Çok bir şey değil traduction Portugais
878 traduction parallèle
— Bu çok bir şey değil.
- Não é assim tanto.
Çok bir şey değil ne demek?
Como assim?
Çok bir şey değil ama...
- Como assim? - Sei que não é muito.
- Bu çok bir şey değil, biliyorsun.
- Isso também não me parece difícil.
Çok bir şey değil.
Pouco.
Demek istediğim, posta kartı yollamak gibi çok bir şey değil.
Não recebi um telefonema.
Çok bir şey değil ama yardımcı olduğunu biliyorum.
Não era muito, mas era uma ajuda.
- Çok bir şey değil.
- É uma pechincha.
- Bu çok önemli bir şey, değil mi?
- Sim, isso é importante, não é?
Çok müthis bir sey degil, ama illa istiyorsaniz, iste bu haftaki sayi.
Näo é muito, mas se insiste. Aqui está o desta semana.
Pat, hadi ama, Bay Mason bir çok şey olabilir ama, kesinlikle tehlikeli biri değil.
Pat, vá lá! O sr. Mason pode ser muitas coisas, mas de certeza que não é perigoso.
- Çok ayıp bir şey yaptım, değil mi?
- Não me portei muito bem, pois não?
Bir erkek çok şey yapabilir... ama kendini satmak sizin yapacağınız iş değil.
Há muitas coisas que um homem faz, mas a traição por um preço não é uma das suas.
Aslında çok bağlayıcı ya da önemli bir şey değil. Sadece bir cinayet itirafı.
Não é nada de muito comprometedor ou importante, é apenas uma confissão de homicídio.
Böyle bir şeyi uydurmanın çok ciddi bir şey olduğunun farkındasın değil mi, evlât? Evet, efendim.
Olha que é muito sério inventar uma coisa destas.
Ama bunlar küçük eller, çok şey istemeyecektir. Dediğin gibi, o bir kadın değil, çocuk.
Como dizes, não é uma mulher mas uma menina.
Sebep olan nedeni de anlatmak çok hoş bir şey değil.
Detesto ter de te dizer o motivo disso.
Çok abartılacak bir şey değil.
Nada. Nada mau.
Çok da komik bir şey değil.
Nâo foi assim tâo engraçado.
Önemli bir şey değil. Sadece çok yorgunum.
É que estou exausta.
Constance, elimde olan bir şey değil. Çok özür dilerim.
Constance, desculpa, não posso fazer nada.
Bu geceki mesele... çok da önemli bir şey değil.
O que aconteceu esta noite... é uma daquelas coisas. O melhor é esquecer tudo.
Zor bir şey değil, çok kolay.
Não é difícil.
Bunda yanlış bir şey yok ki. Çok hoş bir kız, öyle değil mi?
Isso não tem nada de mal.
Çok zor bir şey değil, işini yarıya indiriyor.
Não tem nada que saber, leva metade do tempo a fazer.
Çok kullanışlı bir şey, ama sana göre değil.
Essas coisas não são más, mas não lhe devem ficar bem.
Vincenzo bize bir şey dememiş olabilir ama bu çok güzel bir sürpriz oldu! Öyle değil mi?
O Vincenzo não nos disse nada, mas, meu Deus, pensei que fosse uma surpresa, não achas?
Çok da fazla bir şey değil.
Não muito.
- Çok teşekkürler, Bayan Bertholt. - Bir şey değil.
- Muito obrigado, Sra. Bertholt.
Son bir kaç gün içerisinde çok şey öğrendiler değil mi, Yüzbaşı?
Eles aprenderam bastante em poucos dias, não foi, capitão?
Çok meşgul ve bu onun için pek kabul edilebilir bir şey değil.
Está ocupado e obviamente não vai trazer-nos nada.
Şey, Arnavutluk çok büyük bir ülke değil, Değil mi Lordum?
Bem, a Albânia não é um pais muito grande, meu senhor.
Çok heyecan verici bir sey, degil mi ya?
E não é bom? E não é mesmo bem?
Eğer o yapmışsa, bunu planlamıştır bilirsiniz, bu çok da basit bir şey değil.
Se ele tivesse feito esse golpe, tê-lo-ia preparado... e não seria tão simples para si.
O çok korktuğunuz vahşi haydutlar, bir avuç aç serseriden başka bir şey değil.
Esses bandidos que tanto temem. Não são mais que vagabundos famintos.
Kız çok güzel bir şey değil mi?
Ela é linda, não é?
Çok şahane bir şey, değil mi? Gül bahçesinden girmeye çalışacaklar.
Estäo a reagrupar-se atrás da estátua de mulher nua.
- "Şey, şu an çok uygun bir zaman değil." dedi.
O que ele te disse? Disse que não era o momento "apropriado".
- Çok ta zor bir şey değil bu.
- lsso não é difícil.
Dürüstlük, prensip sahibi olmak çok güzel ama sonuçta, bunlar boş sözcüklerden başka bir şey değil.
É óptimo se preocupar-se com justiça e consciência, ou princípios morais... ainda, no final, nada mais são do que palavras vazias, pelo menos nesse buraco sujo.
Eğer öyleyse, çok çekici bir şey değil.
Se é isso, não é muito tentador.
- Muhtemelen bir şey demek istemiyorsun, değil mi? - Çok fazla dert ediyorsun.
Provavelmente isto não quer dizer nada.
Şuna bir bak. Çok güzel bir şey değil mi?
Olha bem para isto, não é bonito?
Parası çok değil çünkü düşük bütçeli bir şey... 10 dolar.
O pagamento não é muito grande porque é algo de baixa expectativa... 10 dólares.
Her ikisi içinde bir şey yapmak için çok geç, değil mi?
Bem, é tarde demais para fazer algo sobre isso, certo?
Çok fazla bir şey değil.
- Não muito.
Dilenciliğe uygun bir şey, ama cüzam değil, o çok fena.
Para ter ar de pedinte, mas não lepra, que é uma chatice.
Her 1000 milde bir mola vermek doktordan çok şey istemek olmaz herhâlde, değil mi?
Vamos dar ao Doc uma paragem de misericórdia a cada 1500 km?
Bu çok zor bir şey değil.
Só a 5 minutos...
- Çok kötü görünüyorsun. - Çok teşekkürler. Bir şey değil.
Estás com péssimo aspecto.
Çok uzun zaman önceydi ama bu unutulacak bir şey değil.
Sei que é um longo tempo... mas não é o tipo de coisa que você esquece.
bir şey değil 1063
çok beğendim 105
çok beklersin 34
çok basit 507
çok bilmiş 34
çok büyük 189
çok bitkinim 23
çok başarılı 37
çok bencilsin 22
çok bekledin mi 26
çok beğendim 105
çok beklersin 34
çok basit 507
çok bilmiş 34
çok büyük 189
çok bitkinim 23
çok başarılı 37
çok bencilsin 22
çok bekledin mi 26