Ölüm zamanı traduction Portugais
819 traduction parallèle
Başlangıçta takıldım kaldım, ölüm zamanında.
Porque estou preso à hora do crime!
Adli Tabibin raporu ölüm zamanını 19 : 30 olarak saptıyor, Kolumbo.
O relatório do médico-legista regista a hora da morte como às 19h30.
kızın ölüm zamanı... akşam üzeri saat 2 : 30 ile 4 : 00 arasındaydı.
A morte dela, caso esteja interessado... foi entre as duas e meia e as quatro da tarde.
Ölüm zamanı, Çevuş Dodds'a göre, muhtemelen gece yarısı ile sabah iki arasında.
A hora da morte, segundo o médico, terá sido entre a meia-noite e as 02h00.
Ama senin ölüm zamanın geldi.
Não, mas chegou a hora de morreres.
Doğum ve ölüm zamanı vardır.
Há um momento para nascer e um momento para morrer.
Ölüm sertliğinin bütün vücudu sarması, kuşkusuz, bilirsiniz, efendim, ölüm zamanını yaklaşık 10 ila 12 olarak belirliyor.
Envolvimento total do corpo através de rigor mortis. O que, como o senhor sabe, determina a altura da morte há cerca de 10, 12 horas.
Ölüm zamanı... belirsiz.
Hora da morte indeterminada.
Ölüm zamanını tam olarak saptayabildik mi?
Conseguimos estabelecer a hora exacta da morte?
Bay Stone'un saati ölüm zamanını 21 : 20 olarak belirliyordu.
O relógio partido do Sr. Stone marcou a hora da morte às 21h20.
Ölüm zamanını 21 : 20 yerine bu 21 : 15'e yerleştirir.
A hora da morte não deve ser 21h20, mas sim 21h15.
Ölüm zamanını etikete yazın.
Escreva a hora na etiqueta.
Sanıyorum ölüm zamanını belirlemede yüksek bir isabet kaydediyorsunuz.
Calculei que conseguisse determinar a hora da morte com alguma exactidão.
Tam kesin ölüm zamanını bulmak pek kolay bir iş değildir.
Nunca é fácil determinar a hora da morte com exactidão.
Şimdi ölüm zamanı.
Está pronto a morrer.
Bu ölüm kalım zamanı.
É uma época de vida ou de morte.
Ölüm, her zaman böyle karamsar işte.
Morte, sempre tão sombria.
Çünkü sıyrıldığı zaman yaşamak kaygısından, o ölüm uykularında acaba ne düşlerle karşılaşır insan?
Sim, esse é o estorvo... pois, que poderiamos sonhar nesse eterno sonho... já livres de sofrimento terreno...
Çünkü, o ölüm uykularında sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Pois no mortal sono que sonos poderão aparecer, ao sair deste corpo mortal, que nos farão reflectir.
Yüzü gülmez oldu kimsenin, olan biteni bilmeyenden başka. Ahı gökleri tuttu milletin, duyan yok. Ölüm çanları çaldığı zaman kilisede... kimin için çaldıkları sorulmuyor bile.
Não pode ser chamada de nossa mãe, mas de nossa cova... onde nada sorri, a não ser aqueles que nada sabem... onde soluços, gemidos e gritos cortam o ar, mas não são notados... onde o violento pesar parece uma emoção banal... quando o sino dobra por um morto quase não se pergunta por quem é... e as vidas de bons homens expiram antes das flores em seus chapéus... eles morrem antes de ficarem doentes.
"Bit ölüm demektir." Ne denebilir, o zaman, bir SS subayı?
"Um piolho é uma morte". Então, que dizer dum oficial das SS?
Ölüm sebebini ve zamanını belirledikten sonra tam olarak ne yaptınız?
Depois de estabelecer a causa e a hora da morte, o que é que fez?
O halde çocukluğu bırak! Ne zaman asker gibi davranacağını bilmiyorsun, Bütün o ölüm belgelerini yokettin mi?
Não sabe que quando se tornou soldado, foi contratado para matar de todas as formas?
Hepimiz biliyoruz ki yaşanacak bir zaman olduğu gibi, Öleceğimiz bir zaman da vardır. Yine de ölüm her zaman, geride kalanları sarsar.
Todos nós nesta terra, saibamos que | há um tempo para viver, e que há um tempo para morrer, | e ainda a morte sempre é um choque para esses deixados para trás.
Böcek ya da insan için ölüm her zaman acısız olmalı.
Quer para os homens, quer para os insectos, a morte deve ser indolor.
Ölüm yaklaştığı zaman insan hisseder.
Todos sentimos quando chega a nossa hora.
Ölüm korkusunu yenmişti ama yaşam korkusunu, zaman korkusunu artık kendisine çok büyük gelen dünya korkusunu yenememişti.
Você está ai? Por que é que se foi? Como você estava tão entretida.
