateş et, yaşlı dostum.
Força, velhote.
Bak şimdi yaşlı dostum sadece üç günlük su kaldı.
Olhe, moço, só há água para três dias.
Tamam, yaşlı dostum.
Está bem, meu amigo.
Wilson, yaşlı dostum...
Wilson, meu velho...
- Yaşlı dostum acele et.
- Anda lá, velhote.
Dinle, yaşlı dostum.
Agora, escute isto, velho amigo.
Yaşlı dostum Socki'yi gördün mü?
Viste o meu amigo Socki?
Çok naziksin, yaşlı dostum.
Isso sim é que é um bom detalhe, velho amigo.
- Bu doğru mu yaşlı dostum?
- Não é verdade, velho?
Harcamak mı? Seni dinlemekten daha iyidir, yaşlı dostum Pox.
Tem cuidado, velho amigo Pox, ou transformar-te-ei em pequenas costeletas de porco.
- Neden bahsediyorsun, yaşlı dostum?
O urso é preto. - O que foi, amigo?
Zamanımız tükeniyor yaşlı dostum.
Estamos a ficar sem tempo, velho amigo.
- Sorun nedir, yaşlı dostum?
- O que se passa, meu caro?
Neler oluyor yaşlı dostum?
Qual é a história, velhote?
- Sakın kalp krizi geçirme, yaşlı dostum.
- Ei, não tenha um ataque, velhote.
Dayan yaşlı dostum.
- Abençoado sejas, meu velho.
Britanya Elçiliğinde kıdemsiz ataşeyim, yaşlı dostum.
Sou adido na Embaixada Britânica.
- Dur bakalım, yaşlı dostum. - Kıpırdamayın.
Calma.
Kesinlikle, yaşlı dostum.
Claro, velhote.
Ondan daha fazlası, yaşlı dostum.
Mais que isso velho amigo.
Eğer hala Londra'daysan görüşürüz yaşlı dostum.
E, se ainda estiveres em Londres adeusinho, velho amigo.
Sakin ol yaşlı dostum.
Relaxa, velho amigo.
Zamanı geldiğinde, hazır olacağım, yaşlı dostum.
Quando a altura chegar vou estar pronto, velho amigo.
Gücünü topla, yaşlı dostum.
Poupe a suas forças, velho amigo.
Bunun farkındayım, yaşlı dostum.
Eu sei disso, velho amigo.
Sanırım, yolları ayırma vakti, yaşlı dostum.
Separamo-nos aqui velho amigo.
Al-Giumeili yaşlı dostum, bana şu gliserini bul.
Meu querido Al-Giumeili, arranja-me a glicerina.
Bu gün burada büyük bir zafer kazandık, yaşlı dostum.
Hoje, conseguimos aqui uma grande vitória, velho amigo.
Aferin yaşlı dostum.
Está todo escavado?
Bu... bu o yaşlı bayan ve senin için dostum!
Esta é para ti e para a tua mulher, meu.
Ay o doktorlar, hepsi sevgili dostum olur ama tüm bu yıllar boyu kibirliydiler ve yaşlıları sömürüyorlardı. Frankenstein sıranın onlara geldiğini düşünmüş olmalı.
- Bem, esses médicos, grandes amigos meus, pretendiam tirar - o... morto cima mas Frankenstein os escolheu a eles.
Yaşlı adamın gece 12'de sokakta ne işi var dostum?
Quem era o cara que saiu à meia noite?
Hayır, o bugünü atlatamaz dostum. Yaşlı siyatik iş başında.
Não, ela hoje não pôde, pá, é a velha ciática a mexer com tudo, sabes?
Git burdan, yaşlı dostum.
Argus? Vai-te embora, velhote.
- Yaşlı Charlie'yi dostum.
- Do velho charlie.
Dostum yaşlılık bile olabilir ama yine de saçım ve ellerim sonun yakın olduğunu söylüyor bana.
e as minhas mãos me dizerem que estou perto do fim.
Tanrı, bakirlerin bakireliklerini diğer bakirlere kaybetmesini söylediyse bize orta yaşlı-fahişeleri vermeseydi, dostum.
Olha, meu. Se Deus tivesse dito para as virgens "perderem-na" para outras virgens... não nos teria dado prostitutas da terceira idade, man!
- Yaşlılara saygı dostum.
- Anda lá! Não, é assim como um tributo, sou o teu pai!
Tabii yaşlı görüneceğim dostum.
É claro que pareço velho, meu.
Bak dostum, senin için sadece yaşlı bir kadın.
Ei, ouve, meu, ele é um senhora velha de cor como tu.
Dostum, yengece sahip olmak için oldukça yaşlısın.
És velho demais para teres chatos.
Çok yaşlısın dostum.
Pareces um velho.
O bir dostum değil, o Yaşlı bir... Eski akıl hocası, aslında.
Não é um gajo, é um Ancião- - É, na verdade, o meu velho mentor.
Ben aptal görünüşlü bir kazak giyen gri saçlı, yaşlı biri değilim. Hey nasıl gidiyor dostum.
Não sou um tipo velho e grisalho com uma camisola aparvalhada.
Dostum, senin bir Forman'ın, Kelso'n, yaşlı bir adamın ve çıplak bir kıçın var.
Meu, tens o Forman, o Kelso, um velho e um rabo nú.
O yaşlı biri, dostum, bir "zaman yorgunu".
E ela é velha, uma lutadora contra o tempo.
Yaşlı kıçını sarığınla asacağım dostum.
Penduro o teu rabo velho pelo turbante.
Oxford'dan yeni mezun oldu. Knigtsbridge'de, yaşlı babası Bay Francis Price Heatherton'la yaşıyor. Bu baba dostum, acayip zengin biri.
Acabou de se formar em Oxford, vive em Knightsbridge com o seu querido papá, o Sr. Francis Price Heatherton, que, meu amigo, é cheio de nota.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]