English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Ç ] / Çok yüksek

Çok yüksek traduction Portugais

2,419 traduction parallèle
Bunlar çok yüksek hedefler Lord'um.
É uma grande ambição, Senhor.
Çok yüksek a.q.
Porra, isto é alto.
Böyle bir durumda, bulaşma seviyesi çok yüksek olabiliyor. Bu yüzden, cinsel ilişkiye girecekseniz lise yıllarını hatırlayıp yine prezervatif kullanmanız için sizi teşvik etmek isteriz.
Nesta situação, as taxas de transmissão podem ser muito elevadas, por isso, se vão ter relações sexuais, gostávamos de os instar a retrocederem aos tempos de liceu e considerem de novo o uso de preservativos.
Bebekler için değil. Risk çok yüksek.
- Estou a fazer o que é certo.
Hâlâ, onu öldürenin kurşun olduğuna, oldukça emin olsamda, Ölüm saatindeki metamfetamin oranı çok yüksek.
Embora eu tenha a certeza que foi uma bala que a matou, ela estava bem alta com extasy no hora da morte.
Çatlak çizgisi, çok yüksek hızlı bir travmanın göstergesidir.
As linhas de fractura indicam um impacto a alta velocidade.
Yani değersiz mallara çok yüksek fiyatlar veriyordu.
- por mercadorias sem valor.
Güçlü ve oldukça çeviksiniz. Verileri grafikleriniz çok yüksek.
Você é forte e extremamente ágil, com uma coordenação fora do normal.
- Bu çok yüksek bir meblağ.
- É uma grande maquia.
Bunları toplamak için çok yüksek ağaçlara tırmandım ama maalesef hiç yaşam izine rastlamadım.
Escalei perigosamente as árvores para as apanhar, mas não vi qualquer sinal de vida inteligente.
Elinde 20 kiloluk bir çocuk varken çok yüksek bir mesafe.
A distância é grande. Sobretudo com um puto de 20 kg às costas.
Beklentilerimizi çok yüksek tutmayalım, tamam mı?
Vamos dar tempo ao tempo, sim?
Malı alamazsak şayet, bunu yapma olasılığı çok yüksek.
Muito altas, a não ser que prossigamos com calma.
Çok yüksek sesle konuşuyorsunuz Bayan.
Está a falar alto demais para o microfone.
Standartların çok yüksek.
Os teus standards são muito altos.
Bu yavaş büyüyen bir tümör. Ameliyatla kurtulma şansınız çok yüksek.
É um tumor de desenvolvimento lento.
Kadının beklentileri çok yüksek. 300.000 dolara inmesini sağlamalıyız.
Ela tem expectativas muito altas, temos de descer para os 300 mil.
Bu bedeli çok ama çok yüksek bir kriz.
Foi uma crise mesmo muitíssimo cara.
Çok yüksek ikramiyeler olması adil mi?
Acha que este é um sector em que se justificam altos níveis de compensação?
Bence kullandığınız o "çok yüksek" ifadesi daha dikkatli, daha özenli kullanılmalı.
Eu teria cuidado na forma como aplica a expressão "altos níveis". É tudo relativo.
Bankaların likiditesi çok yüksek.
Os bancos, propriamente ditos, têm muita liquidez.
Bundan sonraki davranışları için çok yüksek bir kefalet belirleyin, ama şimdi serbest bırakın.
Avisai-o sobre o seu comportamento futuro, mas libertai-o.
Üstelik bu adamların çok yüksek bir sermayesi var.
Há demasiadas peças. Além disso, estes tipos estão altamente financiados.
- Çok yüksek ses gerekiyor.
- É preciso uma voz bem alta.
Çok yüksek ücret alıyorum.
Eu sou muito bem pago.
Buna doğrudan ortak olamam Will çok yüksek bir mevkiye sahibim ama yardımcı olabilirim.
Não vou participar nisto directamente, Will... Tenho um posto demasiado elevado, mas posso ajudar.
Beklentilerim çok yüksek değildi.
As minhas expectativas não eram assim tão elevadas.
Çok yüksek.
É extremamente alta.
Hayır, dövüş sporlarıyla hiç ilgilenmedim ama çok yüksek sesle bağırabilirim.
Não, nunca tive treino em artes marciais, mas consigo gritar muito alto.
Bu durumda çok yüksek sandığı zekasının bir iki çentik altında olmakla beraber bu suçu bir çeşit derin kişisel kinini ifade etmek için işliyor.
Por isso, um pouco menos inteligente do que ele ou ela acha que é, usando este crime para expressar um tipo de desentendimento pessoal profundo.