Sinirlendiği zaman, durmadan birilerine ölüm yağdırır.
Não quer dizer nada. Quando ela deseja a morte de alguém, está com raiva.
Ölüm şarkılarını söyleyebilmek için zaman istiyorlar.
Alegam que querem tempo para cantar a canção de morte deles.
Tabii, Moira gidin. Zaman doktora almak Ölüm belgesi imzalamak için.
Vá lá, chega mesmo a tempo para o médico passar a certidão de óbito.
Ama cesaretin korkuyu yeneceği ölüm ve lanetlenme gerçeği karşısında Tanrı'ya inancın içten bir inanç olmayacağı bir zaman gelecek.
Mas chega um tempo em que a coragem ultrapassa o medo. Em que a crença em Deus... não é um pensamento pio, mas uma realidade, na face da morte e do mal.
Gel bakalım... Ölüm yolculuğuna başlamamızın zamanı geldi!
Vamos... é hora de começar a jornada da morte.
Ölüm zamanı...
A altura da morte foi há seis dias.
Seçime bir haftadan daha az zaman kalmışken, Birleşik Devletler senato adayı Nelson Hayward müteveffa Harold Lench'in koltuğunu doldurma yarışında ölüm tehditleri haberi üzerine 24 saat polis koruması altında olacak.
Com a eleição a menos de uma semana, Nelson Hayward, candidato ao senado dos Estados Unidos, numa corrida para preencher o lugar do falecido Harrold Linch, terá protecção policial 24 horas por dia, em consequências das alegadas ameaças de morte.
Kutsal Meryem, Tanrının Anası, biz zavallı günahkarlar için dua et,... şimdi ve ölüm vaktimiz geldiği zaman.
"Bendita és tu entre as mulheres." " Santa Maria, mãe de Deus, rogai por nós pecadores.
Zaman yavaş gerçekleşen mutasyonlar için, ölüm ise yeni türlere yer açmak için gereklidir.
Tempo para a lenta acumulação de mutações favoráveis, e morte para dar lugar às novas espécies.
Ölüm Yıldızı zamanında bitirilecek.
A Estrela da Morte estará pronta a tempo.
O zaman kesinlikle normal bir ölüm nedeni değildir.
Uma maneira nada divertida de morrer.
- O zaman Jack ölüm ayinini başlatmak zorunda kalacağım.
Porquê, Jack, então será a tua canção da morte, que eu estarei a tocar.
Sizce, ölüm ne zaman gerçekleşti?
De acordo com a sua opinião, em que momento faleceu ele?
Tahmini ölüm zamanı?
Hora estimada da morte.
Ama ne zaman tifo bombası işi yapmak için karar verdiğinde, ölüm ve yoksulluk, gibi nedenlerle insanlar,
Mas quando tifóide completou a tarefa das conchas, quando a morte ea miséria hit, as pessoas desiludidas para direcionar seus líderes
İstedikleri zaman arayabilirler. Burası ölüm gibi sanki.
Há muitas barracudas devoradoras de homens por ai.
Bir kadın kocasından ya da bir koca karısından kurtulduğunda... nasıl olursa olsun, ölüm, ayrılma, boşanma... Bu gerçekleştiği zaman, bir kadın çiçek açar.
Quando uma mulher se livra do marido ou vice-versa, aconteça o que acontecer, morte, deserçäo, divórcio, quando acontece, uma mulher desponta.
Aynı deniz gibi. Sanırım ölüm, her zaman bir yanımızda.
Como o mar julgo que a morte está sempre connosco.
Ölüm her zaman üzücü bir durumdur, Bay Tregennis.
A morte traz sempre sofrimento, Sr. Tregennis.
Plunkett Şatosu'nun kendi sınırları içindeki adı çıkmış olan Ağlayan Söğüt'te ise Brogan Ölüm Perisi'nin zaman zaman feryat edip inlediği söylenmektedir.
Aqui, dentro dos confins do castelo Plunkett... chegamos ao infame salgueiro chorão... do qual o espírito de Brogan... chora e uiva de vez em quando.
Ölüm perisi ulumaya başladığı zaman Leydi Amelia'nın huzursuz ruhu mezarından kalkar, çıplak şekilde atına binermiş.
E os... produzem... no espírito inquieto de lady Amelia... o qual se levantou de sua tumba e cavalga desnudo mágicamente.
Katie, ölüm perisi zamanı.
Katie, hora do fantasma.
" Ölüm sadece bir kapı. Zaman sadece bir penceredir.
" A morte é apenas uma porta, o tempo, uma janela.
Ölüm hepimizi bulacak Oruku saki fakat seni daha kötü şeyler bekliyor onursuz bir şekilde öldüğün zaman.
A morte vem para todos, Oruku aki... mas algo pior vem para ti. Porque quando morreres, vai ser... Sem honra.
zamanı 41
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18