Yok be traduction Portugais
505 traduction parallèle
Annenin damımı akıyor? Yok be onun için değil.
Chove assim tanto para os lados da tua mãe?
- Yok, yok be Davey.
- Não, não, não, Davey.
Yok be, burası felaket bölgesi ilan edildiği için.
Isto foi declarado área de calamidade.
Yok be, ışıkları yaksana.
Não, Billy. Acende as luzes.
Yok be, bayan, ismim Tommy Lillard. Ve Teksıs'tan geliyorum... Yani Teksas'tan.
Eu venho do Texas.
Yok be, Mike, seni kandıramam.
Que se dane, Mike... Nunca consegui enganar-te.
Yok be adamım.
Não se preocupe, pá.
Yok be, dediklerini yaparsam bakalım ne olacak görelim dedim.
Não, eu só queria ver o que aconteceria se eu continuasse com isto.
- Yok be.
- Não o fiz.
Hiç alakası yok be adamım!
Não tem nada com isso!
Yok be George, bayağı komik.
- George, tem tanta piada.
Yok be.
- Não.
- Yok be, adam pis zaten.
- Não, o tipo é um patife.
İmkânı yok be.
Isso é que era bom.
Üstünde çizik bile yok be.
Nem sequer o arranhámos.
- Yok be! Biz hâlâ çavuşu bekliyoruz.
Não, ainda estamos á espera do sargento.
- Yok be.
- Não.
Yok be.
Não me parece.
Yok be.
Não, man.
Yok be, sadece pratik yapabilesin diye öyle söyledim.
Não, só estou a dizer isso para tu poderes ganhar experiência.
Vay be, sizce New York'ta yeterince yok mu?
Não temos já suficientes em Nova Iorque?
Ne geveliyorsun be sen? Çiftliğin falan yok!
Estás a inventar, não tens rancho nenhum.
Oh be, insanın evi gibisi yok.
É bom estar em casa.
Vay be, bu sandıkta yok yok.
Não falta nada nesta arca.
Benden baska gerçekçiligi götüne takan yok mu be?
Ninguém quer saber da verdade, para além de mim?
Sende ahlak yok mu be adam?
Näo tem escrúpulos, homem?
Sağır mısınız be? İçecek hiçbir şey yok mu burada?
Maldita seja, não há nada de beber aqui?
- Bana mektup yok mu be abi? - Yok be Yusuf, yok.
- Não tem nenhuma carta para mim?
Yok be Yusuf, hepsi bu.
Não Yusuf, isso é tudo.
Yok birsey... Be - Ben sadece kisa bir sure yalniz kalmak istemistim.
Nada, eu só quero ficar só por um bocado!
Yok be?
- O senhor Harrigan quer falar contigo.
Yok, be, tasarruf önlemi.
Não, meu, foi um corte orçamental.
Yok be, adamım.
Nem pensar.
Artık çamur yok, ölüm, fareler, bombalar, şarapneller, vızıltı sesleri, dikenli teller ve isminde "Tüh be" geçen o lanet olasıca berbat şarkılar da yok.
Sem mais lama, morte, ratos, bombas, estilhaços, sobressaltos, arame farpado e aquelas malditas canções horríveis que têm a palavra "whoops" no titulo.
Yok artık. Ah be Quinn.
Meu Deus, o Quinn.
Yok bişey.
Don't be scared.
Yok be adamın, Bay Abajur sensin!
- Não. O Sr. Chapéu é você.
Belki bir ormanı kurtarmak, gün be gün içimizde ölmekte olan bu duyguların yok olmasını önleyecektir.
Para salvar uma floresta é preciso preservar os sentimentos que morrem em nós todos os dias.
Burada durup, gün be gün, yumruklarımla yüzünü dağıtma isteği duyarken hayatımda her zaman istediğim şeyleri yok etmeye çalışmanı izleyebilirim, çünkü, sen en küçük bir çaba bile göstermeyip, mutluluk ve seni hala sevdiğim gerçeği için bir çaba göstermeyeceksin. "
Não posso cruzar os braços e ver-te a destruir tudo o que sempre quis na vida. Queria espancar-te com os meus punhos, pois não fazes o menor esforço por optar pela felicidade, sabendo o quanto te amo.
Hayır, yanımda yok be abi.
Não, não aqui comigo.
Ama be Ly size rakip değil. İyi bir adama göre birşeyi yok.
Mas Bay Ly não tem nada que um homem decente queira.
Buna ihtiyacım yok ki be.
Que estou a fazer?
Burada The be Sharps ile ilgili hiçbirşey yok.
Aqui não fala dos Vozes Afinadas.
İlk ikisinde bir sorun yok. Has be has mallardır.
Não há nada de mal nestas, são "cavalo" mesmo do bom.
Bir huzur yok mu bana be?
Nunca se pode estar sossegado.
Adın yok mu be!
Isso não é nome!
Yok artık! Siz hiç uyumaz mısınız be?
Porra, vocês nunca dormem?
Çünkü nasıl çalıştığını öğrendim, Bu arada, şu fuhuşla ilgili tutuklamanın büyütülmesine gerek yok.
And the arrest for solicitation need not be a huge issue.
Dört kayıp askerimiz var, Yüzbaşı, be hiçbir ceset yok.
Há quatro soldados desaparecidos, e nenhum corpo, Capitão.
- Joey, sıcak su yok mu be? - Sıcak su iki saat sonra gelecek.
- Será ligada daqui a duas horas.
- Yok be, 2 en fazla 2,5 saat.
Duas. Duas e meia.