Hala çok yüksek.
Mesmo assim, ainda é muito.
Şimdi, insanlara yüksek sesle bir şeyler okuma konusunda çok tecrübem yoktur, bu yüzden bunu aklıma gelen en normal biçimde yapacağım.
Eu não tenho muita experiência a ler em voz alta por isso vou ler isto da maneira mais normal que me lembro.
Böyle yüksek sesle söyleyince, çok kötü görünüyor.
Isto dito em voz alta, soa muito mal.
Kanının sesi çok yüksek.
O teu sangue faz tanto barulho.
O kadar yüksek bir yerin, çok da gizli olmayan mangal sosu ile birleşmesiyle, Batı Virginia'da bulunan Ollie'nin B-BQ'in ürettiğini bilecek kadar nadir. Sana 250. ana yolda yarım millik bir alan kalıyor orasının da kurbanın ölmeden hemen önce bulunduğu yer olması muhtemel.
Raro o suficiente para, quando combinado com a altitude e um molho de churrasco não-tão-secreto feito no Ollie's B-BQ na Virginia Ocidental, deixar-vos apenas com um trecho de 800 metros da auto-estrada 250 onde a vítima teve que estar
Çok yüksek sesle konuştum, değil mi?
Pensei alto, não pensei?
Bunları yüksek sesle söylediğinde kulağa çok yorucu geliyor.
Quando dizes isso em voz alta é tão... Parece bastante cansativo.
Yüksek çözünürlükte görüntü alabilmek için çok uzak bir mesafe.
Muito longe para alguém obter uma imagem em alta resolução.
Biliyor musun, bu kadar yüksek IQ'su olan birine göre çok zekice davranmıyorsun.
Sabes, para uma pessoa com um alto QI, não estás a ser muito esperta.
Çok yüksek.
- Muito alta.
Yüksek hızda süren bir takipten ziyade... hiç hızı olmayan bir takip.... çok daha tehlikelidir.
Uma perseguição em alta velocidade pode ser perigosa, mas nada pode ser tão traiçoeiro quanto uma sem velocidade.
İzlanda istikrarlı bir demokrasisi olan yüksek bir yaşam standardına sahip ve yakın zamana kadar çok az işsizlik oranı ve borcu olan bir ülkeydi.
A Islândia é uma democracia estável com um elevado nível de vida, até há pouco, tinha pouquíssimo desemprego e uma dívida externa muito baixa.
KALDIRAÇ ORANI Bankalar ne kadar çok mevduat toplarsa kaldıraçları yüksek olur.
Quanto mais dinheiro os bancos pediam, maior era a sua alavancagem.
Saçmalama çok çeki... yani şansın yüksek.
Não sejas tola, és lind... - Quero dizer, és um bom partido.
Çok yoğun bir kara delikten uzak durabilmek için gereken yüksek hızdan bile çok daha büyük bir hız.
Tão rápido que essa alta velocidade necessária te manteria a salvo de um buraco negro super massivo.
Bu çeşit bir silah, mızrak, sadece bu şekilde elle fırlatılmazdı. Çünkü çok etkili olmazdı. Yüksek Paleolitik dönemin başında, bir mızrak atma tekniği geliştirmiş olduklarından şüphe ediyoruz.
Este tipo de arma, a lança, não era apenas atirada à mão, assim, porque não é muito eficiente, mas suspeitamos que, no início do Paleolítico, desenvolveram a tecnologia do lançador de dardos.
Dokümanları yüksek kalite çalıntı ithal mallarla dolu. Aslında çok etkileyici.
O seu inventário de importações de carros topo de gama roubados é realmente impressionante.
- Bana sorarsan, bolca. Yüksek eğitim seviyesi belli tipte insanların ilgisini çeker şişme bebeklerin, züppelerin ve çok bilmişlerin.
Aqui, aparecem sempre uns tipos... bebés mimados, comunistas e espertinhos.
Henüz duydun mu bilmiyorum ama bir çok medeniyet birkaç yıl önce yüksek çözünürlüklü yayına geçti.
Não sei se já ouviste falar, mas a maior parte do mundo civilizado passou a ter alta definição há uns anos.
nöroşirurji ameliyatı yapma olasılığı pek çok yere göre daha yüksek. House, burası hastane.
House, é um hospital.
Biliyorum çok şey istiyoruz. Ama aklında bulunsun teşkilat tarihindeki en yüksek rütbeli kadın olacaksın.
Sei que teria de ponderar, mas tenha em consideração que seria a mulher mais poderosa da história da Agência.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]