Yeterince değil traduction Portugais
1,968 traduction parallèle
Sanırım Olsenlar yeterince ahlaklı değil.
Parece que o Olsen não é assim tão certinho.
Yeterince etkileyici değil, ama evet, teknik olarak doğru.
Não é tão resumido, mas é tecnicamente mais exacto.
Yeterince hızlı değil. Yeterince doğru değil.
Não é rápido o suficiente, e não é preciso o suficiente.
Yüksek mahkemeye göre değil ama bakteriler için yeterince sıcak.
- Para o Supremo Tribunal, não. Mas é suficientemente quente para os micróbios.
Evet, bu kişilerin sahip olabilecekleri yeteneklere gölge düşürmek değil, fakat yazı tura atan insanlarla dolu bir oda hayal ederseniz, ve oda yeterince büyükse, onlardan biri arka arkaya on kez tura atabilir.
Não menosprezando o talento que estes indivíduos possam ter, se imaginarmos uma sala cheia de pessoas a atirar moedas ao ar, se a sala for suficientemente grande, alguém vai tirar dez caras seguidas.
Biz bu evi yeterince eşit paylaşıyoruz, değil mi?
Basicamente partilhamos esta casa a meias, não achas?
Bence yeterince iyi değil.
Não penso que seja bom o suficiente.
- Yeterince yakında değil.
- Não breve o suficiente.
Yeterince profesyonel olduğunuzda onlarla ilk siz uçacaksınız. Ama unutmayın, önemli olan makine değil içindekidir. Düşmanın kurşunu sizinkinden hızlı değil.
Quando souberem o que fazem serão dos primeiros a pilotá-lo, mas lembrem-se, o que importa é o homem, não a máquina, a bala dele não é mais rápida que a vossa.
Bu şey onu sarmak için yeterince büyük değil.
Brad, não está aqui nenhum cueiro.
Ne? Yeterince seksi değil miyim?
Por acaso acha que não sou sexy?
Yeterince hızlı değil ama.
- Quicks? Não foste rápido o suficiente.
O çömlek yeterince geniş değil.
Aquele pote não é suficientemente largo.
Münferit bombalar yeterince güçlü değil.
Bombas isoladas não têm potência suficiente. Corram!
Ben sizi duyuyorum, ama onların kulakları yeterince hassas değil.
Eu ouço-vos, mas as orelhas deles não são muito grandes.
Adam'ın Sirki yeterince süredir açık değil mi?
O Circo da Adam já não durou o suficiente?
Bir gün... bunların bazıları "Bunun bir uzvu çete üyesi olmak için yeterince iyi değil."
Um dia... alguns disseram "Um de nós não merece ser membro deste bando."
Kızmadan söyleyeyim. Bu bir nişan yüzüğü değil yeterince param olmadığı için. Ama bu yüzük yine de nişanlandığımızın nişanı.
Antes que fiques empolgada, não é um anel de noivado até ganhar o suficiente, mas significa uma promessa do nosso noivado.
Şu parayla yeterince ilgilendik, değil mi?
Temos bastante que fazer com esse dinheiro.
- Yeterince güçlü değil.
- Ele está muito debilitado.
Önemli değil ; zaten yeterince sorunla meşgulüm.
Ela pode entrar na fila, porque já se passa muito lá.
Bir fahişe olarak, yasalarla başın yeterince belada değil mi sanıyorsun?
Não acha que já teve bastantes problemas com a lei, sendo uma puta, não?
Yeterince çirkin değil miydin?
Não eras feio o suficiente?
Sanırım Mishakal bile yeterince güçlü değil.
Suponho que até Mishakal não seja forte o suficiente.
Bu yeterince iyi bir sebep değil.
Isso não é razão suficiente.
Şimdiden yeterince kurban verildi, öyle değil mi?
Acho que já te sacrificaste demais, não achas?
Burası yeterince ıssız değil mi?
Isto não é ideal que chegue para ti?
Hastane yeterince yakın değil mi sence?
O hospital é perto o suficiente, não achas?
Sert hatun istiyordun! Bu yeterince sert değil miydi?
Querias a melhor, há melhor que isto?
- Yeterince güvenli bir mesafe değil.
- Isso não é suficiente.
Yeterince erkek değil misin, Carol?
Não és homem bastante, Carol?
- Yeterince iyi değil miyim sence?
- Não achas que sou bom?
- Yeterince büyük değil misin?
- Não tinhas a idade legal?
- Ve bu yeterince iyi değil.
- E nunca é suficiente para ti.
... yeterince iyi değil.
... nada é bom o suficiente.
İtiraf etmem gerekirse ruhsal durumunuz yeterince iyi değil.
Eu estou, devo admitir, um pouco obscuro da sua identidade.
Sanki yeterince yastığımız var, değil mi?
Não há colchões que cheguem, pois não?
Ne yani, sizin için yeterince siyah değil mi?
Depois, o Daniels. O Daniels não vos chega?
Bu yeterince renkli değil mi?
É suficientemente sumarento para si?
- Bence yeterince içerideyim, öyle değil mi? - Emin misin?
- Acho que já entrei o suficiente.
Sunucu ne istediğinizi biliyor ama yeterince istediğinizden emin değil.
O homem da cena sabe o que vocês querem mas ele não tem a certeza se o querem o suficiente.
Nasıl dayanabiliyorsun? - Yani, bir düğün yeterince kötü bir şey değil mi?
Um casamento já não é mau o suficiente?
- Evet, ama yeterince iyi değil.
- Sim, mas não o bastante.
- Evet, ne demezsin. Yeterince benzinin varsa bebeğim, bas gaza gidelim, değil mi?
Tem muita gasolina, querido, e está tudo em cima, não é?
Yeterince zor değil.
Não suficientemente difícil.
Kapıda yeterince zaman geçirdin sanırım, değil mi?
Acho que já tiveste tempo que chegue à porta, não?
- Hava yeterince müsait değil.
- Não é suficientemente boa.
Ama hava yeterince iyi değil.
Não é suficientemente boa.
- Başımız yeterince dertte değil mi zaten?
- Já não temos sarilhos que cheguem?
- Asla yeterince sarımsak koyamazsın, değil mi?
- Alho nunca é demais.
Gösterim yeterince iyi değil miydi yani?
Quer dizer que a minha audição não foi suficientemente boa?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75